Translation of "Elmas" in English

0.099 sec.

Examples of using "Elmas" in a sentence and their english translations:

- Bu hakiki elmas.
- Bu gerçek bir elmas.

This is a real diamond.

O elmas çaldı.

He stole the diamond.

Bu elmas sahte.

This diamond is fake.

Elmas saf görünüyor.

The diamond appears genuine.

Elmas çok serttir.

Diamonds are very hard.

- Elmas kıymetli bir taştır.
- Elmas değerli bir taştır.

The diamond is a precious stone.

Elmas doğal olarak serttir.

Diamond is essentially hard.

Elmas pırıl pırıl parlıyordu.

The diamond shone brightly.

Elmas gerçek gibi görünüyor.

It seems that the diamond is real.

Bu bir taklit elmas.

This is an imitation diamond.

Bu yüzükteki elmas parlatılır.

The diamond in this ring is polished.

O bir elmas keşfetti.

She discovered a diamond.

Bu elmas gerçek değil.

- This diamond is not real.
- This diamond isn't real.

Bu elmas gerçek değildir.

- This diamond is not real.
- This diamond isn't real.

Bu elmas gerçek mi?

Is this diamond real?

Bu elmas servet tutar.

This diamond costs a fortune.

Yıldızlar elmas gibi parıldıyor.

The stars sparkle like diamonds.

Günümüz elmas veya altın madencileri.

hoping to help make them shine.

Lisa elmas arazisinde yürüyor olsa

If Lise was to walk over acres of diamonds

Bu muhtemelen gerçek bir elmas.

This is probably a real diamond.

Bu gerçek bir elmas olamaz.

This can't be a real diamond.

Elmas yüzüğümü kesinlikle geri istiyorum.

I definitely want my diamond ring back.

O gerçek bir elmas mı?

Is that a real diamond?

Bu gerçek bir elmas değil.

This isn't a real diamond.

Ona elmas bir bilezik verdi.

He gave her a diamond bracelet.

Bu gerçek bir elmas olmalı.

This must be a real diamond.

Bu gerçek bir elmas olmayabilir.

This may not be a real diamond.

Onun gözleri elmas gibi parladı.

Her eyes sparkled like diamonds.

Mary'nin gözleri elmas gibi parladı.

Mary's eyes sparkled like diamonds.

Bu elmas ne kadar değerlidir?

How much is this diamond worth?

Sami elmas yüzüğünü yanına aldı.

Sami took the diamond ring with him.

Sami elmas yüzüğünü geri istedi.

Sami wanted his diamond ring back.

Hiçbir şey elmas kadar sert değildir.

Nothing is as hard as a diamond.

O, odasına döndüğünde elmas yüzük gitmişti.

When she returned to her room, the diamond ring was gone.

Tom Mary'ye elmas bir yüzük verdi.

Tom gave Mary a diamond ring.

Bu gerçek bir elmas, değil mi?

- This is probably a real diamond.
- This is a real diamond, isn't it?

Elmas için ne kadar para aldın?

How much money did you get for the diamond?

Tom, Maria'ya elmas bir yüzük verdi.

Tom gave Maria a diamond ring.

Solda iki adet elmas mağazası var.

On the left there are two diamond stores.

Tom bunun bir elmas olduğunu söyledi.

- Tom said it was a diamond.
- Tom said that it was a diamond.

Tom Mary'ye bir elmas yüzük aldı.

- Tom bought Mary a diamond ring.
- Tom bought a diamond ring for Mary.

Bu gerçek elmas değil, değil mi?

That's not a real diamond, is it?

Onun gerçek bir elmas olduğunu sanmıyorum.

- I don't think that's a real diamond.
- I don't think that that's a real diamond.

Sen asla gerçek bir elmas görmedin.

You've never seen a genuine diamond.

Onların gerçek elmas olduklarını nereden biliyorsunuz?

How do you know those are real diamonds?

Tom Mary'ye bir elmas yüzük vermemeliydi.

Tom shouldn't have given Mary a diamond ring.

Mary'nin elmas yüzüğünü çalan kişi bendim.

I was the one who stole Mary's diamond ring.

Tom, Mary'ye elmas bir bilezik verdi.

- Tom gave Mary a diamond bracelet.
- Tom gave a diamond bracelet to Mary.

Ben bir elmas yüzük takmıyorum, ama mutluyum.

I'm not wearing a diamond ring, but I'm happy.

Elmas 1873 yılında bir çocuk tarafından keşfedildi.

The diamond was discovered by a boy in 1873.

O elmas yüzük, bir servete mal oldu.

