Translation of "Konuşmakta" in English

Birincisi, konuşmakta iyiyim, konuşmakta kötüyüm.

one, I am bad at talking, I am good at talking;

Konuşmakta ısrar etti.

He insisted on speaking.

İtalyanca konuşmakta mısınız?

Have you been speaking Italian?

Kadınlarla konuşmakta zorlanıyorum.

I have trouble talking to women.

Bunu konuşmakta hâlâ zorlanıyoruz.

We still struggle to talk about it.

Tom konuşmakta ısrar etti.

Tom insisted on speaking.

Biri ile konuşmakta özgürsün.

- You are free to talk with anyone.
- You're free to talk with anyone.

Tom Fransızca konuşmakta zorlanıyor.

Tom has trouble speaking French.

Tom Fransızca konuşmakta mı yoksa İngilizce konuşmakta mı daha iyidir?

Is Tom better at speaking French or speaking English?

Bu günde konuşmakta zorluk çektim.

On this day I had difficulties with speaking.

Hislerim hakkında konuşmakta sıkıntı yaşıyorum.

I have trouble talking about my feelings.

Tom seninle konuşmakta ısrar ediyor.

Tom insists on talking to you.

Tom seninle konuşmakta ısrar etti.

Tom insisted on talking to you.

Tom Fransızca konuşmakta iyi mi?

Is Tom good at speaking French?

Ben halkın önünde konuşmakta iyi değilim.

I'm not good at public speaking.

Tom duyguları hakkında konuşmakta iyi değildir.

Tom is not good at talking about his emotions.

Tom, Mary ile konuşmakta ısrar etti.

Tom insisted on speaking with Mary.

Tom onunla yalnız başına konuşmakta ısrarcı oldu.

Tom insisted on speaking to you alone.

Ben İngiltere'deyken İngilizce konuşmakta büyük sıkıntı yaşadım.

When I was in England, I had great difficulty trouble in speaking English.

Fransızca okuyabilirim fakat onu konuşmakta iyi değilim.

I can read French, but I'm not good at speaking it.

Tom'un Fransızca konuşmakta çok iyi olduğunu bilmiyordum.

I didn't know Tom was so good at speaking French.

Tom, Mary'nin Fransızca konuşmakta iyi olduğunu söyledi.

- Tom said Mary was good at speaking French.
- Tom said that Mary was good at speaking French.

Tom ve ben Fransızca konuşmakta iyi değiliz.

Tom and I aren't good at speaking French.

Tom, Mary'nin Fransızca konuşmakta iyi olmadığını düşündüğünü söyledi.

Tom sits at his desk all night working.

Tom, Mary'nin Fransızca konuşmakta oldukça iyi olduğunu söyledi.

Tom said that Mary was pretty good at speaking French.

Tom, Mary'nin Fransızca konuşmakta iyi olduğunu düşündüğünü söyledi.

- Tom said he thought Mary was good at speaking French.
- Tom said that he thought Mary was good at speaking French.
- Tom said that he thought that Mary was good at speaking French.
- Tom said he thought that Mary was good at speaking French.

O, İngilizce konuşmakta sınıf arkadaşlarının herhangi birinden daha iyidir.

She is better at speaking English than any of her classmates.

Fransızcayı oldukça iyi anlayabiliyorum ama onu konuşmakta iyi değilim.

I can understand French fairly well, but I'm not good at speaking it.

Ne Tom ne de Mary Fransızca konuşmakta çok iyidir.

Neither Tom nor Mary is very good at speaking French.

Tom onun olduğunu düşündüğüm kadar Fransızca konuşmakta iyi değil.

Tom isn't as good at speaking French as I thought he was.

- Tom'un benimle konuşmakta korkmuş olduğunu düşünüyorum.
- Sanırım Tom benimle konuşmaktan korkuyor.

- I think Tom is scared to talk to me.
- I think that Tom is scared to talk to me.