Translation of "Yakındaki" in English

0.004 sec.

Examples of using "Yakındaki" in a sentence and their english translations:

Yakındaki kapıdan girin.

Enter by the narrow gate.

''Hey, yakındaki otoyola gidelim,

"Hey let's go to the highway close by,

Yakındaki parkta oynamaları söylendi.

They were told to play in the nearby park.

- Sami yakındaki bir otelde bekledi.
- Sami yakındaki bir otelde bekliyordu.

Sami waited at a nearby hotel.

O yakındaki bir kasabada yaşıyordu.

He lived in a town near by.

Ambulansla hemen yakındaki hastaneye kaldırıldı.

He was rushed by ambulance to the nearby hospital.

Tom yakındaki bir hastaneye götürüldü.

Tom has been taken to a nearby hospital.

Karım yakındaki bir barda çalışıyor.

My wife works in a nearby pub.

Tom yakındaki bir bankta oturdu.

Tom sat on a nearby bench.

Tom yakındaki bir kasabada tutuklandı.

Tom was arrested in a nearby town.

Onu yakındaki bir eve taşıdılar.

They carried him to a nearby house.

Tom yakındaki bir hastanede öldü.

- Tom died in a nearby hospital.
- Tom died at a nearby hospital.

Sami yakındaki bir kasabada yaşıyordu.

Sami lived in a nearby town.

Tom yakındaki bir hastanede çalışıyor.

Tom works at a nearby hospital.

Yakındaki akarsulardan su almak için yürürdük.

We trekked to fetch water from the nearby streams.

Fırtına yüzünden yakındaki bir ahıra sığındık.

We took refuge from the storm in a nearby barn.

Yakındaki bir bankada bir hesap açtım.

I opened an account at a nearby bank.

Yakındaki yabancılar uzaktaki aileden daha iyidir.

Strangers close by are better than family far away.

Tom yakındaki bir hastanede tedavi ediliyor.

Tom is being treated at a nearby hospital.

Tom yakındaki bir hastanede tedavi edildi.

Tom was treated at a nearby hospital.

İstasyondan çıktı ve yakındaki telefon kulübesine girdi.

She came out of the station and into a phone box nearby.

Karım yakındaki bir süpermarketten sebze satın alır.

My wife buys vegetables from a supermarket nearby.

Yabancı beni yakındaki bir kafeye davet etti.

The stranger invited me to a nearby café.

Polis yakındaki bir parkta Fadıl'ı tespit etti.

Police spotted Fadil in a nearby park.

Babam yakındaki nehirde sık sık balık tutmaya gider.

My father often goes fishing in the river nearby.

Anahtarı paspasın altında ve yakındaki saksının içinde aradım.

I looked for the key under the welcome mat and in the nearby flower pot.

Yakındaki bir okulda birçok çocuk uçak kazasına şahit oldu.

Many children at a nearby school witnessed the plane crash.

Tom yiyecek bir şey almak için yakındaki bir markete gitti.

Tom went to a nearby convenience store to buy something to eat.

İki kurşun mağduru yakındaki bir hastanede yoğun bakım ünitesinde bulunmaktadır.

The two gunshot victims are in the intensive care unit at a nearby hospital.

- Tom yakındaki bir otelde kalıyor.
- Tom yakınlarda bir otelde kalıyor.

Tom is staying at a nearby hotel.

Tom okyanusu görebilip göremeyeceğini anlamak için yakındaki bir ağaca tırmandı.

Tom climbed a nearby tree to see if he could see the ocean.

Sanatçılar konserden sonra yakındaki bir restoranda bir parti ile kutlama yaptılar.

After the concert the performers celebrated with a party at a nearby restaurant.

Hırsızlar, devasa altın madalyonu yakındaki Monbijou Park'a taşımak için bir el arabası kullandılar.

The thieves used a wheelbarrow to transport the giant gold coin to nearby Monbijou Park.