Translation of "Köy" in English

0.007 sec.

Examples of using "Köy" in a sentence and their english translations:

Köy, tepenin kenarındadır.

The village is on the side of the hill.

O bir köy.

That's a village.

Bu köy sıkıcı.

This village is boring.

Bu hangi köy?

What village is this?

İki köy birbirine bitişiktir.

The two villages adjoin each other.

Köy şimdi eskisinden farklı.

The village is now different from what it used to be.

Arazi bir köy oldu.

The land became a village.

Köy o ağaçların ötesinde.

The village is beyond those trees.

Bu küçük bir köy.

This is a small village.

Yaşadığım köy çok küçük.

The village I live in is very small.

Köy dağlarda yüksekte bulunmaktadır.

The village is located high up in the mountains.

Bu köy tavuğu güzel oğlandır

This village chicken is a beautiful boy

Köy sel tarafından izole edildi.

The village was isolated by the flood.

O köy düşmanın son kalesidir.

That village is the enemy's last stronghold.

Tüm köy onları karşılamaya çıktı.

The whole village came out to welcome him.

Denize yakın bir köy vardı.

There was a village near the sea.

Bu köy İsveç kralına aittir.

This village belongs to the king of Sweden.

Bu antika bir eski köy.

It's a quaint old village.

Dağın üzerinde bir köy var.

There is a village over the mountain.

Köy, ejderha tarafından yok edildi.

The village was destroyed by the dragon.

Patikanın sonunda bir köy var.

There's a village at the end of the trail.

- Bütün köy yangın tarafından yanıp kül oldu.
- Bütün köy yanıp kül oldu

The whole village was consumed by the fire.

Köy şiddetli fırtına tarafından izole edildi.

The village was isolated by the heavy storm.

Köy bir köprü ile şehrimize bağlanıyor.

The village is connected to our city by a bridge.

Askerler her köy ve çiftlikte durdu.

The soldiers stopped at every farm and village.

Köy insanları geleneksel olarak yabancılardan kuşkulanırlar.

Country people are traditionally suspicious of strangers.

Sakin bir köy hayatı yaşamak istiyorum.

I would like to live in the quiet country.

Kısa sürede kendini köy hayatına alıştırdı.

She soon adjusted herself to village life.

Bütün köy adamın iyi olduğunu bilir.

The whole village knows the man well.

Köyümüz Katoliktir, ancak komşu köy Evangelisttir.

Our village is Catholic, but the neighbouring village is Evangelist.

Küçük bir köy büyük bir şehre dönüştü.

A small village grew into a large city.

Bütün köy deprem tarafından yerle bir edildi.

The whole village was laid flat by the earthquake.

Köy halkı suyu kuyudan elle pompalamak zorundaydı.

The village people had to pump water from the well by hand.

Bizim köy okulumuzda bir Almanca öğretmeni yoktu.

There wasn't a German teacher in our village school.

Nehir ve tepe arasında bir köy var.

There is a village between the river and the hill.

Bu, iki yüz sakini olan bir köy.

It's a village of two hundred inhabitants.

Memleketim Bolu'da patates aromalı köy ekmeği yedim.

I ate potato flavoured village bread in my hometown, Bolu.

Köy postanesi bir kilometreden daha az mesafedeydi.

It was less than one kilometer to the village post office.

- Köy boş görünüyor.
- Köyde kimse yok gibi.

It seemed that there was no one in the village.

Köy artık on yıl önce olduğundan çok farklı.

The village is now very different from what it was ten years ago.

Baraj inşa edilmeden önce burada bir köy vardı.

There used to be a village here before the dam was made.

Küçük bir köy, iki kasaba arasında yer alır.

A little village is situated in between both towns.

Köy halkı, nehir üzerinde ahşap bir köprü yaptılar.

The people of the village built a wooden bridge across the river.

Bir köy ve bir kasaba arasındaki fark nedir?

What's the difference between a village and a town?

Tom bir şehir ve bir köy arasındaki farkı bilmiyor.

Tom doesn't know the difference between a city and a village.

Buradan yaklaşık nehrin üç kilometre yukarısında bir köy var.

There is a village about three kilometers up the river from here.

Biraz zaman geçirdim, yolları olan küçük bir köy inşa ettim

and I spent some time, built a little village with some roads

Biz de küçük, birbirine bağımlı küresel bir köy haline geliyoruz.

We are becoming a small, interdependent, global village.

Geçen yaz ziyaret ettiğim köy, Nagano bölgesi'ndeki küçük bir köydü.

The village which I visited last summer was a small one in Nagano Prefecture.

Bu bir ülke mi/köy mü yoksa bir şehir mi?

Is that a country or a city?

Eşim her gün gıdalar satın almak için köy pazarına gider.

My wife goes to the village market to buy foods every day.

Kanada adı "köy" veya "yerleşim" anlamına gelen Iroquoian dilindeki "kanata" sözcüğünden gelir.

The name Canada comes from the Iroquoian word kanata, which means "village" or "settlement".

Birkaç gün senin köy evinde kalacağım, sanırım senin için bir sakıncası yok.

I'm going to stay at your countryhouse for a couple of days, and I think you don't mind.

- Köy hayatı şehir hayatından daha sağlıklıdır.
- Kırsal yaşam kent yaşamından daha sağlıklıdır.

Country life is healthier than city life.

Çok geçmeden, yanmakta olan köy ve arazilerden çıkan duman bulutları ve kömüre dönmüş Batı Arretium toprakları...

Soon enough, plumes of smoke from burning villages and fields dot the land west of Arretium,

- Tom işe yaramazın tekidir.
- Tom'un ne zeytine faydası olur ne ekmeğe.
- Tom bir halta yaramaz.
- Tom'dan ne köy olur ne kasaba.
- Tom'dan bir cacık olmaz.

Tom is completely useless.