Translation of "Sıra" in English

0.009 sec.

Examples of using "Sıra" in a sentence and their english translations:

Sıra bende.

It's my turn.

Sıra sende.

It's your turn.

Sıra başkasında.

It's somebody else's turn.

Sıra bendedir.

- That's MY line!
- That's my line!

Sıra dışıydı.

It was unusual.

Sıra sizde.

It's your turn.

Sıra Tom'da.

It's Tom's turn.

- Sıra sende.
- Sizin sıranız.
- Sıra sizde.

It's your turn.

Şimdi sıra bende.

- It's now my turn.
- Now it's my turn.
- It's my turn now.

Ara sıra uğra.

Drop in now and again.

Bu sıra dışı.

This is unusual.

İki sıra yapın.

Form two lines.

Şimdi sıra sizde.

Now it's your turn.

Şimdi sıra bizde.

Now it's our turn.

Ara sıra olur.

It happens occasionally.

Sıra ile yapabiliriz.

We could take turns.

Galiba sıra bende.

I think it's my turn.

Şimdi, sıra sizde.

Now, it's your turn.

Sıra hareket etmiyor.

The line isn't moving.

Sıra sende, Jim.

It's your turn, Jim.

Sanırım sıra sizde.

I think you're next.

- Sırada Tom var.
- Sıra Tom'da.
- Sonra sıra Tom'da.

- Tom is next in line.
- It's Tom's turn next.

- İki sıra önümde oturuyordu.
- İki sıra önüme oturdu.

He sat two rows ahead of me.

- Bunun nesi sıra dışı?
- Bunda sıra dışı olan ne?

What's unusual about that?

- Birbirimizi ara sıra süpermarkette görüyoruz.
- Ara sıra süpermarkette görüşüyoruz.

We see each other at the supermarket now and then.

Sıra sıra patatesler topraktan çıkarılır ve bir çapayla toplanır.

Row after row the potatoes are unearthed and collected with a hoe.

Böylece sıra bana geldiğinde

so that when it's my turn,

Sıra geldi sahte kabadayıya

it's time for the fake bully

Sıra geldi çöpçüler kralına

it's time for the king of scavengers

Ara sıra yağmur yağıyor.

- It has been raining off and on.
- It's been raining off and on.

Ara sıra beni arar.

He gives me a phone call every now and then.

Şimdi sıra onlara geldi.

- Now it's his turn.
- Now it's her turn.

Yakında sıra sende, Beşar!

It's your turn soon, Bashar!

Ara sıra televizyon izlerim.

- I watch TV off and on.
- I sometimes watch TV.

Ara sıra TV izlerim.

I watch TV now and then.

Ara sıra kar yağıyordu.

It has been snowing on and off.

Ara sıra Esperanto çalışıyorum.

Every once in a while I study Esperanto.

Ve şimdi, sıra bende!

And now, it's my turn!

Tom ara sıra uğrar.

Tom comes around now and then.

Bu oldukça sıra dışı.

This is rather unusual.

Bu epeyce sıra dışı.

This is highly unusual.

Bu çok sıra dışı.

- That's very unusual.
- This is very unusual.
- This is really unusual.

Ara sıra, dışarıda yeriz.

- Every now and then, we eat out.
- Once in a while, we eat out.

Ara sıra beklemek zorundasın.

You have to expect that once in a while.

Henüz ona sıra gelmedi.

It hasn't come to that yet.

Ara sıra okula gitmem.

I am absent from school on occasion.

Bu sıra dışı mıdır?

Is this uncommon?

Bu ara sıra olur.

That does happen occasionally.

Bunlar sıra dışı zamanlar.

These are extraordinary times.

Ara sıra beni ara.

Call me now and then.

Işık ara sıra gider.

The light goes on and off.

Tom sıra dışı görünüyor.

Tom seems unusual.

O sıra dışı mı?

Is that unusual?

Bu sıra dışı değil.

- That's not uncommon.
- That's not unusual.

Ağaçlar bir sıra halindeydi.

The trees were in a row.

Tek sıra halinde sıralan.

Line up in single file.

Yakınsak bir sıra sınırlandırılmıştır.

A convergent sequence is bounded.

Ara sıra Tom'a rastlarım.

I run into Tom occasionally.

Sıra dışı konuşursam üzgünüm.

I'm sorry if I spoke out of turn.

Sıra beyazda ve kazandı.

White to play and win.

Ara sıra tenis oynarım.

I play tennis once in a while.

Ara sıra sinemaya giderim.

I go to the movies once in a while.

Biz sıra ile yapıyoruz.

We're taking turns.

Ara sıra basketbol oynarım.

I shoot hoops every now and then.

Ara sıra kahkaha vardı.

There was occasional laughter.

Onu ara sıra yapıyorum.

- I occasionally do that.
- I do that occasionally.
- Occasionally, I do that.

Sıra sende, değil mi?

You're next, aren't you?

Düz bir sıra oluşturun.

Form a straight line!

- Bilet ofisinde sıra çok uzun.
- Bilet gişesinde çok sıra var.

The queue is too long at the ticket office.

Bu sıra dışı bir şey.

This is extraordinary.

Arık sıra Aziz Nesin'in yazdığı

now it is written by Aziz Nesin

İngilizcenin yanı sıra Fransızca konuşabilir.

In addition to English, he can speak French.

Tom iki sıra önümde oturdu.

Tom sat two rows ahead of me.

Ara sıra ondan haber alırım.

I hear from him once in a while.

Yarın ara sıra sağanaklar olabilir.

Occasional showers are possible tomorrow.

Onun erken kalkması sıra dışıdır.

It's unusual for him to get up early.

O, ara sıra annesine yazar.

He writes to his mother every now and then.

O, ara sıra toplantılara katılır.

He attends meetings off and on.

Lütfen ara sıra bana yazınız.

Please write to me once in a while.

Ara sıra annemden haber alıyorum.

I hear from my mother once in a while.

Ara sıra beraber balığa gideriz.

We go fishing together once in a while.

Onu ara sıra kütüphanede görürüm

I see him in the library now and then.

Sıra dışı bir şey bulamıyorum.

I can't find anything out of the ordinary.

Hiçbir şey sıra dışı gözükmüyordu.

Nothing seemed out of the ordinary.

Ben iki sıra park ettim.

I'm double-parked.

Onunla ara sıra kulüpte karşılaşırım.

I occasionally meet him at the club.

Sıra ile yapmayı kabul ettin.

You agreed to take turns.

Biz üniversitede ara sıra çıktık.

We dated on and off through college.

Öğrenciler tek sıra halinde yürüdüler.

The students walked in a single file.

Bu sıra dışı bir istek.

That's an unusual request.

Bu sıra dışı bir isim.

That's an unusual name.