Translation of "Tepenin" in English

Kilise, tepenin eteklerinde.

The church is at the foot of the hill.

Tapınak tepenin üstündedir.

The temple is at the top of the hill.

Tepenin üstü düzdür.

The top of the hill is flat.

Ev tepenin üstünde.

The house is on top of the hill.

Köy, tepenin kenarındadır.

The village is on the side of the hill.

Okul tepenin üstünde.

The school is on top of the hill.

Brian tepenin üzerinde yaşıyor.

Brian lives over the hill.

Onun evi tepenin dibinde.

His house is at the foot of the hill.

Tepenin zirvesinden manzarayı inceledik.

We surveyed the view from the top of the hill.

Evi tepenin üstünden görülebiliyordu.

His house could be seen from the top of the hill.

Nehir tepenin diğer tarafında.

The river's on the other side of the hill.

Eski kale, tepenin üstündedir.

The old fort is at the top of the hill.

Tepenin üstünden denizi görebilirsiniz.

From the top of the hill you can see the sea.

Okulumuz bir tepenin üzerinde.

Our school stands on a hill.

Tom tepenin aşağısında yaşıyor.

Tom lives down the hill.

- Kilise bir tepenin üzerinde duruyor.
- Kilise bir tepenin üzerinde bulunuyor.

The church stands on a hill.

Öğleye kadar tepenin zirvesine varırız.

We'll make the summit of the hill by noon.

Okul bir tepenin üstünde bulunmaktadır.

The school is located on a hill.

- Tepede durdular.
- Tepenin üstünde durdu.

- They stood on the top of the hill.
- They stood on the hilltop.

Okulu, büyük bir tepenin üzerindedir.

His school stands on a high hill.

O, tepenin üst kısmında yaşıyor.

He lives at the top of the hill.

O, bu tepenin üstünde yaşar.

He lives at the top of this hill.

Tom tepenin diğer tarafında yaşıyor.

Tom lives on the other side of the hill.

Şafaktan önce tepenin eteğine varacağım.

I will get to the foot of the hill before dawn.

- Okul bir tepenin eteğinde yer almaktadır.
- Okul bir tepenin eteğinde yer alır.

The school is located at the foot of a hill.

Tepenin eteğinde beyaz bir bina görürsün.

You see a white building at the foot of the hill.

Tepenin üzerinde duran şu kuleye bak.

Look at that tower standing on the hill.

Tepenin üstünde güzel bir kilise duruyor.

A beautiful church stands on the hill.

Tepenin üstünde duran ev çok eski.

The house which stands on the hill is very old.

Kraliyet Sarayı bir tepenin üstüne yapıldı.

The royal palace was built on a hill.

Askerler şafaktan önce tepenin eteklerine geldi.

The soldiers got to the foot of the hill before dawn.

Tepenin eteğinde beyaz bir yapı görürsün.

A white building is in sight at the foot of the hill.

Tepenin üstünde atlarımızı dört nala koşturduk.

We galloped our horses over the hill.

Tepenin zirvesine kadar yürümeye ne dersin?

How about walking to the top of the hill?

O kilise bir tepenin üzerinde bulunuyor.

That church stands on a hill.

Tepenin ardında güzel bir vadi uzanır.

A beautiful valley lies behind the hill.

Tepenin zirvesi iyi bir gözetleme noktasıdır.

The top of the hill is a good vantage point.

Bu ise ismin sebebi olan tepenin göbeği.

this is the belly on the mound explaining the name.

Bu eski arabanın tepenin zirvesine gideceğini sanmıyorum.

- I don't think this old car will make it to the top of the hill.
- I don't think that this old car will make it to the top of the hill.

Bu otel bir tepenin üzerinde yer almaktadır.

This hotel is situated on a hill.

Çim tepenin diğer tarafında her zaman yeşildir.

The grass is always greener on the other side of the hill.

Tepenin üstüne ulaştığımızda rüzgar daha da sert esti.

The wind blew harder yet when we reached the top of the hill.

Biz tepenin zirvesine ulaşmadan önce motor iflas etti.

The motor died before we got to the top of the hill.

Tepenin üstündeki eski kilise on ikinci yüzyıla kadar uzanmaktadır.

The old church on the hill dates back to the twelfth century.

Biz tepenin zirvesine vardığımızda rüzgar daha da sert esti.

The wind blew even harder when we reached the top of the hill.

Onun bir tepenin üzerinde yer alan evinin güzel bir manzarası var.

Situated on a hill, his house commands a fine view.

Tepenin üstünde bir mahzen kazıldı ve onlar evi yavaşça yoldan tepeye taşıdılar.

A cellar was dug on top of the hill and they slowly moved the house from the road to the hill.

Ben mektubu yazmayı bitirdiğimde, seni yaklaşık olarak tepenin iki mil ötesindeki göle götüreceğim.

When I have finished writing the letter, I will take you to the lake about two miles beyond the hill.

Amcamın bütün ailesi hikaye anlatıcısını dinlemek için geldi ve tepenin diğer tarafındaki komşu konuttan halamın akrabalarından bazıları bile.

My uncle’s whole family came to hear the storyteller, and even some of my aunt’s relatives from the neighboring housing on the other side of the hill.