Translation of "Ebeveynlerini" in English

0.006 sec.

Examples of using "Ebeveynlerini" in a sentence and their english translations:

Ebeveynlerini önemsemelisin.

You should mind your parents.

Ebeveynlerini dinlemelisin.

You should listen to your parents.

Ebeveynlerini kızdırır mısın?

Do you anger your parents?

Ebeveynlerini aramayı unutma.

Don't forget to call your parents.

O, ebeveynlerini buldu.

He found his parents.

Yaşlı ebeveynlerini düşünmelisin.

You must think of your old parents.

O ebeveynlerini dinlemez.

He doesn't listen to his parents.

O, ebeveynlerini dinlemez.

She doesn't listen to her parents.

Tom'un ebeveynlerini aradım.

I called Tom's parents.

Tom ebeveynlerini tanımıyordu.

Tom didn't know his parents.

O ebeveynlerini selamladı.

He greeted his parents.

Çocuk ebeveynlerini mutlu etti.

The boy made his parents happy.

Dün ebeveynlerini ziyaret ettiler.

They visited their parents yesterday.

Yedi yaşında ebeveynlerini kaybetti.

He lost his parents at the age of seven.

Hiç ebeveynlerini özledin mi?

Have you ever missed your parents?

Çocuğun korkusu ebeveynlerini endişelendirdi.

The child's fear worried the parents.

Senin ebeveynlerini tanıdığıma inanmıyorum.

- I don't believe I know your parents.
- I don't believe that I know your parents.

Çocuklar ebeveynlerini taklit ederler.

Children imitate their parents.

O, ebeveynlerini çok seviyor.

She loves her parents a lot.

Ebeveynlerini daha sık aramalısın.

You should call your parents more often.

Tom ebeveynlerini hiç tanımadı.

Tom never knew his parents.

Tom ebeveynlerini dinlemek istemiyor.

Tom doesn't listen to his parents.

Çocuklar ebeveynlerini her zaman dinlemezler.

Children don't always listen to their parents.

Çocuklar genellikle ebeveynlerini taklit ederler.

Children often imitate their parents.

Tom yol boyunca ebeveynlerini izledi.

Tom followed his parents down the street.

Oğulları üzüntülü şekilde ebeveynlerini gömdü.

The sons sorrowfully buried their parents.

Ne sıklıkta vaftiz ebeveynlerini görürsün?

How often do you see your godparents?

Çünkü o çocuk, hâlâ ebeveynlerini seviyordu.

The reason is that he still loved his parents.

Çocuklar sık sık ebeveynlerini rahatsız ederler.

Children often bother their parents.

Memleketteki ebeveynlerini sık sık arar mı?

Does he often call his parents at home?

O bir uçak kazasında ebeveynlerini kaybetti.

He lost his parents in a plane accident.

Tom ebeveynlerini hayal kırıklığına uğratmak istemezdi.

Tom didn't want to disappoint his parents.

Tom, ebeveynlerini öldürdüğü için Mary'yi affedemedi.

Tom couldn't forgive Mary for killing his parents.

Ebeveynlerini ararken grubun sağladığı güvenli ortamdan uzaklaştı.

His search has taken him away from the protection of the crèche...

Kazada ebeveynlerini kaybetmiş kıza başsağlığı bile dileyemedim.

I couldn't but sympathize with the girl who had lost her parents in the accident.

Çocuk muhtemelen ebeveynlerini neşelendirmek için yalan söyledi.

The boy told a lie, probably to cheer up his parents.

Tom'un doğum ebeveynlerini tanıma hakkı olduğunu düşünüyorum.

- I think Tom has the right to get to know his birth parents.
- I think that Tom has the right to get to know his birth parents.

O uçak kazasında ebeveynlerini kaybeden bir yetimdi.

She was an orphan who lost her parents in a plane crash.

O, ona onun ebeveynlerini niçin sevmediğini açıkladı.

She explained to him why she didn't like his parents.

O muhtemelen ebeveynlerini ziyaret etmek için gitti.

She's probably just gone to visit her parents.

- Tom'un anne-babasını tanımadım.
- Tom'un ebeveynlerini tanıyamamıştım.

I didn't recognize Tom's parents.

Tom ve Mary ebeveynlerini hiçbir zaman tanımadılar.

Tom and Mary never knew their parents.

Geçen hafta büyük ebeveynlerini ziyaret ettin mi?

Did you visit your grandparents last week?

Her hafta büyük ebeveynlerini ziyaret eder misin?

Do you visit your grandparents every week?

Roy'un ebeveynlerini karşılamak için havaalanına acele gitmesi gerekmezdi.

Roy needn't have hurried to the airport to meet his parents.

- Lucy ailesini mutlu etti.
- Lucy ebeveynlerini mutlu etti.

Lucy made her parents happy.

Oğlan belki ebeveynlerini mutlu etmek için yalan söyledi.

The boy may have told a lie to please his parents.

O, ebeveynlerini hayal kırıklığına uğratmamak için çok çalışıyor.

He is studying hard in order not to disappoint his parents.

Ebeveynlerini bile bazen ikizleri birbirinden ayırma sorunu var.

Even their parents sometimes have trouble telling the twins apart.

Onlar ebeveynlerini memnun etmeyi başaramadıkları için ölmek istediler.

They wanted to die because they didn't manage to please their parents.

Geçen yıl kaç kez büyük ebeveynlerini ziyaret ettin?

How many times did you visit your grandparents last year?

Bir çocuk her yaşta ebeveynlerini saymalıdır ve saygı göstermelidir.

A child should honor and respect his parents at every age.

Okuldan sonra evde kalman için ebeveynlerini nasıl ikna ettin?

How did you convince your parents to let you stay home from school?

21 yaşına kadar, çocuklar ebeveynlerini severler; 25 yaşında onları yargılarlar, daha sonra onları bağışlarlar.

Until the age of 21, children love their parents; at 25 they judge them, afterwards they forgive them.

Birinin adını daha sonraki kuşaklarda yükseltmek ve böylece birinin ebeveynlerini övmek, bu anne babaya saygının en büyük ifadesidir.

To raise one's name in later generations and thereby glorify one's parents, this is the greatest expression of filial piety.