Translation of "Kalırsa" in English

0.007 sec.

Examples of using "Kalırsa" in a sentence and their english translations:

Açıklıkta ne kadar kalırsa...

The longer she's out in the open....

Bana kalırsa, umurumda değil.

I, for my part, don't care.

Bana kalırsa hepiniz hatalısınız.

I think you're all wrong.

Bana kalırsa o masumdur.

I dare say he is innocent.

Bana kalırsa, bu çok güzel

And to me, that is a beautiful idea,

Bana kalırsa bu ayı kakası.

That, to me, looks like bear poo.

Bana kalırsa bizim yapmadığımız mücadele

I think that the cultural battle

Ya geç kalırsa ne olacak?

What if he should happen to be late?

Ona kalırsa, işler iyi gidiyordu.

- So far as he was concerned, things were going well.
- As far as he was concerned, things were going well.

Kazara geç kalırsa ne yapmalıyız?

What should we do if he happens to come late?

Bana kalırsa İngilizce kolay değil.

As far as I'm concerned, English is not easy.

Bana kalırsa, sevdiğin şeyi yapabilirsin.

As far as I'm concerned, you can do what you like.

Bana kalırsa benim itirazım yok.

For my part, I have no objection.

Bana kalırsa işler iyi gidiyor.

As far as I'm concerned, things are going well.

Bana kalırsa; bu resmi beğenmedim.

For my part, I don't like this picture.

Tom geç kalırsa ne yaparız?

What'll we do if Tom is late?

Bana kalırsa, ben planı kabul etmeyeceğim.

As far as I'm concerned, I will not approve of the plan.

Bana kalırsa, bu kahve çok koyu.

As far as I'm concerned, this coffee is too strong.

Bana kalırsa pişmanlık en sert cezadır.

For me, regret is the harshest punishment.

Eğer o geç kalırsa ne yapacağız?

What will we do if he's late?

Tom bunu ancak mecbur kalırsa yapacaktır.

Tom will only do that if he has to.

Bu çocuklar öyle kalırsa bu ihracat büyümez.

If these children continue like that, exportation cannot grow.

Bana kalırsa, ben onun planına karşı değilim.

So far as I am concerned, I am not against his plan.

Bana kalırsa, bu iyi bir fikir değil.

In my opinion, it's not a good idea.

Bana kalırsa Tom ve ben kendimiz halledebiliriz.

Tom and I can handle it by ourselves, I think.

Eğer dondurucunun dışında kalırsa meyve suyu ısınır.

- Left outside the freezer, the juice will get warm.
- If it stays outside the freezer, the juice is going to get warm.

Mary geç kalırsa Tom çok mutlu olmaz.

Tom won't be very happy if Mary is late.

İnsanla bire birde kalırsa, insanın hiç şansı yok.

[Leif] In a one-on-one competition against a human, there is really no match.

Bana kalırsa onun en büyük derdi bu olmalı.

I guess that must be his main concern.

Hiç şikayetim yok. Bana kalırsa, her şey mükemmel.

- I've no complaints. As far as I'm concerned, everything is just perfect.
- I have no complaints. As far as I'm concerned, everything is just perfect.

Ve Priya yemek için ne yapmak zorunda kalırsa yapıyordu.

and Priya had to do whatever it takes to get food.

Eğer o geç kalırsa toplantıya onsuz başlamak sorun değil.

If he's late, it's OK to start the meeting without him.

Görünüşe göre, Tom Mary'ye tekrar geç kalırsa kovulacağını söyledi.

Apparently, Tom told Mary if she was late again, she'd get fired.

Bob'a kalırsa, bir şey dönüyor. Buna karşılık, Jane çok dikkatli.

As far as Bob is concerned, anything goes. By contrast, Jane is very cautious.

- Sanırım yatmalısın.
- Bence yatmalısın.
- Yatman gerektiğini düşünüyorum.
- Bana kalırsa yatmalısın.

