Translation of "Hoşlanmıyor" in French

0.005 sec.

Examples of using "Hoşlanmıyor" in a sentence and their french translations:

Kimse ondan hoşlanmıyor.

Personne ne l'aime.

Kızlardan hoşlanmıyor musun?

- N'aimez-vous pas les filles ?
- N'aimes-tu pas les filles ?

Ondan hoşlanmıyor musun?

Cela ne te plaît-il pas ?

Mary Tom'dan hoşlanmıyor.

Marie n'aime pas Tom.

Neden benden hoşlanmıyor?

Pourquoi ne m'aime-t-elle pas ?

Tom, Mary'den hoşlanmıyor.

Tom n'aime pas Mary.

Ebeveynlerim bile benden hoşlanmıyor.

Même mes parents ne m'aiment pas.

Onlar da bundan hoşlanmıyor.

Ils n'aiment pas ça non plus.

Çin mutfağından hoşlanmıyor musun?

Vous n'aimez pas la cuisine chinoise ?

Tom benim arkadaşlarımdan hoşlanmıyor.

- Tom n'aime pas mes amis.
- Tom n'aime pas mes amies.

Tom, Mary'nin tutumundan hoşlanmıyor.

Tom n'aime pas l'attitude de Mary.

O, dakik olmayan insanlardan hoşlanmıyor.

Elle n'aime pas les gens qui ne sont pas ponctuels.

Bence Tom, kayak yapmaktan hoşlanmıyor.

Je pense que Tom n'aime pas skier.

Annem odamın dağınık olmasından hoşlanmıyor.

Ma mère n'aime pas que ma chambre soit en désordre.

Belli ki Tom Mary'den hoşlanmıyor.

Apparemment, Tom n'aime pas Mary.

Onlardan hiçbiri yorucu sporlardan hoşlanmıyor.

Aucun d'eux ne s'intéresse aux sports éprouvants.

Neden bazı insanlar Noel'den hoşlanmıyor?

Pourquoi certaines personnes n'aiment-elles pas Noël ?

- Plajdan kim hoşlanmıyor?
- Plajı kim sevmez?

Qui n'aime pas la plage ?

Tom Mary'nin orada yalnız yaşamasından hoşlanmıyor.

Tom n'aime pas que Mary vive là-bas toute seule.

Onunla politika hakkında konuştuğumda karım bundan hoşlanmıyor.

Ma femme n'aime pas que je lui parle de politique.

Ben ondan hoşlanıyorum, ama o benden hoşlanmıyor.

Je l'aime, mais elle ne m'aime pas.

Tom henüz yeterince yaşlı olmadığının söylenmesinden hoşlanmıyor.

Tom n'aime pas qu'on lui dise qu'il n'est pas encore assez grand.

Tom ve Mary aynı tür müzikten hoşlanmıyor.

Tom et Marie n'aiment pas le même genre de musique.

Hem Tom hem de Mary ıspanaktan hoşlanmıyor.

Tom et Mary n'aiment pas les épinards.

Mary onu herkesin önünde eleştirdiğinde Tom bundan hoşlanmıyor.

Tom n'aime pas quand Mary lui fait des reproches en public.

- Herkes o kitaptan hoşlanmıyor.
- Herkes o kitabı sevmiyor.

Tout le monde n'aime pas ce livre.

Tom ve Mary aynı tür televizyon gösterilerinden hoşlanmıyor.

Tom et Marie n'aiment pas le même genre d'émissions de télévision.

Tom'un karısı o, oturma odasında sigara içtiğinde bundan hoşlanmıyor.

La femme de Tom n'aime pas quand il fume dans le salon.

Tom Mary'den hoşlanmıyor. Ama onun ondan hoşlanıp hoşlanmadığı özellikle onun umurunda değil.

Tom n'aime pas Mary. Cependant, elle ne se soucie pas particulièrement de savoir si il l'aime ou non.