Translation of "Kafeye" in English

Kafeye girdiklerinde

And once they're in the cafe,

Sana hakkında bahsettiğim kafeye gittik.

We went to the café that I told you about.

Her gün kafeye gidip kahve içerim.

Every day I go to the café and have coffee.

Nargile hizmeti veren bir kafeye gidelim.

Let's go to the cafe where they serve hookahs.

Yabancı beni yakındaki bir kafeye davet etti.

The stranger invited me to a nearby café.

İçecek bir şey almak için kafeye girdim.

I am entering the cafe to get something to drink.

Diğeri, bir bomba aldı ve kalabalık bir kafeye gitti.

The other girl took a bomb and went to a crowded café.

Kafeye girdiğim gibi televizyonda güreş karşılaşması izleyen iki genç erkek gördüm.

As I entered the coffee shop, I found two young men watching a wrestling match on television.

Seni en sevdiğim kafeye davet etmek istiyorum. O, rahatlatıcı bir ortamı olan güzel bir yer.

I'd like to invite you to my favourite café. It’s a nice, relaxing place with a good vibe.