Translation of "Ayak" in English

0.026 sec.

Examples of using "Ayak" in a sentence and their english translations:

ayak uyduramıyor.

the chord progressions as they're going by. His

Oturdu ve ayak ayak üstüne attı.

She sat down and crossed her legs.

O ayak altındadır.

It is in the way.

Zamana ayak uydur.

Keep up with the times.

Zamana ayak uydurmalıyız.

We must keep up with the times.

Herkes ayak diredi.

Everybody put their foot down.

Ayak bileğimi burktum.

I twisted my ankle.

Onlar ayak altındalar.

They are in the way.

Ayak parmaklarımı hissedemiyorum.

I can't feel my toes.

Bana ayak uydurdu.

He came up with me.

Ayak parmaklarını kımıldattı.

She wriggled her toes.

Ayak bileğim kırıldı.

- I have a broken ankle.
- My ankle is broken.

Ayak bileğimi incittim.

I've hurt my ankle.

Dönek ayak takımı.

Fickle rabble.

Ayak uydurmaya çalışıyorum.

I'm trying to keep up.

Tom güvercin ayak.

Tom is pigeon-toed.

Tempoya ayak uyduramıyorum.

- I cannot keep up with the pace.
- I cannot keep up the pace.

Hızına ayak uyduramıyorum.

I cannot keep up with the pace.

Ayak parmaklarım dondu.

My toes are frozen.

Sana ayak uyduramıyorum.

I can't keep up with you.

Ayak parmaklarım uyuşmuş.

My toes are numb.

Çıplak ayak yürüdü.

He walked barefoot.

Ayak parmaklarıma basmayın.

Don't step on my toes.

Tom ayak uydurdu.

Tom kept pace.

Ayak sesleri duydum.

I heard footsteps.

Ayak parmaklarını oynatma.

Wriggle your toes.

Tom'a ayak uyduramadım.

I couldn't keep up with Tom.

Tom'a ayak uyduramıyorum.

I can't keep up with Tom.

Ayak parmaklarım uyuşuyor.

My toes are getting numb.

Onlara ayak uyduramadım.

I couldn't keep up with them.

Ona ayak uyduramadım.

- I couldn't keep up with him.
- I couldn't keep up with her.

Onlara ayak uyduramam.

I can't keep up with them.

Ona ayak uyduramam.

- I can't keep up with him.
- I can't keep up with her.

Ayak parmaklarında kal.

Stay on your toes.

Ayak parmaklarınız donmuş.

Your toes are frostbitten.

Biz ayak takımıyız.

We are the rabble.

Ayak bileği kırılmış.

The ankle is broken.

Ayak parmağımı kırdım.

I broke my toe.

Ayak parmaklarınızı oynatın.

Wiggle your toes.

- Sami ayak sesleri duydu.
- Sami ayak sesleri işitti.

Sami heard footsteps.

8 ayak kare bir yerin alanı 64 ayak karedir.

The area of an 8-foot square room is 64 square feet.

- Bacak bacak üstüne attı.
- O ayak ayak üstüne attı.

He crossed his legs.

Teknolojiye artık ayak uyduralım

let's keep up with technology

Bu duruma ayak uydurabilirsek

if we can keep up with this situation

Dışarıda ayak sesleri duyuyorum.

I hear footsteps outside.

Kumda ayak izleri bulduk.

We found the footprints in the sand.

Mike, sınıfına ayak uyduramadı.

Mike could not keep up with his class.

Ayak parmaklarıma kolayca dokunabilirim.

I can easily touch my toes.

Harry sınıfa ayak uyduramadı.

Harry couldn't keep up with the class.

O mahalleye ayak basmayın.

Don't set foot in that neighborhood.

O, ayak bileğini burktu.

He sprained his ankle.

Ben sana ayak uyduramam.

I can't keep pace with you.

Yerde ayak izleri bırakılmıştı.

Footprints were left on the floor.

Oğlumuz sınıfa ayak uyduramıyordu.

Our son was unable to keep up with the class.

Tom ayak parmağını çarptı.

Tom stubbed his toe.

Ona ayak uydurmaya çalış.

Try to keep up with him.

Suçlu ayak izleri bıraktı.

The criminal left footprints.

Ayak parmağım kanamaya başladı.

My toe started bleeding.

Bir ayak izi var.

There's a footprint.

Tom'a ayak uydurmam zor.

It's hard for me to keep up with Tom.

Tom ayak sesleri duydu.

Tom heard footsteps.

Kar bir ayak derin.

The snow's a foot deep.

Ayak losyonuna ihtiyacım var.

I need foot lotion.

Onlar ayak tırnaklarını boyadı.

They painted their toenails.

Tom sana ayak uyduramayacak.

Tom won't be able to keep up with you.

Birkaç ayak işi yapacağım.

I'm going to run a few errands.

Sana ayak uydurabileceğimi umuyorum.

I hope I can keep up with you.

Onların hepsi yalın ayak.

They're all barefoot.

Elbiseleri modaya ayak uyduramıyor.

His clothes are out of fashion.

Ayak bileğine ne oldu?

What happened to your ankle?

Askerler Yunanistan'a ayak bastı.

The troops landed in Greece.

Tom sınıfa ayak uyduramadı.

Tom couldn't keep up with the class.

Küçük ayak parmağım ağrıyor.

My little toe hurts.

Ona ayak uydurmak zor.

It's hard to keep up with her.

Onlar uçağa ayak bastılar.

They stepped on board the airplane.

Tom sadece ayak uyduramadı.

Tom simply couldn't keep up.

Tam bir ayak bağıyım.

I'm just a hindrance.

Benim ayak parmakları donuyor.

My toes are freezing.

Tom'a ayak uydurmaya çalışacağım.

I'll try to keep up with Tom.

Tom'a ayak uyduramayacağımı biliyordum.

I knew I wouldn't be able to keep up with Tom.

Sana ayak uydurmak zor.

It's hard to keep up with you.

Onlara ayak uydurmak zor.

It's hard to keep up with them.

Sana ayak uydurmaya çalışacağım.

I'll try to keep up with you.

Onlara ayak uydurmaya çalışacağım.

I'll try to keep up with them.

Ona ayak uydurmaya çalışacağım.

I'll try to keep up with him.

Tom ayak işi yaptı.

Tom went on an errand.

Tom ayak bileğini kırdı.

Tom broke his ankle.

Tom'un ayak fetişi vardır.

Tom has a foot fetish.

Tom ayak bileğini burktu.

Tom has twisted his ankle.

Tom ayak bileği burktu.

Tom sprained his ankle.

Amcam doksana ayak bastı

My uncle lived to be ninety.

Senin planına ayak uyduramam.

I can't keep pace with your plan.

Tom, Mary'ye ayak uyduramıyor.

Tom can't keep up with Mary.