Translation of "Olamayacak" in German

0.009 sec.

Examples of using "Olamayacak" in a sentence and their german translations:

Gerçek olamayacak kadar iyi.

Das ist zu schön, um wahr zu sein.

- O, gerçek olamayacak kadar çok iyi.
- Bu gerçek olamayacak kadar çok iyi.

Das ist zu schön, um wahr zu sein.

O gerçek olamayacak kadar iyi görünüyor.

- Das hört sich zu gut an, um wahr zu sein.
- Das klingt zu gut, um wahr zu sein.

- Vaktinde toplantıda olamayacak.
- Toplantıya vaktinde yetişemeyecek.

Sie wird es nicht rechtzeitig zum Treffen schaffen.

Bu gerçek olamayacak kadar çok iyi.

Das ist zu schön, um wahr zu sein.

Ben ona yardımcı olamayacak kadar çok meşgulüm.

- Ich bin zu beschäftigt, um ihr zu helfen.
- Ich bin so beschäftigt, dass ich ihr nicht helfen kann.

Bu gerçek olamayacak kadar çok iyi görünüyordu.

Es schien zu schön, um wahr zu sein.

Bu gerçek olamayacak kadar çok iyi görünüyor.

Das scheint zu schön, um wahr zu sein.

Bu neredeyse doğru olamayacak kadar çok iyi.

Das ist schon fast zu schön, um wahr zu sein.

O bir hırsız olamayacak kadar çok zengin.

Er ist zu reich, um zum Dieb zu werden.

Belki Tom bize yardımcı olamayacak kadar meşgul.

Tom ist wohl zu beschäftigt und wird uns nicht helfen können.

Açıklamanız inandırıcı olmayacak; o gerçek olamayacak kadar imkansız.

Deine Erklärungen reimen sich nicht; es ist zu unwahrscheinlich um wahr zu sein.

Bu gerçek olamayacak kadar çok iyi bir hikaye.

Die Geschichte ist zu gut, um wahr zu sein.

- Tom vaktinde toplantıda olamayacak.
- Tom toplantıya vaktinde yetişemeyecek.

Tom wird nicht rechtzeitig zur Sitzung dasein.

Kulağa gerçek olamayacak kadar güzel geliyorsa, muhtemelen gerçek değildir.

Wenn es zu schön klingt, um wahr zu sein, dann ist es wahrscheinlich nicht wahr.

O şu anda bahanesi olamayacak bir şeyi haklı çıkarmaya çalışıyor.

Sie versucht nun zu rechtfertigen, was sich nicht rechtfertigen lässt.

Eğer o gerçek olamayacak kadar çok iyiyse muhtemelen gerçek değildir.

Wenn etwas zu schön ist, um wahr zu sein, dann ist es das höchstwahrscheinlich auch nicht.

Mary'nin bir ponpon kız olamayacak kadar şişman olduğunu düşünüyor musun?

Meinst du, dass Mary zu dick ist für eine Anfeuerin?

Aptallar yarışsa sen ikinci olurdun çünkü birinci olamayacak kadar çok aptalsın.

Wenn die Idioten einen Wettkampf machen würden, würdest du Zweiter werden, da du zu idiotisch bist, um Erster zu werden.

Bu teklif gerçek olamayacak kadar çok iyi görünüyor. Bit yeniği nedir.

Dieses Angebot klingt zu schön, um wahr zu sein. Wo ist der Haken?

- Tom emekli olmak için fazla genç.
- Tom emekli olamayacak kadar genç.

Tom ist zu jung, um in Rente zu gehen.