Translation of "Baskı" in English

0.093 sec.

Examples of using "Baskı" in a sentence and their english translations:

Baskı uygulamıyor

no pressure

Baskı vardı.

There has been pressure.

- Hiç baskı hissetmiyorum.
- Üzerimde hiç baskı hissetmiyorum.

I don't feel any pressure.

Baskı uygulanmaya başlandı.

over all those movements,

Ve baskı uygulayalım

and let's apply pressure

Baskı hissetmeni istemiyoruz.

We don't want you to feel pressured.

Çok baskı altındaydım.

I was under a lot of pressure.

Yoshida, baskı yapma.

Yoshida, don't stress.

Tom baskı altında.

Tom is under pressure.

Tom'a baskı yapmayın.

Don't pressure Tom.

Onlara baskı yapmayın.

Don't pressure them.

Bana baskı yapma.

Don't pressure me.

Ona baskı yapma.

Don't pressure him.

Ben baskı hissediyorum.

I'm feeling stressed.

Tom'a baskı yaptım.

I put the pressure on Tom.

İnsanlar baskı altındadır.

The people are under pressure.

Sami baskı hissediyordu.

Sami was feeling the pressure.

- Tom baskı hissetmediğini söyledi.
- Tom hiçbir baskı hissetmediğini söyledi.

- Tom said he felt no pressure.
- Tom said that he felt no pressure.

Baskı altında çalışmayı öğrendik.

We learned to practice under stress.

Ben çok baskı altındayım.

I'm under a lot of pressure.

Halat baskı altında kırıldı.

The rope broke under the strain.

Sana baskı yapmak istemiyoruz.

We don't want to pressure you.

Tom bana baskı yaptı.

Tom pressured me.

Tom çok baskı altında.

Tom is under a lot of pressure.

Sana baskı yapmaya çalışmıyorum.

I'm not trying to pressure you.

Sana baskı yapmak istemiyorum.

I don't wanna press you.

Ben birini baskı yaptım.

I pressed one.

Tom baskı altında soğukkanlıdır.

Tom is cool under pressure.

O, muhtemelen baskı hatası.

That's likely a misprint.

O ona baskı yapmadı.

She didn't press him.

Baskı ile başa çıkamayacaksın.

You wouldn't be able to handle the pressure.

Tom'u baskı altında tut.

Hold Tom down.

Bana baskı yapmaktan vazgeç.

Stop pressuring me.

Tom baskı altında tutuldu.

Tom was held down.

Tom baskı altında sakindi.

Tom was calm under pressure.

Ben hep baskı altındayım.

I'm always under pressure.

Devlet insanlara baskı yapıyor.

The state oppresses the people.

Biraz baskı umurumda değil.

I don't mind a little pressure.

Sami sürekli baskı altındaydı.

Sami was under constant pressure.

Diktatör halka baskı yaptı.

The dictator oppressed the people.

Kadınların baskı altına alınmasını istemiyorum.

I don't like women to be suppressed.

Savunmaları için ısrarla baskı yapıyordu.

country against the invader!

Ben baskı altında iyi çalışmam.

I don't work well under pressure.

Son zamanlarda çok baskı altındayım.

- I've been under a lot of pressure lately.
- I have been under a lot of pressure lately.

O bir baskı hatası olmalı.

That must be a misprint.

O muhtemelen bir baskı hatası.

That's probably a misprint.

Yerçekimi insan vücuduna baskı yapıyor.

Gravity stresses the human body.

Tom yoğun bir baskı altında.

Tom is under extreme pressure.

Baskı altında iyi çalışır mısın?

Do you work well under pressure?

Baskı altında daha iyi çalışırım.

I work better under pressure.

Vergi reformu için baskı artıyor.

The pressure for tax reform is growing.

Çok fazla baskı hissediyor musun?

Do you feel a lot of pressure?

- Sana baskı yapmak için burada değilim.
- Burada sana baskı yapmak için bulunmuyorum.

