Translation of "Kalabalık" in French

0.014 sec.

Examples of using "Kalabalık" in a sentence and their french translations:

Bugün kalabalık.

- Il y a foule aujourd'hui.
- C'est plein aujourd'hui.

Hâlâ kalabalık.

C'est toujours bondé.

Kalabalık alkışladı.

La foule applaudit.

Bugün yine kalabalık.

- C'est de nouveau plein, aujourd'hui.
- Il y a de nouveau foule aujourd'hui.

Kalabalık balatayı sıyırıyor.

- La foule est fébrile.
- La foule est en délire.

Kalabalık sokakları doldurdu.

La multitude encombrait les rues.

Kalabalık kazananı alkışladı.

La foule acclamait le vainqueur.

Kalabalık gittikçe büyüyor.

La foule s'agrandit de plus en plus.

Tiyatroyu kalabalık buldum.

J'ai trouvé le théâtre bondé.

Kalabalık yine alkışladı.

La foule applaudit à nouveau.

Kalabalık tezahürat yaptı.

La foule a applaudi.

Kalabalık tekrar için bağırdı.

La foule criait pour un rappel.

Kalabalık oditoryuma akın etti.

La foule s'est ruée dans l'auditorium.

Kalabalık konferans salonunu boşalttı.

La foule se déversa de l'auditorium.

Etrafta bir kalabalık toplandı.

Une foule s'est assemblée autour.

Kalabalık trende boğulacağımı düşündüm.

J'ai pensé que j'allais étouffer dans ce train bondé.

O kalabalık tarafından kuşatılmıştı.

Il était entouré par la foule.

Kalabalık birkaç dakika alkışladı.

La foule a applaudi pendant plusieurs minutes.

Öfkeli kalabalık binaya saldırdı.

La foule furieuse attaqua le bâtiment.

Daha kalabalık kitleler halinde yaşıyoruz

nous vivons dans des foules plus grandes

Onun etrafında bir kalabalık toplanıyordu.

Une foule commençait à se former autour de lui.

Onun etrafında bir kalabalık toplandı.

Bientôt une foule se rassembla autour de lui.

Dışarıda oynamak için çok kalabalık.

Il fait trop sombre pour jouer dehors.

Bir kalabalık olay yerinde toplandı.

Une foule se rassembla sur le lieu.

Oslo Norveçte en kalabalık şehirdir.

Oslo est la ville la plus peuplée de Norvège.

Kalabalık trenlerde yankesicilere dikkat et.

Fais attention aux voleurs dans les trains bondés.

İstanbul Türkiye'nin en kalabalık kentidir.

Istanbul est la ville la plus peuplée de Turquie.

Kalabalık bir insan grubu toplandı.

Une large foule de gens s'est rassemblée.

Beraber, göz korkutucu bir kalabalık oluşturuyorlar.

Ensemble, ils forment une troupe intimidante.

Hafta boyunca daha az kalabalık görünüyor.

On dirait qu'il y a moins de monde en semaine.

Tren, olacağını düşündüğüm kadar kalabalık değildi.

- Le train n'était pas aussi bondé que je le pensais.
- Le train n'était pas aussi bondé que je l'avais pensé.

Tom ve Mary kalabalık plajlardan hoşlanırlar.

Tom et Marie aiment les plages bondées.

Plajlar eylül ayında daha az kalabalık.

Les plages sont moins encombrées en septembre.

Bugün tren neden bu kadar kalabalık?

Pourquoi est-ce que le train est si bondé aujourd'hui ?

Dövüşü izlemek için bir kalabalık toplandı.

Une foule se massa pour regarder le combat.

Büyük bir kalabalık başkanın konuşmasını bekledi.

Une large foule attendait que le président parlât.

Kalabalık, dakikalar geçtikçe daha da büyüdü.

La foule croissait à chaque instant.

Yangın mahallinde büyük bir kalabalık toplandı.

Une foule importante s'est rassemblée sur le lieu de l'incendie.

Dışarıda büyük bir kalabalık toplanıp kargaşayı izlerken

Avec la foule rassemblée devant pour observer le chaos,

O bir gol atınca kalabalık çılgına döndü.

