Translation of "Farkındaydı" in English

0.003 sec.

Examples of using "Farkındaydı" in a sentence and their english translations:

İzlendiğinin farkındaydı.

He was aware of being watched.

Zaten onun farkındaydı.

Already he was aware of it.

Onun varlığının farkındaydı.

He was conscious of her presence.

O, hatasının farkındaydı.

He was conscious of his mistake.

O tehlikenin farkındaydı.

He was aware of the danger.

Tom tehlikenin farkındaydı.

Tom was aware of the danger.

Kız tehlikenin farkındaydı.

The girl was aware of the danger.

Tom bunun farkındaydı.

Tom was very aware of that.

Tom izlediğinin farkındaydı.

- Tom was aware that he was being watched.
- Tom was aware he was being watched.

Tom gerçeğin farkındaydı.

Tom was aware of the truth.

Tom risklerin farkındaydı.

Tom was aware of the risks.

Tom gizli planımızın farkındaydı.

Tom was aware of our secret plan.

O, onun gözlerinin farkındaydı.

She was aware of his eyes.

Tom ne olduğunun farkındaydı.

- Tom was aware of what was happening.
- Tom was aware of what was going on.

Tom neler olduğunun farkındaydı.

Tom was aware of what was going on.

O keskin bir ağrının farkındaydı.

He was aware of a sharp pain.

Tom işin zor olacağının farkındaydı.

Tom was aware that the job would be difficult.

Tom arkasında birinin durduğunun farkındaydı.

Tom was aware that someone was standing behind him.

Tom herkesin ona baktığının farkındaydı.

- Tom was aware that everyone was looking at him.
- Tom was aware that everybody was looking at him.

Tom Mary'nin iç sorunlarının farkındaydı.

Tom was well aware of Mary's domestic problems.

Herkes bunun ciddi olduğunun farkındaydı.

Everyone realized this was serious.

Sami insanlara zarar verebileceğinin farkındaydı.

Sami was aware that he could hurt people.

- Tom süre bitimini geçirmiş olduğunun farkındaydı.
- Tom son teslim tarihini geçirmiş olduğunun farkındaydı.

Tom was aware that the deadline had passed.

Fizikçi, nükleer füzyonun potansiyel tehlikesinin farkındaydı.

The physicist was aware of the potential danger of nuclear fusion.

O benim varlığımın farkındaydı fakat benimle selamlaşmadı.

He was aware of my presence but he did not greet me.

Etrafta olduğumun farkındaydı ama beni selamlamaya gelmedi.

He was aware that I was around, but didn't come to greet me.

O, onların ona karşı olan düşmanca duygularının farkındaydı.

She was aware of their hostile feelings toward her.

Dan Linda'nın ölümünden bir servet alabileceğinin iyi farkındaydı.

Dan was well aware that he could get a fortune from Linda's death.

Tom odadaki her gözün onun üstünde olduğunun çok farkındaydı.

Tom was very aware that every eye in the room was on him.

- O, ebeveynlerinin onu izlediğinin farkındaydı.
- O, anne ve babasının onu izlediğini fark etti.

She was aware of her parents' eyes.

- Tom polisin kendisini takip ettiğini biliyordu.
- Tom polisin kendisini takibe aldığını biliyordu.
- Tom polis takibinde olduğunun farkındaydı.

- Tom knew that the police were following him.
- Tom knew the police were following him.