Translation of "Hazırlamak" in English

0.004 sec.

Examples of using "Hazırlamak" in a sentence and their english translations:

Sunumumu hazırlamak zorundayım.

I have to prepare my presentation.

Ben kahvaltı hazırlamak zorundayım.

I have to prepare the breakfast.

- Kahvaltılarını hazırlamalıyım.
- Kahvaltılarını hazırlamak zorundayım.

I must prepare their breakfast.

Masayı hazırlamak için kimin sırası?

Whose turn is it to set the table?

Akşam yemeği hazırlamak zorunda mısın?

Do you have to make dinner?

Biz bir strateji hazırlamak için anlaştık.

We agreed to elaborate a strategy.

Listeyi hazırlamak için zamana ihtiyacımız var.

We need time to prepare the list.

Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.

It would be to your advantage to prepare questions in advance.

Ben uyandım ve kahvaltımı hazırlamak niyetindeyim.

I've woken up and I intend to prepare my breakfast.

Ve yetişkinlerin dünyasına hazırlamak istersiniz, değil mi?

you want to prepare them for the adult world, right?

Ve çocuklar için eşsiz ortamlar hazırlamak istiyorlar.

and to create many unique environments for kids.

Bir stratejiyi özenle hazırlamak için ara verelim.

Let's take time out to elaborate a strategy.

Biz bir eylem planı hazırlamak için anlaştık.

We agreed to elaborate an action plan.

Hazırlamak için biraz daha zamana ihtiyacımız var.

We need a bit more time to prepare.

Sana iyi bir yemek hazırlamak için geldim.

I came to fix you a decent meal.

Masayı hazırlamak Mary'nin sadece birkaç dakikasını aldı.

It only took Mary a few minutes to set the table.

Olacak şeye Tom'u hazırlamak için elimizden geleni yaptık.

We did our best to prepare Tom for what was going to happen.

Mary, Tom'a turta hazırlamak için sabah çok erken kalktı.

Mary woke up very early in the morning to prepare a pie for Tom.

2.30'a kadar raporu hazırlamak için elimden geleni yapacağım.

I'll do my best to have the report ready by 2:30.

Bildiğim kadarıyla, ben bir aşçıyım. Yaptığım tek şey yemek hazırlamak.

As far as I go, I'm a cook. The only thing I do is prepare the food.

Tom kendi öğle yemeğini hazırlamak için yeterli zamanını olmadığını söyledi.

- Tom said that he didn't have enough time to make his own lunch.
- Tom said he didn't have enough time to make his own lunch.

Tom okulun onu hayata hazırlamak için az şey yaptığını söyledi.

Tom said that school did little to prepare him for life.

Koreograflardan oluşan bir ekip, performansı hazırlamak için dansçılarla birlikte çalıştı.

A team of choreographers worked with the dancers to prepare the performance.

Tom, Mary'nin doğum günü için özel bir akşam yemeği hazırlamak istedi.

Tom wanted to prepare a special dinner for Mary's birthday.

Öğretmen bana konuşmamı hazırlamak için daha çok zaman harcamam gerektiğini söyledi.

My teacher told me that I should have spent more time preparing my speech.

Tom bahçeden öğle yemeği hazırlamak için Mary'nin ihtiyacı olan tüm sebzeleri aldı.

Tom got all the vegetables that Mary needs to prepare lunch from the garden.

Tom az önce son fincan kahveyi içti. Ona bir demlik daha hazırlamak zorunda kalacağız.

Tom just drank the last cup of coffee. We'll have to make another pot.

- Hazırlık yapmak için biraz daha zamana ihtiyacım var.
- Hazırlamak için biraz daha zamana ihtiyacım var.

I need a little more time to prepare.

Yunanlılar virgülü icat ettiler, edebiyatları için değil, oyuncuları için, onları yaklaşan uzun bir cümleye hazırlamak için derin bir nefes almaya ikna etmek; bu nedenle virgül, duraklama noktasını temsil eder.

The Greeks invented the comma, not for their literature but for their actors, to warn them to take a deep breath in preparation of an upcoming long phrase; thus a comma represents a pause.