Translation of "Elden" in French

0.004 sec.

Examples of using "Elden" in a sentence and their french translations:

- Tedbiri elden bırakma.
- Gardını düşürme.
- Tedbiri elden bırakmayın.

Ne baisse pas la garde.

Benim eski paltoyu elden çıkardım.

J'ai jeté mon vieux manteau.

Sanırım elden bir şey gelmez.

Je suppose qu'on n'y peut rien.

Sanırım elden bir şey gelmezdi.

Je suppose qu'on n'y pourrait rien.

O kürk ceketini elden çıkarmak zorundaydı.

Elle dut se séparer de son manteau de fourrure.

Tom parayı elden çıkarmak için zaman kaybetmedi.

Tom ne perdit pas de temps à dépenser l'argent.

O borca batmıştı ve evini elden çıkarmak zorundaydı.

Il était très endetté et a dû se départir de sa maison.

- Ben elden ağıza yaşıyorum.
- Ben zar zor geçiniyorum.

Je vis au jour le jour.

Kötü bir anlaşmayı elden geldiği kadar düzeltmek zorundaydık.

Nous avons dû tirer le meilleur parti d'une mauvaise affaire.

- Erken uyarılan erken önlem alır.
- Tedbiri elden bırakma.

Un homme averti en vaut deux.

Bunu yapmaktan nefret etmeme rağmen arabamı elden çıkardım.

Je suis parti avec ma vieille voiture, bien que je déteste ça.

üzücü bir durum ama elden gelir bir şey yok

une situation triste mais rien n'est disponible

- O kitaplarını elden çıkarmak istiyor.
- O, kitaplarını satmak istiyor.

Il veut se débarrasser de ses livres.

O borç batağına saplanmıştı ve evini elden çıkarmak zorunda kaldı.

Il était très endetté et a dû se départir de sa maison.

O, mobilyasını elden çıkardı. Bu şekilde, o kendini ve köpeğini besleyebilecek.

Elle a vendu tout son mobilier de manière à être en mesure de se nourrir elle et son chien.

Ve Hristiyanlık dinine bir saygısızlık olmasın diye elden gelen bütün imkanlar yapılmıştı

et toutes les possibilités ont été faites pour qu'il n'y ait aucun manque de respect à la religion chrétienne.

- O elden ayaktan düştü.
- Onun bir ayağı çukurda.
- Onun bir gözü toprağa bakıyor.
- Onun bir ayağı mezarda.
- O, ölüme yaklaştı.

Il a un pied dans la tombe.