Translation of "Değerli" in English

0.014 sec.

Examples of using "Değerli" in a sentence and their english translations:

Değerli kardeşlerim!

Dear brothers and sisters!

- Aracınızda değerli eşyalarınızı bırakmayın.
- Değerli eşyalarını aracında bırakma.
- Değerli eşyalarınızı aracınızda bırakmayınız.
- Değerli eşyalarınızı aracınızda bırakmayın.

Don't leave valuables in your vehicle.

O kadar değerli

So valuable

O değerli mi?

- Is it valuable?
- Is this valuable?

Değerli zaman kaybediyorsunuz.

You're losing precious time.

Bu çok değerli.

This is very valuable.

Bu değerli midir?

Is this valuable?

Değerli zaman kayboldu.

Valuable time has been lost.

O çok değerli.

That's worth a lot.

- Arabanda değerli eşyalar bırakma.
- Arabanızda değerli eşya bırakmayın.

Don't leave valuables in your car.

Öğrencilerimiz, en değerli kaynağımız

Our students are like our most valuable resource,

Insan olarak değerli olmadığımızı

and that we are not stardust, we are not golden

Bakın değerli eşyalarınıda görüyorsunuz

see you see your valuables too

Katma değerli ürünleri üretebiliyorlar.

value products.

Evet, benim değerli izleyenlerim.

Yes, my dear viewers…

Arkadaşlığın benim için değerli.

Your friendship is most precious to me.

Saatiniz çok değerli görünüyor.

Your watch seems to be very valuable.

Değerli eşyalarınızı kasaya koyun.

Put your valuables in the safe.

Değerli şeyler bankanın korumasındadır.

The valuables are in the bank's safekeeping.

Değerli eşyaları arabada bırakmayın.

- Don't leave valuable items in a car.
- Don't leave valuable items in the car.

Değerli öğeleri araçta bırakmayın.

Do not leave valuable items in the vehicle.

Bu porselenler değerli değil.

These porcelains are not valuable.

Tom değerli bir rakip.

Tom is a worthy opponent.

Zaman en değerli şeydir.

Time is the most precious thing.

Değerli bir ders öğrendim.

I learned a valuable lesson.

Değerli zamanımızı boşa harcıyoruz.

We're wasting precious time.

En değerli varlığın nedir?

What's your most prized possession?

Değerli zamanı boşa harcıyorsun.

You're wasting precious time.

Tom değerli bir müşteri.

Tom is a valuable client.

Sağlık en değerli şeydir.

Health is the most precious thing.

Bu değerli bir çaba.

This is a worthwhile endeavor.

Daha değerli ne olabilir?

What could be more worthwhile?

Biz değerli zaman kaybettik.

We've lost valuable time.

O, değerli bir deneyimdi.

That was a valuable experience.

Değerli olan şeyi yapmak.

just are doing what's valuable.

Takımımızda en değerli oyuncudur.

He's the most valuable player on our team.

Madenlerde değerli mineraller bulabilirsiniz.

In mines you can find valuable minerals.

Onların desteği çok değerli.

Their support has been invaluable.

Değerli bir şey öğreniyorum.

I'm learning something of value.

Tom bizim için değerli.

Tom is precious to us.

Sen değerli bir müşterisin.

You're a valuable client.

Nadir ve değerli olan budur.

that are rare and that are valuable.

Kitaptan birçok değerli bilgi alabiliriz.

We can get a lot of valuable information from the book.

Çok değerli bir keşif yaptı.

He made a very valuable discovery.

O, değerli bir yüzük takıyor.

She is wearing a valuable ring.

O benim için çok değerli.

She is dear to me.

O çok değerli tablolara sahip.

He owns many valuable paintings.

Tom değerli bir şey buldu.

Tom has found something valuable.

Çalışanlarımız bizim en değerli varlıklarımızdır.

Our employees are our most valuable assets.

Yaşamımın en değerli deneyimlerinden biriydi.

It was one of the most rewarding experiences of my life.

Bu bölge, değerli madenler üretir.

This region produces precious minerals.

Değerli bir öğrenci olabileceğimi umuyorum.

I hope I can be a worthy student.

