Translation of "Canlı" in French

0.023 sec.

Examples of using "Canlı" in a sentence and their french translations:

Canlı canlı gömüldü.

- Elle fut enterrée vivante.
- Elle a été enterrée vivante.

- O canlı gömüldü.
- Canlı canlı gömüldü.

- Il fut enterré vivant.
- Il a été enterré vivant.

Canlı yapacağız.

Nous le ferons en direct.

Tom canlı.

- Tom est vif.
- Tom est plein d'entrain.

Bu sivrisinekler beni canlı canlı yiyorlar!

Ces moustiques me dévorent vivant !

İstanbul'un fethini canlı canlı izlemek istemez misiniz?

N'aimeriez-vous pas regarder la conquête d'Istanbul en direct?

Böcek hâlâ canlı.

Cet insecte est toujours vivant.

Ben canlı hissediyorum.

Je me sens vivant.

Onları canlı istiyorum.

- Je les veux vivants.
- Je les veux vivantes.

O, canlı gömüldü.

- Elle fut enterrée vivante.
- Elle a été enterrée vivante.

Onlar canlı köpekler.

Ce sont des chiens pleins de vie.

Akvaryum balığı canlı.

Le poisson rouge est vivant.

Tom canlı gömüldü.

Tom a été enterré vivant.

Onu canlı bulduk.

Nous l'avons trouvée vivante.

Onlar canlı mı?

- Sont-ils en direct ?
- Sont-ils en public ?

Okulların içinde canlı canlı yakmış ve sokaklarda vurmuştu.

Brûlés vivants dans leurs écoles, abattus dans les rues.

Gerçekten hoş ve canlı.

Très beau et lumineux.

Canlı bir akrep almazsınız,

Vous n'achèteriez pas un scorpion vivant

Hiçbir canlı gereksiz diyemeyiz

on ne peut pas dire qu'aucune créature n'est inutile

Balık hâlâ canlı mı?

- Ce poisson est-il encore vivant ?
- Est-ce que ce poisson est encore vivant ?
- Le poisson est-il encore vivant ?
- Le poisson est-il encore vivant ?

Biz onu canlı bulduk.

Nous l'avons trouvé vivant.

Konser canlı olarak yayınlandı.

Le concert était diffusé en direct.

Kaplanı canlı yakalamayı başardılar.

Ils ont réussi à capturer le tigre vivant.

Kedi canlı gömülmedi. Kurtuldu.

Le chat n'a pas été enterré vivant. Il a survécu.

Balık hala canlı mı?

Le poisson est-il encore vivant ?

O bencilliğin canlı örneği.

C'est l'égoïsme personnifié.

Sanırım Tom hâlâ canlı.

Je pense que Tom est encore en vie.

Bu adadan canlı çıkamayacağız.

- Nous ne sortirons pas vivants de cette île.
- Nous ne sortirons pas vivantes de cette île.

Hiç kimse canlı kaçmadı.

- Personne n'en a réchappé vivant.
- Personne n'en réchappa vivant.

Fransa canlı bir demokrasidir.

La France est une démocratie vivante.

Ben felçli bir adamın kurtçuklar tarafından canlı canlı yenildiğini duydum.

J'ai entendu qu'un homme paralysé a été dévoré vivant par les asticots.

Burada yaşayan her canlı olacak.

On trouvera toutes sortes de créatures.

Daha canlı ve net olacak.

Celui-ci est plus graphique.

Dünyadaki hemen hemen her canlı

presque toutes les créatures du monde

Karıncaların öldüremeyeceği hiçbir canlı yok

il n'y a pas de créatures que les fourmis ne peuvent pas tuer

O canlı bir izlenim bırakmıştı.

Il a fait une forte impression.

Gölette birçok canlı balık gördük.

- Nous vîmes beaucoup de poissons dans l'étang.
- Nous avons vu beaucoup de poissons vivants dans la mare.

Onlar bir aslanı canlı yakaladı.

Ils attrapèrent un lion vivant.

Bu balık hâlâ canlı mı?

- Ce poisson est-il encore vivant ?
- Est-ce que ce poisson est encore vivant ?

Canlı bir balinayı asla görmedim.

Je n'ai jamais vu de baleine vivante.

