Translation of "Satmaya" in English

0.005 sec.

Examples of using "Satmaya" in a sentence and their english translations:

Arabamı satmaya zorlandım.

I was forced to sell my car.

Arabamı satmaya çalışıyordum.

I was trying to sell my car.

Tom evini satmaya çalıştı.

Tom tried to sell his house.

Arabayı satmaya karar verdi.

He decided to sell the car.

Herkes stoklarını satmaya çalıştı.

Everyone tried to sell their stocks.

Tom kitap satmaya çalışıyor.

Tom is trying to sell books.

Tom arabasını satmaya çalışıyor.

Tom is trying to sell his car.

Arabamı satmaya karar verdim.

I've decided to sell my car.

Sami arabasını satmaya çalıştı.

Sami tried to sell his car.

Bütün halk bahçelerini satmaya çalıştılar

They tried to sell all of their community gardens,

Onu evini satmaya ikna ettim.

I talked him into selling his house.

Tom evini satmaya karar verdi.

Tom decided to sell his house.

Tom arabasını satmaya karar verdi.

Tom decided to sell his car.

Ürünlerini çevrim içi satmaya çalışmalısın.

You should trying selling your products online.

Bütün eski kitaplarımı satmaya çalışıyorum.

I'm trying to sell all my old books.

Tom eski arabasını satmaya çalışıyor.

Tom is trying to sell his old car.

Tom eski kanepesini satmaya çalıştı.

Tom tried to sell his old couch.

Ekini biçtik ve markete satmaya gittik.

We harvest the crop and go to sell it to the market.

Tom ve Mary evlerini satmaya çalışıyorlar.

Tom and Mary are trying to sell their house.

Bu öğleden sonra arabamı satmaya gideceğim.

I'm going to go sell my car this afternoon.

Onu ne kadara satmaya istekli olurdun?

How much would you be willing to sell that for?

Tom ve ben evimizi satmaya çalışıyoruz.

Tom and I are trying to sell our house.

Tom çaldığı silahı bana satmaya çalıştı.

Tom tried to sell me the gun he'd stolen.

Ve yerel ürünleri internet üzerinden satmaya başladı.

and started selling his locally made goods online.

Tokyo'da yeni bir tür araba satmaya başladılar.

They started to sell a new type of car in Tokyo.

Tom Mary'nin satmaya çalıştığı arabayı satın aldı.

Tom decided to buy the car Mary was trying to sell.

Tom, Meryem'i arabasını satmaya ikna etmeye çalıştı.

Tom tried to persuade Mary to sell him her car.

Şimdi bir sürü insan evlerini satmaya çalışıyorlar.

A lot of people are now trying to sell their houses.

Tom arabalarından birini Mary'ye satmaya karar verdi.

Tom decided to sell one of his cars to Mary.

Tom işini satmaya ve emekli olmaya karar verdi.

Tom decided to sell his business and retire.

Şirket para kaybeden bazı birimlerin satmaya karar verdi.

The company has decided to sell some of its money-losing units.

- Tom ne satmaya çalışıyor?
- Tom ne numara peşinde?

What's Tom trying to sell?

Hiç kimse, Tom'un satmaya çalıştığı hiçbir şeyi satın almadı.

- No one bought anything Tom was trying to sell.
- Nobody bought anything Tom was trying to sell.

İtalyan şirketleri neden bu kadar dışarıya ucuz mallar satmaya meraklı?

Why was the Italian economy so strongly based on selling cheap things abroad?

Uzun vadeli çıkarların uğruna, biz geliştirme departmanını satmaya karar verdik.

For the sake of long-term interests, we have decided to sell the development department.

Tom bana eski arabasını satmaya çalıştı fakat ona ilgilenmediğimi söyledim.

Tom tried to sell me his old car, but I told him I wasn't interested.

Çiftliğimi satmaya çalışıyorum, ancak şimdiye kadar herhangi bir teklif almadım.

- I am trying to sell my farm, but I haven't had any offers so far.
- I'm trying to sell my farm, but I haven't had any offers so far.

Eski arabamı satmaya çalıştım ama kimse onu satın almakla ilgilenmedi.

- I tried to sell my old car, but no one was interested in buying it.
- I tried to sell my old car, but nobody was interested in buying it.

Balık tutmaya ve inci satmaya dayanan bir ülkeden önemli bir küresel merkeze.

From a country that relies on fishing and selling pearls to an important global center.

Tom onun senin satmaya çalıştığın o zımbırtıya 300 dolar kadar çok harcamaya istekli olduğunu söylüyor.

Tom says he's willing to spend as much as $300 on that gizmo you're trying to sell.

Tom eski video kaset çalarını atmak yerine satmaya çalıştı fakat hiç kimse onu almadı bu yüzden sonunda onu attı.

Tom tried to sell his old VCR instead of throwing it away, but no one would buy it, so he ended up throwing it away.