Translation of "Almış" in English

0.007 sec.

Examples of using "Almış" in a sentence and their english translations:

Eğitimini almış dinin

educated religion

O soğuk almış.

He has a cold now.

Dedem bana almış!

Grandpa bought it for me!

Tom soğuk almış.

- Tom has a cold.
- Tom has got a cold.
- Tom had a cold.

Kate soğuk almış.

Kate has a cold.

Tom şimdi soğuk almış.

Tom has a cold now.

Tom çocuğunu yanına almış.

Tom has his kid with him.

Biri onu almış olmalı.

- Somebody must've picked it up.
- Somebody must have picked it up.

Soğuk almış gibi görünüyorsun.

You seem to have a cold.

Tom parayı almış olabilir.

- Tom could've taken the money.
- Tom could have taken the money.

Kırarsanız kendinizi almış sayın.

You break it, you bought it.

Bir tane almış mıydın?

Did you buy one yet?

Uçak fazla rezervasyon almış.

The plane is overbooked.

O rüşvet almış olamaz.

He can't be bribed.

Tom soğuk almış görünüyordu.

Tom seemed to have a cold.

Tom soğuk almış görünüyor.

Tom seems to have a cold.

O kitabı nereden almış?

Where did she buy that book?

Sami bunu Walmart'tan almış.

Sami took this from Walmart.

Etin tadını almış bir kere.

He has a taste for meat.

Genç yavrular başlarına bela almış.

The young cubs have found trouble.

Reklam almış gibi olduk ama

We seemed to have received advertising, but

- Soğuk almış olmalıyım.
- Üşütmüş olmalıyım.

I must have caught a cold.

O, soğuk almış gibi görünüyor.

He seems to have caught a cold.

Biraz kilo almış gibi görünüyorsun.

You seem to have gained some weight.

Tom kilo almış gibi görünüyor.

Tom seems to have gained weight.

Tom 30 pound almış olmalı.

- Tom must've gained thirty pounds.
- Tom must have gained thirty pounds.

Tom bunu nereden almış olabilir?

Where could Tom have gotten that from?

Birisi şemsiyeni yanlışlıkla almış olmalı.

- Somebody must've taken your umbrella by mistake.
- Someone must've taken your umbrella by mistake.
- Somebody must have taken your umbrella by mistake.

Tom tekila almış gibi görünüyor.

It looks like Tom has gotten into the tequila.

Tom'dan henüz haber almış değilim.

I have yet to hear back from Tom.

Tom soğuk almış gibi görünüyordu.

Tom sounded like he had a cold.

Mary bu ojeyi nereden almış?

Where did Mary buy this nail polish?

Tom bu şeyi nereden almış?

Where did Tom get this stuff?

Tom bunu nereden satın almış?

- Where did Tom buy this hat?
- Where did Tom buy that hat?

Pahalı bir baba koltuğu almış.

He purchased an expensive "chair for the father".

Tom'un yeteneğini hafife almış olabiliriz.

We might've underestimated Tom's ability.

Doğum günümde bana bunu almış.

This is what he gave me for my birthday.

Hiç diyabet tanısı almış mıydınız?

Have you ever been diagnosed with diabetes?

- Dedesinin ismini almış olmalı.
- Ona dedesinin ismini vermiş olmalılar.
- Büyükbabasının adını almış olmalı.

He must have been named after his grandfather.

çabukluk arayışımızda uygunluk kalitenin yerini almış.

and convenience trumps quality in our quest for quick.

Çünkü bütün milletvekillerini satın almış durumda

Because he bought all the deputies

Altınını ipotek etmiş ve kredi almış.

She mortgaged her gold and took the loan.

Birisi yanlışlıkla benim şemsiyemi almış olmalı.

- Someone must have taken my umbrella by mistake.
- Someone must've taken my umbrella by mistake.

O animasyonlu karikatürden ilham almış olacak.

- He will have gotten the inspiration from that animated cartoon.
- It will have taken inspiration from that animated cartoon.

Jack yanlışlıkla benim şemsiyemi almış olabilir.

Jack may have taken my umbrella by mistake.

Tom yanlışlıkla benim şemsiyemi almış olabilir.

Tom may have taken my umbrella by mistake.

