Translation of "Etmesine" in German

Teklifi kabul etmesine şaşırdım.

- Es wundert mich, dass er zugeschlagen hat.
- Ich bin überrascht, dass er das Angebot angenommen hat.

Başarısızlığı istifa etmesine neden oldu.

Sein Misserfolg führte zu seinem Rücktritt.

Tom'un bizden nefret etmesine şaşmamalı.

Kein Wunder, dass Tom uns hasst.

Onun beni rahatsız etmesine izin vermem.

Ich lasse das nicht an mich heran.

Onun seni rahatsız etmesine izin verme.

Mach dir nichts daraus!

Tom Mary'nin onun yardım etmesine bağlıydı.

Tom war darauf angewiesen, dass Mary ihm half.

Tom'un Mary'ye yardım etmesine izin verme.

Lass Tom nicht Mary helfen.

Tom'un evini inşa etmesine yardım etmek istedim.

Ich wollte Tom beim Bau seines Hauses helfen.

Tom'un cezaevindeki babasını ziyaret etmesine izin verilmedi.

Tom hatte nicht die Erlaubnis, seinen Vater im Gefängnis zu besuchen.

Niçin sadece Tom'un yardım etmesine izin vermiyorsun?

Warum lässt du Tom nicht einfach helfen?

Tom'a hapiste olan babasını ziyaret etmesine izin verilmedi.

Tom hatte nicht die Erlaubnis seinen Vater, der im Gefängnis saß, zu besuchen.

Tom'un beni bunu yapmama ikna etmesine izin verdiğime inanamıyorum.

Ich kann nicht glauben, dass ich mich von Tom hierzu habe überreden lassen!

Tom'un acele etmesine gerek yoktu. Onun bol zamanı vardı.

- Tom brauchte sich nicht zu beeilen. Er hatte noch alle Zeit der Welt.
- Tom brauchte sich nicht zu beeilen. Er hatte noch reichlich Zeit.

Solucan delikleri uzay gemilerinin galaksi boyunca seyahat etmesine izin verir.

Wurmlöcher ermöglichen es Raumschiffen, quer durch die ganze Galaxie zu reisen.

- Artık Tom'un yardımına ihtiyaç duymuyorum.
- Tom'un daha fazla yardım etmesine ihtiyacım yok.

Ich brauche Toms Hilfe nicht mehr.

Bu tür avantajlar, Mack'in Avusturya ordusunun Ulm'deki çarpıcı kuşatmasını elde etmesine yardımcı oldu.

Solche Vorteile halfen ihm, die atemberaubende Einkreisung von Macks österreichischer Armee in Ulm zu erreichen.

O onun çatısını tamir etmesine yardım etmeyi teklif ettiğinde o çok memnun olmuştu.

Er war sehr froh, als sie ihm anbot, ihm bei der Reparatur seines Daches behilflich zu sein.

Oldukça etkili bir çalışma ilişkisi kurdular. Bu ilişki Berthier'in ikincil rolünü tam olarak kabul etmesine

Sie beruhte auf Berthiers vollständiger Akzeptanz seiner untergeordneten Rolle: Er spielte keine Rolle bei der Ausarbeitung einer

Bir delinin seni öpmesine izin ver ama bir öpücüğün seni deli etmesine asla izin verme!

Erlaube einem Verrückten dich zu küssen, aber erlaube einem Kuss niemals, dich verrückt zu machen!

Çamaşır, çamaşır makinesinde eşit olarak dağıtılmamışsa çamaşır makinesinin titremesine sebep olur ya da hareket etmesine bile neden olur.

Wenn die Wäsche in der Waschmaschine nicht gleichmäßig verteilt ist, kann das zur Folge haben, dass sie vibriert oder sich von der Stelle bewegt.