La foule exultait lorsqu'il marqua un but.

Kalabalık kontrolden çıktı ve parmaklıkları kırıp geçti.

La foule devint incontrôlable et força la palissade.

Keşke metro her sabah çok kalabalık olmasa.

J'aimerais que le métro ne soit pas si bondé tous les matins.

Diğer hayvanlardan ayıran özelliği ise kalabalık guruplar halinde

La particularité des autres animaux en grands groupes

Bir sonraki tren bundan daha az kalabalık olacak.

Le prochain train sera moins plein que celui-ci.

Bugün burasının niçin çok kalabalık olduğunu merak ediyorum.

Je me demande pourquoi il y a tant de monde ici aujourd'hui.

Kısa sürede itfaiye arabasının etrafında bir kalabalık toplandı.

La foule se rassembla bientôt autour du camion de pompier.

Kalabalık trenlerde seyahat etmektense erken çıkmayı tercih ederim.

Je préférerais partir tôt plutôt que prendre le train aux heures de pointe.

Konserden sonra kalabalık en yakın kapıya doğru gitti.

Après le concert la foule se dirigea vers la porte la plus proche.

Diğeri, bir bomba aldı ve kalabalık bir kafeye gitti.

L'autre s'est munie d'une bombe et s'est rendue dans un café bondé.

Vahşi manzaraları ve kalabalık şehirlerinde epik bir savaş veriliyor.

À travers ses paysages sauvages et ses villes surpeuplées, une bataille épique est menée.

Burası, Dünya'nın en kalabalık yerlerinden biri. Nüfusu, 20 milyon.

C'est l'un des endroits les plus peuplés au monde. Vingt millions d'habitants.

Burası bir hayli kalabalık. Haydi başka bir yere gidelim.

C'est beaucoup trop bondé, ici. Allons ailleurs.

Gazze dünyanın en aşırı kalabalık ve fakir sömürgelerinden biridir.

Gaza est l'une des colonies les plus surpeuplées et plus pauvres dans le monde.

Öfkeli kalabalık, arabaları devirdi ve mağazaların önündeki camları kırdı.

La foule en colère retourna des voitures et brisa des vitrines.

Bu tren kalabalık, bu yüzden bir sonraki trene binelim.

Celui-ci est bondé, prenons donc le train suivant.

Çok fazla insan yürüyor. Bu kadar kalabalık olacağını düşünmemiştim.

Y a un de ces mondes, dis donc ! Je m’attendais pas à ce que ce soit aussi bondé.

Yol kalabalık bu yüzden muhtemelen söz verilen zamanda varmayacağız.

Il y a des embouteillages et nous n'arriverons probablement pas à l'heure convenue.

Kalabalık saatteki bir trafik sıkışıklığı benim varışımı iki saat geciktirdi.

Un embouteillage durant les heures de pointe a retardé mon arrivée de deux heures.

- Şu zamanda metro aşırı kalabalıktır.
- Metroda şimdi acayip kalabalık vardır.

À cette heure-ci, le métro est bondé.

Şu anki evimiz çok kalabalık, bu yüzden taşınmaya karar verdik.

Notre maison actuelle est trop encombrée donc nous avons décidé de déménager.

Ya da, çok kalabalık olmayan yerlere gitmeye çalışıyorum, ormanda yürümek gibi.

Ou aller dans des endroits inhabités et marcher dans les bois.

Tren kalabalık olduğu için, Kyoto'ya giden bütün yol boyunca ayakta durdum.

Comme le train était bondé, je suis resté debout durant tout mon voyage vers Kyoto.

Sızıntısı, çevresinde büyük bir kalabalık toplamak için etki alanı için popüler inkübatör

une alternative à son mari à la présidence, d'autant plus qu'elle est devenue un incubateur populaire

- Avrupa'da hiçbir şehir Tokyo kadar kalabalık değildir.
- Avrupa'da Tokyo kadar çok nüfuslu hiçbir şehir yoktur.

Aucune ville en Europe n'est aussi peuplée que Tokyo.