Translation of "Uyarmak" in English

0.007 sec.

Examples of using "Uyarmak" in a sentence and their english translations:

- Seni uyarmak istiyorum.
- Sizi uyarmak istiyorum.

I want to warn you.

Onu uyarmak zorundayız.

We have to warn her.

Onu uyarmak zorundayım.

I have to warn her.

Tom'u uyarmak istiyorum.

I want to warn Tom.

Seni uyarmak istedim.

I wanted to warn you.

Tom'u uyarmak istiyordum.

I wanted to warn Tom.

Diğerlerini uyarmak zorundayız.

We've got to warn the others.

Tom'u uyarmak zorundayım.

I have to warn Tom.

Tom'u uyarmak zorundasın.

You've got to warn Tom.

Onları uyarmak zorundayız.

We've got to warn them.

Tom'u uyarmak zorundayız.

- We've got to warn Tom.
- We have to warn Tom.
- We should warn Tom.

Onları uyarmak istedim.

I wanted to warn them.

Onu uyarmak istedim.

I wanted to warn him.

Onu uyarmak istiyorum.

I want to warn him.

Bizi uyarmak zorundasın.

You've got to warn us.

Onları uyarmak zorundasın.

You've got to warn them.

Beni uyarmak zorundasın.

You've got to warn me.

Onu uyarmak zorundasın.

You've got to warn him.

Onları uyarmak zorundayım.

- I must warn them.
- I have to warn them.
- I've got to warn them.

Sadece seni uyarmak istedim.

I just wanted to warn you.

Seni uyarmak için buradayım.

I'm here to warn you.

Tom'u uyarmak zorunda kalacağım.

I'll have to warn Tom.

Onları uyarmak zorunda kalacağım.

I'll have to warn them.

Onu uyarmak zorunda kalacağım.

I'll have to warn him.

Onları uyarmak için gitmeliyim.

I should go warn them.

Onu uyarmak için gitmeliyim.

I should go warn him.

- Sen tekrar uyarmak zorunda değilim.
- Seni tekrar uyarmak zorunda kalmak istemiyorum.

I don't want to have to warn you again.

Bu konuda Tom'u uyarmak zorundayız.

We've got to warn Tom about that.

Bir şekilde Tom'u uyarmak zorundayız.

We've got to warn Tom somehow.

Herkesi uyarmak için önde koştum.

I ran ahead to warn everybody.

Onları uyarmak için gitmek zorundayız.

We've got to go warn them.

Onu uyarmak için gitmek zorundayız.

We've got to go warn him.

Onu uyarmak için girmek zorundayız.

We've got to go warn her.

Biz herkesi tehlikeyle ilgili uyarmak için bağırdık.

We shouted in order to warn everyone of the danger.

Ne olacağı hakkında seni uyarmak için geldim.

I've come to warn you about what's going to happen.

Seni Tom hakkında uyarmak için buraya geldim.

I came here to warn you about Tom.

- Tom'u uyarmak zorundayız.
- Tom'u uyarmamız gerekiyor.
- Tom'u uyarmalıyız.

We have to warn Tom.

Tehlikede olduğun konusunda seni uyarmak için buraya geldim.

I came here to warn you that you're in danger.

Dönmeden önce diğer sürücüleri uyarmak için sinyal lambalarını yak.

Before turning, put on your blinkers to warn other drivers.

Odaya girdiğimi uyarmak için Tom ve Mary birbirlerine bağıramayacak kadar çok meşguldü.

Tom and Mary were too busy yelling at each other to notice that I'd entered the room.