Translation of "Gözlerinin" in English

0.004 sec.

Examples of using "Gözlerinin" in a sentence and their english translations:

Gözlerinin rengi nedir?

- What color are your eyes?
- What colour are your eyes?

O tam gözlerinin önünde.

It's right in front of your eyes.

Gözlerinin altında halkaların var.

You've got circles under your eyes.

Gözlerinin altında torbalar var.

You've got bags under your eyes.

Doğrudan gözlerinin içine baktı.

He looked her right in the eye.

Onun gözlerinin içine baktı.

He gazed into her eyes.

Tom'un gözlerinin altı torbalanmış.

Tom has bags under his eyes.

O, onun gözlerinin farkındaydı.

She was aware of his eyes.

Onun gözlerinin içinde gözyaşları gördüm.

I saw tears in her eyes.

O onun gözlerinin içine baktı.

He looked her in the eyes.

Tom, Mary'nin gözlerinin içine baktı.

Tom looked Mary in the eyes.

O onun gözlerinin önünde soyundu.

He undressed her with his eyes.

Gözlerinin önünde babasının ölmesini izledi.

He watched his father die right in front of his eyes.

Leyla, Sami'yi gözlerinin arasından vurdu.

Layla shot Sami between the eyes.

Tom Mary'yi gözlerinin arasından vurdu.

Tom shot Mary between the eyes.

İri ve parlak gözlerinin içine baktım

I looked into his large and lustrous eyes

Tam senin gözlerinin önünde sandviç yaparlar.

They make the sandwich right in front of your eyes.

Tom şapkasını gözlerinin üzerine aşağıya indirdi.

Tom pulled his cap down over his eyes.

Gözlerinin içine bakmak için çok heyecanlıydım.

I was too excited to look her in the eyes.

Mary'nin gözlerinin altında mor halkalar vardı.

Mary had dark circles under her eyes.

Senin gözlerinin altında mor halkalar var.

You've got dark circles under your eyes.

Tom su altında yüzerken gözlerinin kapatır.

Tom closes his eyes when he swims underwater.

Tom onun gözlerinin içine yürekten baktı.

Tom stared deep into her eyes.

Gözlerinin çok güzel olduğunu biliyor muydun?

Did you know you have very pretty eyes?

Birinin elini sıktığında, onun gözlerinin içine bakmalısın.

When you shake hands with somebody, you must look him in the eye.

O, gözlerinin etrafında birkaç kırışıklık edinmeye başladı.

She has started to get a few wrinkles around her eyes.

- Gözlerinin nesi var?
- Senin gözlerindeki sorun nedir?

What's wrong with your eyes?

Onun gözlerinin içine baktı ve onu öptü.

He stared into her eyes and kissed her.

Tom ve Mary birbirlerinin gözlerinin içine baktılar.

Tom and Mary looked into each other's eyes.

Tom'un gözlerinin altında koyu renkli halkalar vardır.

Tom has dark circles under his eyes.

Ben doğrudan doğruya onun gözlerinin içine baktım.

I looked her straight in the eye.

Tom'un gözlerinin içine baktım ve ona doğruyu söyledim.

I looked Tom in the eyes and told him the truth.

Onun gözlerinin içine baktı ve aniden çekip gitti.

He looked into her eyes and suddenly went away.

Julia bir ayna alır ve gözlerinin önüne tutar.

Julia buys a mirror and holds it before her eyes.

Doğruyu söyleyip söylemediğini anlamak için gözlerinin içine baktım.

- I looked at him in the eyes to see if he was telling the truth.
- I looked her in the eyes to see if she was for real.

Koyun gözlerinin etrafında siyah halkaları olan beyaz bir koyun.

The sheep is white with black rings around her eyes.

Bir gün hayatın gözlerinin önünde hızla akıp gidecektir. Emin ol, izlemeye değer.

One day your life will flash before your eyes. Make sure it's worth watching.

Edward, Kathy'nin gözlerinin içine baktı ve ona gerçekten dediğini kastedip kastetmediğini sordu.

Edward looked Kathy in the eye and asked her if she really meant what she said.