I'm not here to put pressure on you.

Baskı yapın. Başka bir yere harcanmasın.

education. They must not spend on anything else.

Demek istediğim, baskı elmaslar ortaya çıkarır.

and what I mean, cause pressure builds diamonds,

Gerildiklerinde, baskı ve tehdit altında olduklarında,

When they’re stressed, pressured, threatened...

... sıkıştırıldığında, baskı altındaki Fabius bunları reddetti.

troops, the under-pressure Fabius would have none of it.

O ülkenin hükümeti insanlarına baskı yapmaktadır.

The government of that country oppresses its people.

Ben en iyi baskı altında çalışırım.

I work best under pressure.

Bir açıklama için ona baskı yapmadı.

He didn't press her for an explanation.

Çok baskı altındayım sadece ağlamak istiyorum.

I'm under so much pressure, I just want to cry.

Adımı imzalamam için bana baskı yapıldı.

I was forced to sign my name.

Ünlü sanatçılara gazeteciler tarafından baskı yapılır.

Famous artists are pressed by journalists.

Hırsızlara yardım etmesi için baskı yapıldı.

He was coerced into helping the thieves.

Onun üzerinde bir ton baskı vardı.

There was a ton of pressure on him.

Tom büyük baskı altında bile soğukkanlıdır.

Tom's unflappable, even under great pressure.

Her zaman baskı altında olduğumu düşünüyorum.

I think that I'm always under pressure.

İstifa etmek için hayli baskı altındayım.

I've been under considerable pressure to resign.

Tom onu yapmam için baskı yaptı.

Tom pressured me to do it.

Bu baskı, okumak için fazla küçük.

This print is too small to read.

Ben o zaman çok baskı altındaydım.

I was under a lot of pressure then.

Baskı hatası olmayan birkaç kitap var.

- There are few books without misprints.
- There are almost no books that have no misprints.
- There are few books that have no misprints.

İlk baskı on yıl önce yayınlandı.

The first edition was published ten years ago.

Bir kesik kanıyorsa, üzerine baskı uygula.

If a cut is bleeding, put pressure on it.

Polis konuşması için Tom'a baskı yaptı.

Police pressed Tom to talk.

Tom baskı ile başa çıkabilir mi?

Can Tom handle the pressure?

Sebzelerini yemesi için ona baskı yaptı.

She forced him to eat his vegetables.

Tom Mary'ye bırakması için baskı yaptı.

Tom pressured Mary to quit.

Onlar ustabaşına baskı yapmaya devam edecekler.

They'll keep pressing the foreman.

Onu yapması için Tom'a baskı yaptım.

I pressured Tom to do that.

Tom baskı altında olduğunu itiraf ediyor.

- Tom admits he's under pressure.
- Tom admits that he's under pressure.

Tom bunu yapmam için baskı yaptı.

Tom pressured me to do that.

Kitabın bazı sayfalarında baskı hatası var.

- There are printing errors on some of the book's pages.
- There are misprints on some of the book's pages.

Bununla kalmayıp oyunculuk ve baskı kursunu tamamladı.

he has done an acting course, a printing course,

Baskı ve sömürgeciliğin nasıl üstesinden geldiğimize bağlıdır.

centuries of oppression and colonialism to become independent.

Öğretmenimiz daha çok çalışmamız için baskı yaptı.

Our teacher urged us to study harder.

Zaman baskı yapıyor ve acil eylem gerekli.

Time is pressing, and quick action is needed.

Kadınlar üzerinde zayıflamak için çok baskı var.

There is a lot of pressure on women to be thin.

Tom son zamanlarda büyük bir baskı altında.

Tom has been under a great deal of strain lately.

Tom'a her zaman para için baskı yapılıyor.

Tom is always pressed for money.

Omzumun üzerinde baskı hissettim ve geri döndüm.

I felt pressure on my shoulder and turned around.

Ülkeme ihanet etmem için bana baskı yapılmayacak.

I won't be pressured into betraying my country.