Translation of "Kamp" in German

0.007 sec.

Examples of using "Kamp" in a sentence and their german translations:

Burada kamp kuracağız.

- Wir werden hier unser Lager aufschlagen.
- Wir werden hier kampieren.

Bu mağarada kamp yapabilirdik

Wir könnten in dieser Höhle campen.

Gölün yanında kamp yaptık.

Wir schlugen unser Lager am See auf.

Kamp ateşi hâlâ yanıyor.

Das Lagerfeuer brennt noch immer.

Kamp ateşinin etrafında oturduk.

Wir saßen um das Lagerfeuer herum.

Tom kamp yapmayı seviyor.

Tom zeltet gerne.

Siz ayda kamp yapamazsınız.

Auf dem Mond kann man nicht zelten.

Kamp yerinden çok uzaklaşma.

- Entferne dich nicht zu weit vom Lager!
- Entfernt euch nicht zu weit vom Lager!
- Entfernen Sie sich nicht zu weit vom Lager!

Bir yerde kamp kurmayı düşünmeliyiz.

Wir müssen irgendwo ein Lager aufschlagen.

Ya da ağaçta kamp kuracağız.

Oder wir campen in einem Baum.

Demek ağaçta kamp kurmamı istiyorsunuz?

Du willst ein Lager im Baum aufschlagen?

Tom kamp ateşine yakın oturuyor.

Tom sitzt am Lagerfeuer.

Ben çocukken kamp yapmaya giderdik.

Als ich Kind war, sind wir immer zelten gefahren.

Kamp ateşini yakan Tom değildi.

Es war nicht Tom derjenige, der das Lagerfeuer entzündete.

Tom sahilde kamp yapmayı sever.

Tom zeltet gerne am Strand.

Tom bir kamp ateşi yaktı.

Tom machte ein Lagerfeuer.

Tom bir kamp arabasında yaşıyor.

Tom wohnt im Campingwagen.

Kamp ateşi etrafında dans ettiler.

Sie tanzten um das Lagerfeuer herum.

Orangutanlar gibi yaparız. Ağaçta kamp kurarız

und machen es wie die Orang-Utans. Wir campen in dem Baum.

Çocuklar kamp ateşi etrafında şarkı söylüyorlar.

Rings ums Lagerfeuer singen die Kinder.

Bütün aile kamp ateşinin etrafında oturuyordu.

Die ganze Familie saß um das Lagerfeuer herum.

Tom bir arkadaşla kamp gezisine gitti.

Tom ging mit einem Freund zelten.

Kamp ateşine biraz daha odun koy.

Lege mehr Holz nach in das Lagerfeuer.

Tom arkadaşlarından biriyle kamp yapmaya gitti.

Tom fuhr mit einem seiner Freunde zelten.

Biz nehrin yanında kamp yapmaya gittik.

Wir zelteten am Fluss.

Tom bütün kamp alanını kendine ayırdı.

Tom hatte den ganzen Campingplatz für sich.

Kampçılar kamp ateşi etrafında şarkılar söyledi.

Die Zelter sangen am Lagerfeuer Lieder.

Hatmileri kızartırken kamp ateşinin etrafında oturduk.

Wir saßen um das Lagerfeuer herum und rösteten Mäusespeck.

Benim herhangi bir kamp ekipmanım yok.

- Ich habe gar keine Zeltausrüstung.
- Ich habe gar keine Campingausrüstung.
- Ich habe keine Campingausrüstung.

Ya da ağaçta kamp kuracağız. Karar sizin.

Oder wir campen in einem Baum. Du entscheidest.

Tom bu hafta sonu bizimle kamp yapmayacak.

Tom fährt an diesem Wochenende nicht mit uns zelten.

Burası kamp kurmak için iyi bir yerdir.

Hier ist ein guter Zeltplatz.

Tom bana kamp ateşinin nasıl yakılacağını öğretti.

Tom hat mir gezeigt, wie man ein Lagerfeuer macht.

Tom ve Mary dağlarda kamp yapmaya gittiler.

Tom und Maria sind zum Zelten in die Berge gefahren.

Tom çocuklarının bizimle kamp yapmasına izin vermeliydi.

Tom hätte seinen Kindern erlauben sollen, mit uns zelten zu gehen.

- Tom'un bizim arka bahçede kamp yapmasına izin verdim.
- Tom'un bizim arka bahçede kamp yapmasına müsaade ettim.

Ich habe Tom erlaubt, in unserem Garten zu zelten.

Sizce en iyi fikir mağarada kamp yapmak mı?

Du denkst, es sei das Beste, in der Höhle zu campen?

Hava gittikçe kararıyor. Bir yerde kamp kurmayı düşünmeliyiz.

Es wird bald dunkel. Wir müssen irgendwo ein Lager aufschlagen.

!" Dedi, kamp yardımcısına Davout'un gözlük takmasıyla şaka yaptı.

doppelt gesehen haben!", Sagte er zu seinem Adjutanten und machte einen Witz über Davouts Brillentragen.

Bu kamp kurmak için iyi bir yere benziyor.

Hier kann man doch sicher gut zelten!

Biz çadırımızı kurduk ve bir kamp ateşi yaktık.

Wir haben unser Zelt aufgebaut und ein Lagerfeuer errichtet.

Hem Tom hem de ben kamp yapmayı severiz.

Wir beide, Tom und ich, zelten gerne.

Ben terk edilmiş bir köyün kalıntıları yanında kamp kurdum.

Ich zeltete unweit der Ruinen eines verlassenen Dorfes.

Tom kamp ateşinin etrafında oturan çocuklarla birlikte şarkı söylüyordu.

Tom sang mit den Kindern, die um das Lagerfeuer herum saßen.

Tom ve arkadaşları kamp ateşinin etrafında oturdu ve hatmileri kızarttı.

Tom und seine Freunde saßen am Lagerfeuer und grillten Mäusespeck.

Mağara içeriye kadar uzanıyor. Burası kamp için fena bir yer değil.

Die Höhle führt in den Berg. Keine schlechte Stelle für ein Lager.

Mağara içeriye kadar uzanıyor. Burası kamp için fena  bir yer değil.

Die Höhle führt in den Berg. Das wäre kein schlechter Ort für ein Lager.

Bu da burayı kamp için daha az uygun bir yer yapıyor.

Das macht sie zu einem weniger guten Ort für ein Nachtlager.

Ağaçta kamp kurmamı istiyorsunuz demek? Bu muhtemelen kötü bir fikir değil.

Du willst ein Lager im Baum aufschlagen? Vermutlich keine schlechte Idee.

Ekip, Khumbu Buz Çağlayanı ile kamp alanının bulunduğu yere ulaşana kadar...

Als wir das Basislager und den Khumbu-Eisbruch erreichten,

Tom cebine uzandı, birkaç kibrit çıkardı, birini çaktı ve sonra kamp ateşini yaktı.

Tom griff in seine Tasche, holte einige Streichhölzer heraus, riss eins an und zündete damit das Lagerfeuer an.

Bu mağarada kamp yapabiliriz ve bu ilaçlar için de iyi olur. İçerisi çok daha serin.

Wir könnten also in der Höhle übernachten. Das ist besser für die Medikamente, weil es viel kühler ist.