Translation of "Imkansızdır" in English

0.013 sec.

Examples of using "Imkansızdır" in a sentence and their english translations:

- O, yapılması imkansızdır.
- Onu yapmak imkansızdır.

That's impossible to do.

Mutlu olmamız imkansızdır.

we'll find it impossible to be happy.

Fikrin kesinlikle imkansızdır.

Your idea is absolutely impossible.

Havasız yaşamak imkansızdır.

To live without air is impossible.

Onu sevmemek imkansızdır.

- It's impossible not to love him.
- It's impossible not to love it.

- O, imkansızdır.
- Olmaz.

- It's impossible.
- It is impossible.

Bazı şeyler imkansızdır.

Some things are impossible.

Susuz yaşamak imkansızdır.

It is impossible to live without water.

Tom'u yenmek imkansızdır.

Tom is impossible to beat.

O neden imkansızdır?

Why is it impossible?

Söylediğine inanmam imkansızdır.

It's impossible for me to believe what you are saying.

Öyle yapmak kesinlikle imkansızdır.

It is absolutely impossible to do so.

Onun yazısını okumak imkansızdır.

His writing is impossible to read.

Onun onu yapması imkansızdır.

It is impossible for him to do it.

Onu memnun etmek imkansızdır.

He's impossible to satisfy.

O adada yaşamak imkansızdır.

It's impossible to live on that island.

Bu benim için imkansızdır.

That's impossible for me.

Algılama olmadan yaratmak imkansızdır.

It is not possible to conceive without perceiving.

Depremleri önceden bilmek imkansızdır.

It's impossible to predict earthquakes.

O fiziksel olarak imkansızdır.

It is physically impossible.

O, fiziksel olarak imkansızdır.

That's physically impossible.

O benim için imkansızdır.

That is impossible for me.

Onu belirlemek neredeyse imkansızdır.

That's nearly impossible to determine.

Tom'la iyi geçinmek imkansızdır.

Tom is impossible to get along with.

Güneş olmadan hayat imkansızdır.

Without the sun, life is impossible.

Onun önemini önemle vurgulamak imkansızdır.

It is impossible to overemphasize its importance.

Onun teoriyi anlamasını sağlamak imkansızdır.

It is impossible to make her understand the theory.

Onun bir doktor olması imkansızdır.

It is impossible for him to become a doctor.

Makinelerin insanların yerini alması imkansızdır.

- It is impossible to substitute machines for people.
- It's impossible to substitute machines for people.

Biz affedebiliriz fakat unutmak imkansızdır.

We can forgive, but forgetting is impossible.

O işi benim yapmam imkansızdır.

That job is impossible for me to do.

Onun el yazısını okumak imkansızdır.

It is impossible to read her handwriting.

Sigarayı bırakmak onun için imkansızdır.

- It is impossible for him to give up smoking.
- It's impossible for him to give up smoking.

Bir çatalla çorba yemek imkansızdır.

It's impossible to eat soup with a fork.

Sanırım obua çalmayı öğrenmem imkansızdır.

I guess it's impossible for me to learn how to play the oboe.

Bunun mümkün olduğunu kanıtlamak imkansızdır.

It's impossible to prove that it's possible.

Başka kayıplar olmadan kazanmak imkansızdır.

It is impossible to win without another one losing.

Onun yeni teoriyi anlamasını sağlamak imkansızdır.

It is impossible to get him to understand the new theory.

Bir ay içinde İngilizce öğrenmek imkansızdır.

It's impossible to learn English in a month.

Böyle bir gürültüde ders çalışmak imkansızdır.

It's impossible to study in such noise.

Bir sarhoşu ikna etmeye çalışmak imkansızdır.

It's impossible to reason with a drunk.

- Bu neden imkansız?
- O neden imkansızdır?

Why is it impossible?

Her mümkün durumu tahmin etmek imkansızdır.

It's impossible to anticipate every possible situation.

Anladığım kadarıyla, öylesine bir plan imkansızdır.

As far as my experience goes, such a plan is impossible.

Birinin annesinden daha yaşlı olması imkansızdır.

It's impossible for someone to be older than his mother.

Tom'un el yazısını okumak neredeyse imkansızdır.

It's almost impossible to read Tom's handwriting.

Böylesine loş bir odada çalışmak imkansızdır.

