Translation of "Gidemeyecek" in English

Tom bizimle gidemeyecek.

Tom won't be able to go with us.

Gidemeyecek kadar çok meşgulüm.

- I am too busy to go.
- I'm too busy to go.

Oraya gidemeyecek kadar meşgulüm.

I'm too busy to go there.

Koşmaya gidemeyecek kadar yorgunum.

I'm too tired to go out jogging.

Ben gidemeyecek kadar çok meşgulüm.

- I am too busy to go.
- I'm too busy to go.

Okula gidemeyecek kadar çok gençtir.

She is too young to go to school.

Oraya yalnız gidemeyecek kadar gencim.

I'm too young to go there alone.

O, daha ileri gidemeyecek kadar yorgundu.

He was too tired to go any further.

Oraya yalnız gidemeyecek kadar çok genç.

He is too young to go there alone.

O, eve gidemeyecek kadar çok sarhoştur.

He is too drunk to drive home.

Sanırım okula gidemeyecek kadar çok hastasın.

I think you're too sick to go to school.

Daha ileriye gidemeyecek kadar çok yorgundu.

- He was too tired to go any farther.
- He was too tired to walk any farther.

Daha ileri gidemeyecek kadar çok yorgundu.

He was too tired to go any farther.

Tom arabayla eve gidemeyecek kadar sarhoştu.

Tom was too drunk to drive home.

Dün okula gidemeyecek kadar çok hastaydım.

I was too sick to go to school yesterday.

Umarım bizimle gidemeyecek kadar yorgun değilsindir.

I hope you're not too tired to go with us.

Tek başına yüzmeye gidemeyecek kadar çok genç.

He is too young to go swimming alone.

O daha ileri gidemeyecek kadar çok yorgun.

He is too tired to go any farther.

Tom hâlâ okula gidemeyecek kadar çok genç.

Tom is still too young to go to school.

Tom oraya yalnız gidemeyecek kadar çok genç.

Tom is too young to go there alone.

Tom bileğini burktu ve eve yürüyerek gidemeyecek.

Tom has sprained his ankle and won't be able to walk home.

Tom tek başına oraya gidemeyecek kadar çok genç.

Tom is too young to go there by himself.

Tom eve gidemeyecek kadar sarhoştu, bu nedenle Mary'nin kanepesinde uyudu.

Tom was too drunk to drive home, so he slept on Mary's couch.

Birisi beni bir partiye davet etti ama gidemeyecek kadar çok korkmuştum.

Someone invited me to a party, but I was too scared to go.

- Tom bugün gitmek için çok meşgul.
- Tom bugün gidemeyecek kadar çok meşgul.

Tom is too busy to go today.