Translation of "Konuşmayı" in French

0.016 sec.

Examples of using "Konuşmayı" in a sentence and their french translations:

Konuşmayı severim.

- J'aime parler.
- J'aime causer.
- Il me plaît de causer.
- Je me plais à causer.

Konuşmayı kesin.

Arrête de parler.

Konuşmayı seviyorum.

- J'aime parler.
- J'aime discuter.

- Kadınlar konuşmayı sever.
- Kadınlar konuşmayı severler.

Les femmes aiment parler.

O, konuşmayı kesmedi.

Il n'a pas arrêté de parler.

O konuşmayı kesti.

- Elle arrêta de parler.
- Elle a arrêté de parler.

Onlar konuşmayı kestiler.

- Ils cessèrent de parler.
- Ils ont cessé de parler.
- Elles ont cessé de parler.

İnsanlar konuşmayı sever.

Les gens adorent parler.

Seninle konuşmayı seviyorum.

- J'adore m'entretenir avec toi.
- J'adore m'entretenir avec vous.
- J'adore parler avec toi.
- J'adore parler avec vous.

Onlara konuşmayı yasaklamıyorum.

Je ne leur interdis pas de parler.

İngilizce konuşmayı reddetti.

- Elle refusa de parler anglais.
- Elle refusait de parler anglais.
- Elle a refusé de parler anglais.

Kimle konuşmayı umuyordun?

- À qui espérais-tu parler ?
- À qui espériez-vous parler ?

Galce konuşmayı seviyorum.

- J'aime parler gallois.
- J'aime parler le gallois.

Kimse konuşmayı dinlemiyordu.

Personne n'écoutait le discours.

O, konuşmayı sürdürdü.

Elle continua de parler.

İnsanlarla konuşmayı seviyorum.

J'aime discuter avec les gens.

O konuşmayı hatırlıyorum.

- Je me souviens de ce discours.
- Je me rappelle ce discours.

Fransızca konuşmayı seviyorum.

J’aime parler en français.

Bütün konuşmayı yapacağım.

- Je vais mener la discussion.
- C'est moi qui vais parler.
- C'est moi qui animerai toute la conversation.

Tom'la konuşmayı denedim.

J'ai essayé de parler à Tom.

Tom konuşmayı kesti.

Tom s'est tu.

İspanyolca konuşmayı seviyorum.

J'aime bien parler espagnol.

Tom konuşmayı reddetti.

- Tom refusa de parler.
- Tom refusait de parler.

Konuşmayı bitirdin mi?

As-tu fini de parler ?

Fransızca konuşmayı kes.

- Arrête de parler français.
- Arrêtez de parler français.

Sami konuşmayı reddetti.

- Sami refusait de parler.
- Sami refusa de parler.

Seninle konuşmayı sevdim.

J'ai aimé te parler.

Çocuk konuşmayı öğreniyor.

L'enfant apprend à parler.

Lütfen konuşmayı keser misin?

- Pourrais-tu t'arrêter de parler, je te prie ?
- Pourriez-vous vous arrêter de parler, je vous prie ?

Herkesin önünde konuşmayı sevmez.

Elle n'aime pas parler en public.

O, onlarla konuşmayı kesti.

Il arrêta de leur parler.

Bizimle Fransızca konuşmayı denedi.

Il a essayé de nous parler en français.

Yarın onunla konuşmayı unutma.

- N'oublie pas de parler avec lui demain.
- N'oubliez pas de lui parler demain.

Ailem hakkında konuşmayı durdurun.

- Cesse de parler de ma famille !
- Cessez de parler de ma famille !
- Arrête de parler de ma famille !
- Arrêtez de parler de ma famille !

Fransızca konuşmayı bildiğini duydum.

- J'entends que tu sais parler français.
- J'entends que vous savez parler français.

- Konuşmayı severim.
- Konuşmaktan hoşlanırım.

J'aime causer.

Ben Filipince konuşmayı öğreniyorum.

Je suis en train d'apprendre à parler le tagalog.

Fransızca konuşmayı nerede öğrendin?

- Où as-tu appris à parler français ?
- Où avez-vous appris à parler français ?

Konuşmayı bitirdiğinde sessizlik vardı.

Quand il a fini de parler, il y a eu un silence.

Tom Fransızca konuşmayı sevmez.

Tom n'aime pas parler français.

Seninle konuşmayı henüz bitirmedim.

- Je n'ai pas encore fini de te parler.
- Je n'ai pas encore fini de vous parler.

İnsanlar seninle konuşmayı seviyor.

- Les gens aiment te parler.
- Les gens aiment vous parler.

En çok konuşmayı seviyor.

Discuter est ce qu'elle préfère.

Tom benimle konuşmayı reddetti.

Tom a refusé de me parler.

Hangi dilleri konuşmayı biliyorsun?

Quelles langues savez-vous parler ?

Konuşmayı bırakalım çalışmaya başlayalım.