Onlar bir ayıyı canlı yakaladılar.

Ils ont pris un ours vivant.

Canlı bir hayal gücüm var.

- J'ai une imagination débordante.
- Je suis doté d'une imagination débordante.

Bu, filleri canlı yakalamalarının yoludur.

C'est ainsi qu'ils capturent les éléphants vivants.

Canavar canlı, uyanık ve aç.

La bête est en vie, réveillée et affamée.

Ben bu kadar canlı hissetmemiştim.

- Je ne me suis jamais senti si vivant.
- Je ne me suis jamais sentie si vivante.

Seni tekrar canlı görmeyeceğimi düşünüyordum.

Je pensais que je ne te reverrais jamais vivant.

Canlı bir ıstakoz yemek istemiyorum.

Je ne veux pas manger un homard vivant.

Ben onu canlı biçimde hatırlıyorum

Je m'en souviens très bien.

Doktor canlı hastayı morga gönderdi.

Le médecin a envoyé le patient vivant à la morgue.

Beni asla canlı ele geçiremeyeceksin!

Tu ne me prendras jamais vivant !

Müzede hiç canlı hayvan yok.

Il n'y a aucun animal vivant au musée.

Bunun uyarısı da sırtlarındaki canlı renk.

Leur couleur vive sur le dos sert d'avertissement.

Deneyi de web sitemizden canlı yayınladık.

en diffusant l'expérience sur nos sites internet.

Her halde dünya da canlı kalmazdı.

en tout cas, le monde ne vivrait pas.

Kuş canlı mı yoksa ölü mü?

Est-ce que l'oiseau est mort ou vivant ?

Canlı bir kaplanı nereden satın alabilirim.

Où puis-je faire l'acquisition d'un tigre vivant ?

O canlı bir hayal gücüne sahip.

- Il a une imagination débordante.
- Il est doté d'une imagination débordante.

O canlı bir hayal gücüne sahiptir.

- Elle a une imagination débordante.
- Elle est dotée d'une imagination débordante.

Onun canlı bir hayal gücü var.

Elle a une imagination fertile.

- O hayatta!
- O yaşıyor!
- O canlı!

Elle est vivante !

Bir kez canlı bir balina gördüm.

J'ai une fois vu une baleine vivante.

Fare ölü mü yoksa canlı mı?

La souris est-elle morte ou en vie ?

Onun dün yakaladığı balık hâlâ canlı.

Le poisson qu'il a pris hier, est toujours vivant.

Kedi canlı bir fare ile oynuyordu.

Le chat jouait avec une souris vivante.

Aşkın beni canlı tutan tek şey.

Ton amour est la seule chose qui me fais vivre.

Şu an hayati sinyallerimi canlı yayın yapan,

Je porte un petit patch, de la taille d'un pansement,

Bu canlı atmosfer içindeki dünyalıları temellendiren şeyler.

des terriens à l'intérieur de cette atmosphère vibrante de vie.

Ama tek virüs barındıran canlı yarasa değildir

mais ce n'est pas le seul virus contenant des chauves-souris vivantes

Canlılar arasında ekolojiyi bozan tek canlı ise

la seule créature qui perturbe l'écologie parmi les êtres vivants

Dünyada tek hayvan besleyen canlı insan diyebilirz

Les seuls animaux qui nourrissent les gens dans le monde vivent le diyebilirz

Tükenme tehlikesinde olan birçok canlı türü var.

- Il y a de nombreuses espèces en voie de disparition.
- De nombreuses espèces sont en voie de disparition.

İnsanlar işlerini sunarken daha canlı olması gerekir.

Les gens devraient être plus animés lorsqu'ils présentent leur travail.

Bazı sebeplerden dolayı geceleri daha canlı hissediyorum.

Pour une certaine raison je me sens plus vivant la nuit.

Benim oldukça canlı bir hayal gücüm var.

- J'ai une imagination assez débordante.
- Je suis doté d'une imagination assez débordante.
- Je suis dotée d'une imagination assez débordante.

Savaş sona erdiğinde, bir Teksaslı canlı bırakılmadı.

Lorsque la bataille prit fin, il n'y avait pas un Texan de vivant.