I think you should be in bed.

Bana kalırsa Boston yaşamak için dünyadaki en pahalı yerlerden biri.

I think Boston is one of the most expensive places in the world to live.

Eğer Mary John'la kalırsa Tom bunun en iyi olacağını düşündü.

- Tom thought it would be best if Mary stayed with John.
- Tom thought that it would be best if Mary stayed with John.

O, Japonya'da ne kadar uzun kalırsa Japoncası o kadar iyi olur.

The longer he stays in Japan, the better his Japanese gets.

Eğer bir ülke tek bir endüstri'ye bağlı kalırsa, ufacık kriz onun çok kolay

If a country only relies on one industry, a single small crisis could easily be its

- Sanırım dinlemelisin.
- Sanırım dinlemen gerekiyor.
- Dinlemen gerektiğini düşünüyorum.
- Bence dinlemelisin.
- Bana kalırsa dinlemelisin.

I think you ought to listen.

- Fikrini değiştireceğini düşünüyorum.
- Sanırım fikrini değiştireceksin.
- Bence fikrini değiştireceksin.
- Bana kalırsa fikrini değiştireceksin.

I think you'll change your mind.

- Bence bundan hoşlanacaksın.
- Sanırım bunu beğeneceksin.
- Bunu seveceğini düşünüyorum.
- Bana kalırsa bunu seveceksin.

- I think you'll like it.
- I think you're going to like it.

Bana kalırsa, işinize müdahale etmediği sürece boş zamanlarında yaptığın şey senin kendi işin.

As far as I'm concerned, what you do in your free time is your own business, as long as it doesn't interfere with your work.

- Sessiz olman gerektiğini düşünüyorum.
- Bence sessiz olmalısın.
- Bana kalırsa sessiz olmalısın.
- Sanırım sessiz olmalısın.

I think you should be quiet.

- Sanırım bunu almalısın.
- Bence bunu almalısın.
- Bunu alman gerektiğini düşünüyorum.
- Bana kalırsa bunu almalısın.

I think you should buy this.

- Sanırım Tom'u aramalısın.
- Bence Tom'u aramalısın.
- Bana kalırsa Tom'u aramalısın.
- Tom'u araman gerektiğini düşünüyorum.

I think you should call Tom.

- Sanırım Tom'u seçmelisin.
- Bence Tom'u seçmelisin.
- Bana kalırsa Tom'u seçmelisin.
- Tom'u seçmen gerektiğini düşünüyorum.

I think you should choose Tom.

- Boston'a dönmen gerektiğini düşünüyorum.
- Bana kalırsa Boston'a dönmelisin.
- Bence Boston'a dönmelisin.
- Sanırım Boston'a dönmelisin.

I think you should come back to Boston.

- Tom'la dönmen gerektiğini düşünüyorum.
- Bence Tom'la dönmelisin.
- Bana kalırsa Tom'la dönmelisin.
- Sanırım Tom'la dönmelisin.

I think you should go back with Tom.

- Hepinizin hatalı olduğunu düşünüyorum.
- Bence hepiniz hatalısınız.
- Bana kalırsa hepiniz hatalısınız.
- Sanırım hepiniz hatalısınız.

I think you're all wrong.

"Ne demek istiyorsun?" Dima sordu fakat geğirdi, zira o sessiz kalırsa, bu cümle çok basit olur.

"What do you mean?" Dima asked, but burped, for if he remained silent, this sentence would be too simple.

- Sanırım otursan iyi olur.
- Oturman gerektiğini düşünüyorum.
- Bence otursan iyi olur.
- Bana kalırsa otursan iyi olur.

- I think you'd better sit down.
- I think that you'd better sit down.

- Sanırım bunu ilginç bulacaksın.
- Bana kalırsa bunu ilginç bulacaksın.
- Bence bunu ilginç bulacaksın.
- Bunu ilginç bulacağını düşünüyorum.

I think you'll find it interesting.

