Translation of "Basarak" in English

0.003 sec.

Examples of using "Basarak" in a sentence and their english translations:

Odaya ayaklarının ucuna basarak girdi.

He entered the room on tiptoes.

O, parmak uçlarına basarak odaya yürüdü.

He tiptoed into the room.

Tom parmak uçlarına basarak odadan çıktı.

Tom tiptoed out of the room.

Tom sessizce parmak uçlarına basarak koridoru geçti.

Tom tiptoed quietly across the hall.

Bebeği uyandırmamak için ayak uçlarına basarak yürüdüm.

I tiptoed to avoid waking the baby.

çoktan ölmeye başlayan NASDAQ borsasına steroit basarak harcadık.

to pump steroids into the already dying NASDAQ stock exchange.

Benim etrafımda parmak uçlarına basarak yürümek zorunda değilsin.

You don't have to tiptoe around me.

Tom parmak uçlarına basarak yürüdü ve bebeği uyandırmadı.

Tom tiptoed across the room so he wouldn't wake up the baby.

Sessizce üstünü giyip parmak uçlarına basarak odadan çıktı.

He slipped quietly into his clothes and tiptoed out of the room.

O, kimse onu duymasın diye parmak uçlarına basarak yürüdü.

He walked on tiptoe so that nobody would hear him.

- Tom sessizce odaya girdi.
- Tom parmak uçlarına basarak odaya girdi.

Tom tiptoed into the room.

Tom sessizce elbiselerini giydi ve ayak uçlarına basarak odadan çıktı.

Tom slipped quietly into his clothes and tiptoed out of the room.

Tom sessizce kapıyı kapattı ve parmak uçlarına basarak odaya girdi.

Tom closed the door quietly and tiptoed into the room.

Tom sessizce kapıyı açtı ve parmak uçlarına basarak odaya gitti.

Tom quietly opened the door and tiptoed into the room.

O ayaklarının ucuna basarak yürüdü bu yüzden onu hiç kimse duymadı.

He tiptoed so no one heard him.

Tom kapıyı hafifçe kapadı ve parmak uçlarına basarak Mary'ye doğru yürüdü.

Tom softly closed the door and tiptoed over to Mary.

Fadil sessizce arka kapıyı açtı ve ayaklarının ucuna basarak eve girdi.

Fadil quietly opened the backdoor and tiptoed into the house.

Tom sessizce kapı kolunu çevirdi ve parmak uçlarına basarak odaya gitti.

Tom quietly turned the doorknob and tiptoed into the room.