Translation of "Yapılacak" in German

0.007 sec.

Examples of using "Yapılacak" in a sentence and their german translations:

Toplantı yarın yapılacak.

Die Besprechung findet morgen statt.

Toplantı üç'te yapılacak.

Die Besprechung soll um drei Uhr stattfinden.

Yapılacak ne var?

Was gibt es zu tun?

İşte yapılacak şey.

Hier ist, was zu tun ist.

- Konferans Tokyo'da gerçekleşecek.
- Konferans Tokyo'da yapılacak.
- Toplantı Tokyo'da yapılacak.

Die Konferenz wird in Tokio stattfinden.

Yapılacak doğru şey bu.

Das ist das Richtige.

Konferans öbür gün yapılacak.

Die Konferenz wird übermorgen in Tokyo stattfinden.

Yapılacak az şey var.

Es bleibt wenig zu tun.

Yapılacak bir şey yok.

- Da kann man nichts machen.
- Daran kann man nichts machen.

Sergi önümüzdeki ay yapılacak.

Die Ausstellung wird nächsten Monat stattfinden.

Yapılacak çok şey var.

Es gibt viel zu tun.

Yapılacak hiçbir şey kalmadı.

Es gibt nichts mehr zu tun.

Yapılacak birçok açıklaman var.

Du hast einiges zu erklären.

Onlara iyi ödeme yapılacak.

Sie werden gut bezahlt werden.

- Burada yapılacak bir şey yok.
- Burada yapılacak hiçbir şey yok.

Hier gibt es nichts zu tun.

- Hâlâ yapılacak çok iş var.
- Hâlâ yapılacak çok şey var.

Es gibt noch viel zu tun.

Umarım hastane yapılacak dendiğinde de

Ich hoffe, dass auch das Krankenhaus gebaut wird

Daha yapılacak çok iş var.

- Es bleibt noch viel zu tun.
- Es ist noch immer viel zu tun.

Beyzbol maçı önümüzdeki hafta yapılacak.

Das Baseballspiel wird nächste Woche stattfinden.

Hâlâ yapılacak çok şey var.

Es sind noch viele Dinge zu erledigen.

Yapılacak bir sonraki adım nedir?

Was ist der nächste Schritt, der getan werden sollte?

Yapılacak daha iyi şeylerimiz var.

Wir haben Besseres zu tun.

Evet, bu başlık alıntı yapılacak.

Ja, diese Bezeichnung muss man in Anführungszeichen setzen.

Yapılacak daha önemli şeylerim var.

Ich habe Wichtigeres zu tun.

Yapılacak başka hiçbir şey yok.

Es gibt sonst nichts zu tun.

Yapılacak çok daha fazlası var.

Es gibt noch viel mehr zu tun.

Hep yapılacak bir şeyim vardır.

Ich habe immer etwas zu tun.

Hâlâ yapılacak çok iş var.

- Es gibt noch viel zu tun.
- Es ist noch viel zu tun.
- Es bleibt noch viel zu tun.

Onun yapılacak çok şeyi vardı.

Er hatte viel zu tun.

Sami'nin yapılacak bir işi vardı.

Sami hatte eine Aufgabe zu erledigen.

14 Mart'ta Hesse'de yerel seçimler yapılacak.

In Hessen finden am 14. März Kommunalwahlen statt.

Açılış töreninde kısa film gösterimi yapılacak.

Während der Eröffnungszeremonie wird ein kurzer Film gezeigt.

Hala yapılacak bazı ev ödevlerim var.

Ich habe noch einige Hausaufgaben zu erledigen.

Onun hakkında yapılacak bir şey yok.

Da ist nichts zu machen.

Boston'da görülüp yapılacak birçok şey var.

In Boston gibt es viel zu sehen und zu unternehmen.

Yapılacak hala bir sürü iş var.

Es gibt noch viel zu tun.

En çok yapılacak şeye sahip olan biziz.

Wir müssen das meiste tun.

Buzullarımızı korumak için yapılacak savaşı sahiplenmeleri gerekiyor.

Sie müssen es zu ihrer Aufgabe machen, unsere Gletscher zu beschützen.

Toplantı cumartesi günü saat 10.30'da yapılacak.

Die Versammlung wird am Samstag um zehn Uhr dreißig stattfinden.

Şu anda yapılacak herhangi bir şeyimiz yok.

Wir haben gerade nichts zu tun.