"Kuşatılıyoruz" "Bizi asla canlı yakalayamazlar, çocuklar! Saldırın!"

« Nous sommes encerclés ! » « Ils ne nous prendront jamais vivants, les gars ! Chargez ! »

İşte bu yüzden video oyunlarında canlı yayın başladı.

Les flux en direct sur Internet ont décollé grâce aux jeux vidéo.

Buradan canlı çıkarsak, sana istediğin bir şeyi alacağım.

Si nous ressortons vivants d'ici, je t'achète tout ce que tu veux.

"Biyoloji" Yunanca bir sözcük, anlamı "canlı organizmaların çalışması."

« Biologie » est un mot grec qui veut dire « étude des organismes vivants ».

Çünkü canlı yayın aynı türden bir etkileşim hissi sunuyor.

Car ils offrent la même sorte de sentiment d’interactivité.

Sadece birkaç Türk hikayeyi anlatabilecek kadar canlı kalabilmiş olacaktır

Peu de Turcs réussirent à traverser vivants le Danube et à raconter leur déroute.

Bu canlı ışık olgusunu daha yeni yeni anlamaya başlıyoruz.

Ce phénomène lumineux commence à peine à être compris.

Benim hala uzay mekiği patlamasıyla ilgili canlı anılarım var.

J'ai encore bien en mémoire l'explosion de la navette spatiale.

Biz buradan canlı çıkmak için bir yol bulmak zorundayız.

- Nous devons trouver un moyen de sortir d'ici en vie.
- Il nous faut trouver un moyen de sortir d'ici en vie.

Aniden açılmış bir kalp uyanık, canlı ve aksiyonu ister durumdadır.

Un cœur ouvert est vivant, éveillé et demande qu'on agisse.

Ve düşündük de bir canlı yayın sırasında aranıza katılalım dedik.

et nous pensions venir vous rejoindre pour une petite diffusion en direct.

O kadar zayıf ki sağlıklı ahtapotlar gibi canlı renkler çıkaramıyor.

Elle n'arbore plus les couleurs d'un poulpe en bonne santé.

Eğer Güneş olmasaydı, yaşayan hiçbir canlı Dünya üzerinde var olamayacaktı.

- Si ce n'était du Soleil, aucun être vivant ne pourrait exister sur Terre.
- Si ce n'était pour le Soleil, aucun être vivant ne pourrait exister sur Terre.

Zaman muhtemelen canlı renklerle hoş bir resmin çekilmesine izin vermedi.

Le temps ne permettait sans doute pas de faire une belle photo haute en couleur.

Bütün bunlara rağmen bu hayvanlar kâr için canlı hayvan pazarlarına gönderiliyordu.

Néanmoins, ces animaux étaient acheminés jusqu'au marché pour être vendus.

Dün gece Kennedy Center'da saatler süren konser TV'de canlı olarak yayınlandı.

Le concert d'une heure au Kennedy Center a été retransmis en direct à la télévision hier soir.

Ne zaman büyük bir canlı organizasyon yapsak -bu gece Reno'da yaptığımız gibi-

Quand on va à un gros évènement en direct - comme ici ce soir à Reno -

Biri diğerinden çok daha canlı olduğundan, orijinal ve kopya kolayca ayırt edilirler.

On peut facilement distinguer l'original de la copie car le premier est beaucoup plus clair que l'autre.

Ama şunu yapabiliriz, bu göreve devam edip zehri canlı olarak bulmaya çalışmak için

Mais ce qu'on pourrait faire, c'est continuer cette mission et essayer de trouver du vrai venin

Uzaydan görülebilen Great Barrier Reef, canlı organizmalar tarafından yapılan dünyadaki en büyük yapıdır.

Visible depuis l'espace, la Grande Barrière de Corail est la plus grande structure sur Terre construite par des organismes vivants.

- Kendimi nedense geceleri daha iyi hissediyorum.
- Bazı sebeplerden dolayı geceleri daha canlı hissediyorum.

Pour une certaine raison je me sens plus vivant la nuit.

Her sabah canlı bir kurbağa ye ve günün geri kalan kısmında sana daha kötü bir şey olmayacak.

Mangez une grenouille vivante chaque matin, et rien de pire ne vous arrivera le reste de la journée.