- Arrête de parler et mets-toi à travailler !
- Arrêtez de parler et mettez-vous à travailler !

Onunla konuşmayı umut etmiştim.

J'espérais parler avec lui.

Fransızca konuşmayı tercih ederim.

Je préfère parler le français.

Lütfen öyle konuşmayı bırak.

- Arrête de parler comme ça, s'il te plaît.
- Arrêtez de parler comme cela, s'il vous plaît.

Tom'la konuşmayı planlıyor musun?

- As-tu l'intention de parler à Tom ?
- Envisagez-vous de parler à Tom ?

Konuşmayı bırak, tamam mı?

- Arrête de parler, veux-tu ?
- Arrêtez de parler, voulez-vous ?

Bilmece gibi konuşmayı bırak.

Arrête de parler en énigmes.

Ben Fransızca konuşmayı seviyorum.

J’aime parler en français.

Sally ile konuşmayı özlüyorum.

Parler avec Sally me manque.

- Tom'un Fransızca konuşmayı bilmediğine şaşırdım.
- Tom'un Fransızca konuşmayı bilmemesine şaşırdım.

Je suis surpris que Tom ne sache pas comment parler français.

- Hoca içeriye girince konuşmayı kesin.
- Öğretmen içeri girince konuşmayı kesin.

Arrête de parler quand le professeur entre.

Olumsuz olan öz-konuşmayı bırakın.

Cessez le dialogue intérieur négatif.

Ben insanların önünde konuşmayı sevmiyorum.

Je n'aime pas parler devant les gens.

Bunun hakkında konuşmayı tercih etmiyorum.

Je préfère ne pas en parler.

Tom bütün gece konuşmayı sürdürdü.

Tom a parlé sans cesse toute la nuit.

İngilizce konuşmayı nasıl öğrendiğimi düşünüyorsun?

Comment croyez-vous que j'ai appris à parler anglais ?

Odaya girdiğim anda konuşmayı kestiler.

Au moment où je suis entré dans la pièce, ils ont cessé de parler.

Onlar sürekli olarak konuşmayı sürdürdüler.

- Ils continuaient tout le temps de parler.
- Elles continuaient tout le temps de parler.
- Ils ont constamment continué à parler.
- Elles ont constamment continué à parler.

O kendisi hakkında konuşmayı severdi.

Elle adorait parler d'elle-même.

Hollandaca konuşmayı öğrenmeye nerede başladın?

Où as-tu commencé à apprendre à parler néerlandais ?

Beni görünce ansızın konuşmayı kestiler.

- En me voyant, ils se sont soudainement arrêtés de parler.
- À ma vue, ils s'arrêtèrent soudainement de parler.

Tom Fransızca konuşmayı tercih eder.

Tom préfère parler en français.

Lütfen artık konuşmayı keser misin?

S'il te plaît, arrête de parler !

O, konuşmayı bitirdiğinde, herkes sessizdi.

Lorsqu'il acheva de parler, tout le monde était silencieux.

Sen bize İngilizce konuşmayı öğretiyorsun.

Vous nous apprenez à parler anglais.

Benimle Marika hakkında konuşmayı kes.

Ne me parle plus de Marika.

Birbirinizle konuşmayı bırakın ve dinleyin!

Arrêtez de vous parler et écoutez !

Onun hakkında konuşmayı gerçekten sevmiyorum.

Je n'aime pas vraiment en parler.

Tom'a Fransızca konuşmayı kim öğretti?

Qui a appris à Tom à parler français ?

Papağanıma Gal dili konuşmayı öğrettim.

J'ai appris à mon perroquet à parler gallois.

O kendisi hakkında konuşmayı sever.

Elle aime parler d'elle.

O, siyaset hakkında konuşmayı sever.

Il adore parler politique.

Daha sonra konuşmayı tercih ederim.

Je préférerais parler plus tard.

Tom geçmişi hakkında konuşmayı sevmiyor.

Tom n'aime pas parler de son passé.

Tom halk içinde konuşmayı sevmez.

Tom déteste parler en public.

Tom sadece Fransızca konuşmayı biliyor.

Tom ne parle que français.

Konuşmayı bırakın ve beni dinleyin.

Arrête de parler et écoute-moi.

Keçua konuşmayı öğrendiğimde ne yapacağım?

Que vais-je faire quand j'aurai appris à parler le quechua ?

Tom Mary ile konuşmayı bırakamadı.

Tom ne pouvait pas s'arrêter de parler à Marie.

Konuşmayı bırakın ve müziği dinleyin.

Arrêtez donc de parler et écoutez la musique.

Hala Fransızca konuşmayı öğrenmek istiyorum.

Je souhaite toujours apprendre à parler français.

Tom, Mary ile konuşmayı severdi.

Tom a apprécié de parler à Mary.

Tom, kelebekler hakkında konuşmayı sever.

Tom aime parler des papillons.