Translation of "Kalması" in German

0.012 sec.

Examples of using "Kalması" in a sentence and their german translations:

Tom'un yatakta kalması gerekiyor.

Tom muss im Bett bleiben.

Tom'a kalması için yalvardım.

Ich bat Tom inständig dazubleiben.

Herkesin odaklı kalması gerekiyor.

Jedermann muss konzentriert bleiben.

Tom'un kalması gerektiğini düşünüyorum.

- Ich denke, Tom soll bleiben.
- Ich denke, dass Tom bleiben sollte.

Ona kalması için yalvardı.

Sie flehte ihn an, zu bleiben.

Tom'un geç kalması anormal değil.

Es ist nicht ungewöhnlich für Tom, sich zu verspäten.

Düşünmek için yalnız kalması gerekiyor.

Er muss in Ruhe nachdenken.

Tom'un geç kalması oldukça muhtemel.

Es kann gut sein, dass Tom zu spät kommt.

Tom'un olduğu yerde kalması gerekiyor.

Tom muss da bleiben, wo er ist.

Politikadan uzak kalması gerektiğini söyledi.

Er sagte, sie sollten sich von der Politik fernhalten.

Olduğu yerde kalması için ısrar etti.

Sie bestand darauf, dass er dort bleiben sollte, wo er war.

Bazı şeylerin söylenmeden kalması daha iyidir.

- Manche Dinge bleiben besser ungesagt.
- Manches bleibt besser ungesagt.

Tom'a doktoru tarafından yatakta kalması söylenildi.

Tom wurde von seinem Arzte aufgetragen, im Bett zu bleiben.

Bu küçük sırrın aramızda kalması gerekiyordu.

Das hätte eigentlich unser kleines Geheimnis bleiben sollen.

Doktor onun yatakta kalması konusunda ısrar etti.

Der Arzt bestand auf seiner Bettruhe.

Onun hayatta kalması için her şeyi denedim.

Ich habe alles versucht, um ihn am Leben zu erhalten.

- Tom yatakta kalmalı.
- Tom'un yatakta kalması gerekiyor.

Tom muss im Bett bleiben.

Bu, Tom'un ilk defa geç kalması değil.

Es ist nicht das erste Mal, dass Tom zu spät kommt.

O ona evde kalması gerektiğini tavsiye etti.

Sie riet ihm, daheim zu bleiben.

- Tom'un ciddi kalması zordu.
- Tom'un gülmeden durabilmesi zordu.

Es fiel Tom schwer, keine Miene zu verziehen.

O, ona nerede kalması gerektiği konusunda tavsiyede bulundu.

Sie riet ihm, wo er bleiben sollte.

Keşke Tom'u kalması için nasıl ikna edebileceğimi çözebilsem.

Ich wünschte, ich fände eine Möglichkeit, Tom davon zu überzeugen zu bleiben.

Bu genç sürünün hayatta kalması baş dişi aslana bağlı.

Das Überleben des jungen Rudels hängt von der Anführerin ab.

Bizimle birkaç gün kalması için Tom'u ikna etmeye çalışmalıyız.

Wir müssen versuchen, Tom davon zu überzeugen, dass er ein paar Tage bei uns bleibt.

Doktor önümüzdeki birkaç hafta için Tom'un yatakta kalması gerektiğini söyledi.

Der Arzt sagte, Tom müsse die nächsten Wochen im Bett bleiben.

- Tom Mary'nin kalması için yalvardı.
- Tom Mary'den kalmasını rica etti.

Tom flehte Maria an zu bleiben.

Bir şeye gözlerinin takılı kalması, sana ruhunun neyi aradığını gösterir.

Woran deine Augen hängen bleiben, zeigt dir, wonach deine Seele sucht.

Bir zamanlar terörist bir gruba katıldığını Mary'ye itiraf etmek zorunda kalması Tom'u cesaretlendirdi.

Tom musste seinen ganzen Mut zusammennehmen, um Maria zu sagen, dass er einmal Mitglied einer Terroristengruppe gewesen war.