- Sanırım partideki herkesi tanıyacaksın.
- Partideki herkesi tanıyacağını düşünüyorum.
- Bence partideki herkesi tanıyacaksın.
- Bana kalırsa partideki herkesi tanıyacaksın.

I think you'll know everybody at the party.

- Sanırım Tom çok hasta.
- Tom'un çok hasta olduğunu düşünüyorum.
- Bana kalırsa Tom çok hasta.
- Bence Tom çok hasta.

- I think Tom is very sick.
- I think that Tom is very sick.

- Sanırım Tom'u buraya getirmelisin.
- Bence Tom'u buraya getirmelisin.
- Bana kalırsa Tom'u buraya getirmelisin.
- Tom'u buraya getirmen gerektiğini düşünüyorum.

I think you should bring Tom here.

- Sanırım Tom seni gerçekten seviyor.
- Tom'un seni gerçekten sevdiğini düşünüyorum.
- Bence Tom seni gerçekten seviyor.
- Bana kalırsa Tom seni gerçekten seviyor.

- I think Tom really likes you.
- I think that Tom really likes you.

- Bir avukata ihtiyacın olduğunu düşünüyorum.
- Bence bir avukata ihtiyacın var.
- Sanırım bir avukata ihtiyacın var.
- Bana kalırsa bir avukata ihtiyacın var.

- I think you need a lawyer.
- I think that you need a lawyer.

- Bunu çok ilginç bulacağını düşünüyorum.
- Bence bunu çok ilginç bulacaksın.
- Bana kalırsa bunu çok ilginç bulacaksın.
- Sanırım bunu çok ilginç bulacaksın.

I think you'll find it very interesting.

- Sanırım Tom'a bir şans vermelisin.
- Bence Tom'a bir şans vermelisin.
- Tom'a bir şans vermen gerektiğini düşünüyorum.
- Bana kalırsa Tom'a bir şans vermelisin.

I think you should give Tom a chance.

- Telefon numaranı Tom'a vermen gerektiğini düşünüyorum.
- Sanırım telefon numaranı Tom'a vermelisin.
- Bence telefon numaranı Tom'a vermelisin.
- Bana kalırsa telefon numaranı Tom'a vermelisin.

- I think you should give Tom your phone number.
- I think that you should give Tom your phone number.

- Senin en büyük olduğunu düşünüyorum.
- Bence sen en büyüksün.
- Sanırım sen en büyüksün.
- Bana kalırsa sen en büyüksün.
- Bana göre sen en büyüksün.

I think you're the greatest.

- Bu konuşmaya dışarıda devam etmemiz gerektiğini düşünüyorum.
- Sanırım bu konuşmaya dışarıda devam etmeliyiz.
- Bence bu konuşmaya dışarıda devam etmeliyiz.
- Bana kalırsa bu konuşmaya dışarıda devam etmeliyiz.

I think we should continue this conversation outside.

- Sanırım Tom'un çok iyi bir işi yok.
- Bence Tom'un çok iyi bir işi yok.
- Bana kalırsa Tom'un çok iyi bir işi yok.
- Tom'un çok iyi bir işi olmadığını düşünüyorum.
- Kanımca Tom'un çok iyi bir işi yok.

- I think Tom doesn't have a very good job.
- I think that Tom doesn't have a very good job.

Tom şu anki görevinde durgun ve takdir edilmemiş hissettiğinden dolayı yeni iş teklifi hakkında heyecanlıydı fakat patronuna ayrılmayı düşündüğünü söylediğinde patronu ona eğer kalırsa bir terfi ve zammın yakında olduğunu söyledi bu yüzden Tom'u ne yapacağı konusunda ikilem içinde bıraktı.

Tom was excited about the new job offer since he'd felt stagnant and unappreciated in his current position, but when he told his boss that he was thinking about leaving, his boss told him that a promotion and a pay raise were in the offing if he would stay, so it left Tom in a quandary about what to do.