It's impossible to work in a room this dim.

Erken kalkma alışkanlığının önemini abartmak imkansızdır.

- It is impossible to exaggerate the importance of the habit of early rising.
- It can't be stressed how important it is to wake up early.

Onunla geçinmeye çalıştım ama bu imkansızdır.

I've tried to get along with her, but it's impossible.

Bunun tamamını tek başıma yapmak imkansızdır.

It's impossible to do this all by myself.

Borsayla uğraşan insanlar bilir. Bu neredeyse imkansızdır.

People who deal with the stock market know. This is almost impossible.

Her şey yapılana kadar teorik olarak imkansızdır.

Everything is theoretically impossible until it's done.

Bu ovada sürpriz bir saldırı neredeyse imkansızdır.

A surprise attack is almost impossible in this plain.

Başka birinin ne düşündüğünü söylemek neredeyse imkansızdır.

It's almost impossible to tell what someone else is thinking.

Böyle devam etmek benim için kesinlikle imkansızdır.

It's absolutely impossible for me to go on like this.

Su olmayan bir yerde kamp yapmak imkansızdır.

Camping is impossible where there is no water.

Benim yarına kadar dönem ödevimi bitirmem imkansızdır.

- It is impossible for me to finish my term paper by tomorrow.
- It's impossible for me to finish my term paper by tomorrow.

İyi bir kredin olmadıkça bir ev almak imkansızdır.

Unless you have good credit, buying a house is impossible.

Bu telefonla bir şehirler arası konuşma yapmak imkansızdır.

It's impossible to make a long-distance call with this phone.

Oslo'da bir daire almak çok zor, neredeyse imkansızdır.

It is very difficult, almost impossible, to get an apartment in Oslo.

Roma'da bütün görülecek yerleri bir günde görmek imkansızdır.

It's impossible to see all the sights in Rome in one day.

Sanırım onun ne zaman olacağını tam olarak bilmek imkansızdır.

- I assume it's impossible to know exactly when that'll happen.
- I assume that it's impossible to know exactly when that'll happen.

Bence, izlediğimiz filmlerdeki gibi yabancıların gezegenimizi ziyaret etmeleri imkansızdır.

In my opinion, it's impossible for aliens, such as those in films we watch, to ever visit our planet.

Bir yıl ya da benzer sürede İngilizceye hakim olmak imkansızdır.

It is impossible to master English in a year or so.

- Benim sorunu çözmem mümkün değildir.
- Problemi çözmek benim için imkansızdır.

It is impossible for me to solve the problem.

Eğer bir zaman makinesi yoksa, birinin annesinden daha yaşlı olması imkansızdır.

It's impossible for someone to be older than his mother, unless he has a time machine.

İçimizdeki mutluluğu bulmak oldukça zordur ve onu başka yerde bulmak imkansızdır.

It is very difficult to find happiness in us, and it is quite impossible to find it elsewhere.

Ne yaparsak yapalım, iyi insanları kötü insanlardan dış görünüşlerine bakarak ayırmak imkansızdır.

No matter how we try, it is impossible to distinguish good people from bad people by outward appearances.

Her zaman bir kahraman olmak imkansızdır ama her zaman bir erkek kalabilirsin.

It is impossible to be always a hero, but you can always remain a man.

- Öyle yapmam imkansız.
- Benim öyle yapmam imkansızdır.
- Öyle yapmak benim için imkansız.

It is impossible for me to do so.

Evrimin bilimsel gerçeği o kadar büyük bir çoğunlukla kuruldu ki onu çürütmek neredeyse imkansızdır.

The scientific truth of evolution is so overwhelmingly established, that it is virtually impossible to refute.

Diğer galaksilerde hayat olsa bile, insanın onları incelemek için ışık hızında seyahat etmesi imkansızdır.

Even if there is life in other galaxies, it is impossible for man to travel at the speed of light to study them.

Tom'un İngilizcesi zaman zaman oldukça iyi görünsede, o sınırlarını biliyor gibi görünmüyor ve o bir hata yaptığında onu hatalı olduğuna ikna etmek imkansızdır.

Though Tom's English seems quite good at times, he doesn't seem to know his limitations and it's impossible to convince him that he's wrong when he makes a mistake.

- Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
- Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.

Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.