That diamond ring cost an arm and a leg.

Hiç kimse onun bir elmas olduğunu söylemedi.

No one said it was a diamond.

Tom Mary'ye bir çift elmas küpe verdi.

- Tom gave Mary a pair of diamond earrings.
- Tom gave a pair of diamond earrings to Mary.

Tom, Mary'ye elmas bir kolye satın aldı.

Tom bought Mary a diamond necklace.

O çok değerli bir elmas yüzük çaldı.

He stole a very valuable diamond ring.

Bu elmas gerçek mi yoksa sahte mi?

Is this diamond real or fake?

Tom çok değerli bir elmas yüzük çaldı.

Tom stole a very valuable diamond ring.

Bu elmas yüzük benim için çok abartılı.

This diamond ring is too extravagant for me.

Tom Mary'nin parmağına elmas bir yüzük taktı.

Tom put a diamond ring on Mary's finger.

Annemin elmas yüzüğünü satmaktan başka seçeneği yoktu.

My mother had no choice but to part with her diamond ring.

Tom Mary'ye muhteşem bir elmas yüzük aldı.

Tom bought Mary an amazing diamond ring.

Bu elmas yüzük bir servete mal oluyor.

This diamond ring costs a fortune.

Bence Tom, Mary'nin elmas yüzüğünü çalan kişi.

- I think Tom is the one who stole Mary's diamond ring.
- I think that Tom is the one who stole Mary's diamond ring.

Turunçgil meyve: kaya gibi, elmas sertliğinde misket limonları.

Citrus fruit: rock-solid limes with the density of diamonds.

Sol elinin üçüncü parmağına bir elmas yüzük taktı.

She wore a diamond ring on her left third finger.

Bunların gerçek elmas elmaslar olduğunu kesinlikle biliyor musun?

Do you know for sure that these are real diamonds?

Tom odadan ayrılmadan önce Mary'nin elmas kolyesini aldı.

Before leaving the room, Tom took Mary's diamond necklace.

Kate her zaman elmas yüzüğü ile gösteriş yapar.

Kate always shows off her diamond ring.

Elmas dolu bir arazide yürümekten hiç de farklı değil.

Now, it's no different than walking over acres of diamonds.

Tom bir elmas ve bir zümrüt arasındaki farkı bilmiyor.

- Tom does not know the difference between a diamond and an emerald.
- Tom doesn't know the difference between a diamond and an emerald.

Zengin bir adam olsaydım sana elmas bir yüzük alırdım.

If I were a rich man, I would buy you a diamond ring.

Tom evlilik yıldönümü için Mary'ye bir elmas bilezik verdi.

Tom gave Mary a diamond bracelet for their wedding anniversary.

Tom, Mary'nin elmas kolyesini çalan kişi olduğunu inkar etmedi.

Tom didn't deny that he was the one who stole Mary's diamond necklace.

Tom, Mary'nin elmas kolyesini çalan kişi olduğunu itiraf etti.

- Tom admitted that he was the one who stole Mary's diamond necklace.
- Tom admitted he was the one who stole Mary's diamond necklace.

Tom Mary için bir elmas yüzük aldığını hiç kimseye söylemedi.

Tom didn't tell anyone that he'd bought a diamond ring for Mary.

Karısını sevindirmek umuduyla, Tom ona güzel elmas bir gerdanlık aldı.

Hoping to cheer up his wife, Tom bought her a beautiful pearl necklace.

Mary Tom'u ona pahalı bir elmas yüzük almaya ikna etti.

Mary talked Tom into buying her an expensive diamond ring.

Kate her zaman nişanlısından aldığı büyük elmas yüzükle hava atar.

Kate always shows off the big diamond ring she got from her fiance.

O, onu ona elmas bir yüzük alması için ikna etti.

She talked him into buying her a diamond ring.

Tom'un sonuçta Mary'ye elmas bir yüzük alması için yeterli parası olmalıydı.

Tom should eventually have enough money to buy Mary a diamond ring.

Tom'un sağlam delili yoktu, fakat o, annesinin elmas yüzüğünü çalan kişinin Mary olduğunu düşünüyordu.

Tom didn't have any hard evidence, but he thought Mary was the one who stole his mother's diamond ring.

Tom restoranda herkesin önünde dizlerinin üzerine çöktü, cebinden bir elmas yüzük çıkardı ve herkes alkışlarken Mary'ye evlenme teklif etti.

Tom got down on his knees in front of everyone in the restaurant, pulled a diamond ring out of his pocket and proposed to Mary, to the applause of all present.