Translation of "Keskin" in English

0.112 sec.

Examples of using "Keskin" in a sentence and their english translations:

Gerçekten keskin.

It's really sharp.

Bu keskin.

This is sharp.

Bıçak keskin.

The knife is sharp.

- Keskin yokuşu tırmandık.
- Keskin bir yamaca tırmandık.

We climbed a sharp slope.

Makas keskin değil.

The scissors are not sharp.

Bıçak keskin değil.

- The knife is not sharp.
- The knife isn't sharp.

O, keskin zekalıdır.

He is sharp-witted.

Keskin gözlerin var.

You've got sharp eyes.

Tom keskin üfledi.

Tom exhaled sharply.

Keskin olarak soğuktu.

It was bitterly cold.

Onlar oldukça keskin.

They're quite sharp.

Tom keskin zekalı.

Tom is sharp-witted.

- İki ucu keskin kılıç.
- İki ucu keskin bıçak.

- It's a two-edged sword.
- It's a double-edged sword.

Keskin bir dil, keskin bir bıçaktan daha tehlikelidir.

A sharp tongue is more dangerous than a sharp knife.

Keskin bir göz olmadan keskin bir bıçak işe yaramaz.

A sharp knife is nothing without a sharp eye.

O bir keskin nişancıdır.

He is a sharp-shooter.

Timsahların keskin dişleri vardır.

Crocodiles have sharp teeth.

Kuşlar keskin gözlere sahiptirler.

Birds have sharp eyes.

Hayvanların keskin dişleri vardır.

Animals have sharp teeth.

Mayuko'nun keskin gözleri var.

Mayuko has sharp eyes.

Şahinin keskin gözleri vardır.

- The falcon has keen eyes.
- The falcon has sharp eyes.

- Bıçağım keskin.
- Bıçağım keskindir.

My knife is sharp.

Şahin keskin gözlere sahiptir.

- The falcon has keen eyes.
- The falcon has sharp eyes.

Bu bıçak çok keskin.

This knife is very sharp.

Bıçağımın ağzı çok keskin.

The blade of my knife is very sharp.

Tom, oldukça keskin biri.

Tom is pretty sharp.

Tom'un keskin gözleri var.

Tom has sharp eyes.

Köpeklerin keskin dişleri vardır.

The dogs have sharp teeth.

Bu bıçak keskin değil.

This knife isn't sharp.

- Benim burada keskin bir ağrım var.
- Burada keskin bir ağrım var.

- I have an acute pain here.
- I have a sharp pain here.
- I have a throbbing pain here.

Hayatta hatırladığım ilk keskin umudum.

As I remember, it was my first serious hope .

Çocuk kalemlerini keskin tutmayı severdi.

The boy liked to keep his pencils sharp.

Çatı keskin bir açıyla eğimlidir.

The roof declines at a sharp angle.

Onun keskin bir dili var.

He has a sharp tongue.

Onun keskin bir zihni var.

- He is sharp-witted.
- He has a sharp mind.

O, keskin bir acı hissetti.

- He was aware of a sharp pain.
- He felt a sharp pain.

Onun keskin bir işitmesi var.

He has sharp hearing.

Bu bıçak yeterince keskin değil.

- This knife is not sharp enough.
- This knife isn't sharp enough.

Tom uzman bir keskin nişancıdır.

Tom is a proficient marksman.

Sözlerinin keskin tonu, atmosferi soğuttu.

The sharp tone of his words chilled the atmosphere.

Midemde keskin bir ağrı hissettim.

I felt a sharp pain in the stomach.

Sirkenin keskin bir tadı vardır.

Vinegar has a sharp taste.

Göğsünde keskin bir ağrı hissetti.

He felt a sharp pain in his chest.

O keskin bir ağrının farkındaydı.

He was aware of a sharp pain.

Korku keskin kılıçlardan daha zararlıdır.

Fear is more harmful than the sharpest of swords.

Keskin bir gözün var, Tom.

You've got a sharp eye, Tom.

Tom keskin bir nefes aldı.

Tom drew a sharp breath.

Tom keskin nişancı madalyası kazandı.

Tom won the sharpshooter medal.

Bir konuğun keskin gözleri var.

A guest has sharp eyes.

Bu aptalın keskin dişleri var.

This imbecile has sharp teeth.

Benim bıçağın ağzı çok keskin.

- The blade of my knife is very sharp.
- The blade of my knife is very keen.

Keskin bir bıçakla kendimi yaraladım.

I injured myself with a sharp knife.

Benim keskin bir bıçağım var.

I have a sharp knife.

Midede keskin bir ağrım var.

I have a sharp pain in the stomach.

Göğsünde keskin bir acı hissetti.

She felt a sharp pain in the chest.

Dikkatli ol. O çok keskin.

Be careful. It's very sharp.

Dikkatli ol! Bıçak çok keskin.

- Be careful! The knife is very sharp.
- Careful! The knife is very sharp.

Bu bıçak çok keskin değil.

This knife isn't very sharp.

Keskin ağızlı bir bıçak aldım.

I received a knife with a sharp blade.

Bu yol keskin virajlarla doludur.

This road is full of sharp turns.

Keskin bir yön duyun var.

You have a sharp sense of direction.

Keskin bir yön duygusuna sahipsin.

You have a keen sense of direction.

Bu gerçekten keskin bir bıçak.

This is a really sharp knife.

Tom'un keskin bir zihni var.

- Tom has a sharp mind.
- Tom is sharp-witted.

Tom'un keskin mavi gözleri var.

Tom has piercing blue eyes.

Ona keskin bir bıçak gerekiyor.

He needs a sharp knife.

Keskin kayayı seçmek aslında bir hataydı

Choosing the sharp rock was actually a mistake

Sorun, şu çıkıntıların... ...çok keskin olması.

The problem is, a lot of these edges... are razor sharp.

O, sola keskin bir dönüş yaptı.

He made a sharp turn to the left.

Kamyon sağa keskin bir dönüş yaptı.

The truck made a sharp turn to the right.

Çocukların keskin bir işitme duyusu var.

- The kid has a keen sense of hearing.
- The child has a keen sense of hearing.

Bıçağın çok keskin bir kenarı var.

The knife has a very sharp edge.

Onun kalemi keskin bir uca sahiptir.

His pencil has a sharp point.

Çevresi ile keskin bir tezat oluşturuyor.

It contrasts sharply with its surroundings.

Aniden midemde keskin bir ağrı hissettim.

I felt a sharp pain in my stomach all of a sudden.

Kuşların keskin bir görme gücü vardır.

Birds have sharp vision.

Kamyon keskin bir sağa dönüş yaptı.

The truck made a sharp right turn.

Keskin bir ağrı onun midesini deldi.

A sharp pain pierced her stomach.

Gemi keskin bir düdükle limandan ayrıldı.

With a piercing whistle, the ship sailed from the port.

Onların keskin bir bıçağa ihtiyaçları var.

They need a sharp knife.

Keskin nişancı, kurbanlarını birer birer vurdu.

The sniper picked off his victims one by one.

Endişeli bir annenin keskin gözleri vardır.

An anxious mother has sharp eyes.

Piranhalar büyük, obur ve keskin dişlidirler.

Piranhas are big, voracious fish with sharp teeth.

Tom göğüsünde keskin bir ağrı hissetti.

Tom felt a sharp pain in his chest.

Dün göğsümde keskin bir ağrı vardı.

I had a sharp pain in my chest yesterday.

Onun keskin gözleri hiç hata kaçırmadı.

His sharp eyes never missed a mistake.