Tom takımımızdaki en değerli oyuncu.

Tom is the most valuable player on our team.

Değerli bir ders öğrendiğini düşünüyorum.

I think you've learned a valuable lesson.

Sağlığımız bizim en değerli varlığımız.

- Health is the most precious thing we have.
- Our health is our most precious possession.

Lütfen değerli şeyleri burada bırakmayın.

Please don't leave valuable things here.

O birçok değerli eserlere sahip.

- She has many valuable books.
- She owns many valuable works.

Top o çocuğun değerli mülküdür.

The ball is that boy's prized possession.

Bugün değerli bir ders öğrendim.

I learned a valuable lesson today.

Mary benim için çok değerli.

Mary is very dear to me.

Değerli çok az zamanımız var.

We have precious little time.

Burada değerli zamanı boşa harcıyoruz.

We're wasting valuable time here.

O, takımımızdaki en değerli oyuncudur.

He is the most valuable player in our team.

Tom benim değerli bir arkadaşım.

Tom is a dear friend of mine.

Kuzularının derileri de değerli idi.

The lamb skins were also valuable.

Zaman, dünyadaki en değerli şeydir.

Time is the most precious thing in the world.

Hayvanlarla ilgilenmek değerli bir deneyimdir.

Taking care of animals is a valuable experience.

O gerçekten çok değerli mi?

Is it really so valuable?

Tom, Mary'ye değerli bilgi sağladı.

Tom supplied Mary with valuable information.

Değerli eşyaları bir arabada bırakmayın.

Don't leave valuable items in a car.

Biri madenlerde değerli mineraller bulur.

One finds valuable minerals in mines.

Değerli zamanınızı aldığım için üzgünüm.

I am sorry to have taken up your valuable time.

Değerli olan şeyi yapmaya odaklanmak

Focusing on doing what's valuable

Sonunda, değerli taş onun ellerindeydi.

At last, the gem was in his hands.

Ben değerli eşyalarımı kurtarmak istiyorum.

I want to recover my valuables.

Tom değerli bir ders öğrendi.

Tom has learned a valuable lesson.

Sadece Tom'un değerli eşyaları alındı.

Only Tom's valuables were taken.

Yakında değerli bir paket alacaksınız.

Soon you are going to receive a valuable packet.

Arkadaşlık, dünyadaki en değerli şeydir.

A friendship is the most valuable thing in the world.

Sami çok değerli bir öğretmendi.

Sami was a much esteemed teacher.

Tom'un birçok değerli resimleri var.

Tom owns many valuable paintings.

Sami kendini yeterince değerli hissetmedi.

Sami didn't feel valued enough.

Tom'un taktığı yüzük çok değerli.

- The ring that Tom is wearing is very valuable.
- The ring Tom is wearing is very valuable.

- Hiçbir şey sevgi kadar değerli değildir.
- Hiçbir şey aşk kadar değerli değildir.

Nothing is as precious as love.

- Hiçbir şey sevgi kadar değerli değildir.
- Sevgi kadar değerli hiçbir şey yoktur.

- Nothing is as precious as love.
- There's nothing as precious as love.

- O kamera Tom'un en değerli eşyası.
- O kamera Tom'un en değerli varlığı.

That camera is Tom's most prized possession.

- Şükran günü, değerli bir aile zamanıdır.
- Şükran Günü değerli bir aile vaktidir.

Thanksgiving is a precious family time.

- Değerli şeylerini güvenli bir yerde muhafaza etmelisin.
- Değerli eşyalarını güvenli bir yerde saklamalısın.

You should keep your valuables in a safe place.

Hiçbir şey zamandan daha değerli değildir fakat hiçbir şey daha az değerli değildir.

Nothing is more valuable than time, but nothing is less valued.

Bunların nadir ve değerli çıktıları olacaktır

that produce outcomes that are rare and valuable,

İlk olarak; bazı değerli düşüncelerle başlıyoruz

Number one: We start with some precious thought,

Ve değerli geri bildirimler elde ettim.

and garner valuable feedback.

Maalesef kaza, bu değerli ilaçları mahvetmiş.

Unfortunately, that crash ruined this precious medicine.