Hala yapılacak çok daha fazla şey var.

Es gibt noch viel mehr zu tun.

- Hâlâ yapılacak çok iş var.
- Daha yapılacak çok iş var.
- Hâlâ yapılacak çok şey var.
- Hâlâ yapacak çok iş var.
- Yapacak hâlâ birçok şey var.

- Es gibt noch viel zu tun.
- Es ist noch viel zu tun.
- Es bleibt noch viel zu tun.
- Es sind noch viele Dinge zu erledigen.
- Es gibt noch eine Menge zu tun.

Bunun sebeplerinden bir tanesi Ayasofya'ya yapılacak saldırıları engellemekti

Einer der Gründe war, Angriffe auf die Hagia Sophia zu verhindern.

- Yapacak bir şey yok.
- Yapılacak hiçbir şey yok.

Es gibt nichts zu tun.

Onun yapılacak aptalca bir şey olduğunu fark ettim.

Ich sehe ein, dass es eine Dummheit war, das zu tun.

Haklısın, yapılacak çok şey var. O halde başlayalım!

Du hast recht: es gibt viel zu tun. Packen wir’s also an!

- Cenaze hizmetleri katedralde düzenlenecek.
- Cenaze hizmetleri katedralde yapılacak.

Die Trauergottesdienste finden im Dom statt.

Bu durumdayken yapılacak ilk şey, panik hissiyle mücadele etmektir.

Zuallererst muss man in so einer Situation verhindern, dass man Panik bekommt.

Bunu daha önce yapmalıydın. Şimdi yapılacak bir şey yok.

Du hättest es früher tun sollen. Jetzt ist nichts mehr zu machen.

Kısa süre içerisinde, size bu konuyla ilgili açıklama yapılacak.

In Kürze werden Sie zu diesem Thema ausführlich informiert werden.

- Yapılacak daha önemli şeylerimiz var.
- Daha önemli işlerimiz var.

Wir haben Wichtigeres zu tun.

Yapılacak olan iş İsa'nın Vaftizi tablosunda çizilecek bir melek çocuktu

Die zu erledigende Arbeit war ein Engelskind, das in die Taufe Jesu hineingezogen werden sollte.

Frenleri olmayan bir bisiklete binmek yapılacak oldukça aptalca bir şey.

Es ist ziemlich dumm, mit einem Fahrrad zu fahren, das keine Bremsen hat.

Yapılacak en iyi şeyin bu ışığı açık bırakmak ve tüm böceklerin

Ich soll also die Taschenlampe hierlassen

Bu büyüklükte bir apse için sadece antibiyotiklerle yapılacak bir tedavi çare olmayabilir.

Die alleinige Behandlung mit Antibiotika ist bei einem Abszess dieser Größe nicht erfolgversprechend.

Ölüler gitti, onlar kendilerini savunamazlar. Yapılacak en iyi şey onları rahat bırakmaktır!

Die Toten sind nicht mehr und können sich nicht mehr verteidigen. Am besten lässt man sie in Frieden!

- 2018 Kış Olimpiyat Oyunları, Pyeongchang'da yapılacak.
- 2018 Kış Olimpiyat Oyunları, Pyeongchang'da düzenlenecek.

Die Olympischen Winterspiele des Jahres 2018 finden in P’yŏngch’ang statt.

Onun yakalamak için hangi yaklaşımı kullanmalıyız? Yapılacak en iyi şeyin, ışıkla birlikte bunu bırakıp

Auf welche Art fangen wir sie wohl am besten? Du hast dich dafür entschieden, die Taschenlampe zu verwenden

- Cuma günü saat dört buçukta okulda veli toplantısı yapılacak.
- Bu cuma saat 16.30'da okulda bir veli toplantısı var.

Diesen Freitag um 16.30 Uhr ist in der Schule Elternsprechtag.

Halkın iradesi kamu otoritesinin esasıdır; bu irade, gizli şekilde veya serbestliği sağlayacak muadil bir usul ile cereyan edecek, genel ve eşit oy verme yoluyla yapılacak olan devri ve dürüst seçimlerle ifade edilir.

Der Wille des Volkes bildet die Grundlage für die Autorität der öffentlichen Gewalt; dieser Wille muss durch regelmäßige, unverfälschte, allgemeine und gleiche Wahlen mit geheimer Stimmabgabe oder in einem gleichwertigen freien Wahlverfahren zum Ausdruck kommen.