Tom biraz kilo almış gibi görünüyor.

It looks like Tom has gained a little weight.

Tom kesinlikle dersini almış gibi görünüyor.

Tom certainly seems to have learned his lesson.

Mary klasik eğitim almış bir müzisyendir.

Mary is a classically-trained musician.

Babası doğum gününde Tom'a araba almış.

Tom's father gave him a car for his birthday.

Tom'un yaşını almış biri olduğunu biliyorum.

I know Tom is a little old.

- Bunu bana almış.
- Bana bunu aldı.

She bought this for me.

O siktiğimin orospusu kredi kartımı almış.

That fucking whore took my credit card.

Onu son gördüğümden beri kilo almış.

He gained weight since the last time I saw him.

İyi eğitim almış, beyaz ırktan bir erkeğin

There is no way a well-educated white male can understand

Mimar prestijli bir ödül almış olduğuyla övündü.

The architect boasted that he had received a prestigious award.

- Dedem bana almış!
- Dedem onu bana aldı!

Grandpa bought it for me!

- Ona dedesinin adı verildi.
- Adını dedesinden almış.

He was named after his grandfather.

Benim sözümü hakaret olarak almış gibi görünüyor.

She seems to have taken my remark as an insult.

Erkek arkadaşından almış olduğu hediyeyi bana gösterdi.

She showed me the present that she had received from her boyfriend.

Param olsaydı o arabayı satın almış olurdum.

- I would have bought that car if I'd had the money.
- I would've bought that car if I'd had the money.

O hareketli çizgi filmden ilham almış olacak.

He will have gotten the inspiration from that animated cartoon.

Tom yeni bir araba almış gibi görünüyor.

It looks like Tom bought a new car.

Tom telefon numarasını almış olsaydı Mary'yi arardı.

- Tom would've called Mary if he'd had her phone number.
- Tom would have called Mary if he'd had her phone number.

Daha kalifiye birisini işe almış olmaları gerekiyordu.

- They should have hired someone more qualified.
- They should've hired someone more qualified.

- Yedek almış mıydın?
- Yedeği var mı sende?

Do you have a backup?

- Çocukları Tom'un yanında.
- Tom çocuklarını yanına almış.

- Tom has his children with him.
- Tom has his kids with him.

- İyi not almış mıyım?
- Notum yüksek mi?

Did I get a good grade?

Karısına pahalı bir doğum günü hediyesi almış.

He bought an expensive birthday present for his wife.

Ona güzel bir doğum günü hediyesi almış.

She bought him a nice birthday present.

Sanırım Tom geçen hafta baktığı evi almış.

I think Tom bought the house he was looking at last week.

O yaşını başını almış. En azından otuz yaşında.

She's no spring chicken. She's at least thirty.

Gemi su almış ve kıç tarafı aşağı inmişti.

The ship had taken on water and was down by the stern.

Sanırım Tom almaması gereken bir şey almış olabilir.

- I think Tom might've taken something he shouldn't have.
- I think that Tom might've taken something he shouldn't have.

Ben anahtarı almış olsaydım, kapının arkasında duruyor olmazdım.

If I had taken the key, I wouldn't be standing behind the door.

Bu yıl ondan doğum günü hediyesi almış mıydın?

Did you get a birthday present from him this year?

- Dedesinin ismini almış olmalı.
- Ona dedesinin ismini vermiş olmalılar.
- Ona büyükbabasının adı verilmiş olmalı.
- Büyükbabasının adını almış olmalı.

He must have been named after his grandfather.

Başarılı, iyi eğitim almış, beyaz ırktan Amerikalı bir erkektim.

I was a successful, well-educated, white American male.

- Onun yeteneklerini küçümsemiş olabiliriz.
- Onun yeteneğini hafife almış olabiliriz.

We might have underestimated his ability.

Bölgedeki Soğuk Savaş, asla öngörülemeyecek bir hal almış durumda.

It’s a Cold war that's becoming incredibly unpredictable.

Tom ihtiyacı olan parayı başka birinden ödünç almış olabilir.

- Tom might have borrowed the money he needed from someone else.
- Tom might've borrowed the money he needed from someone else.

Biraz kilo almış olmalıyım. Kot pantolonumum düğmesi gerçekten sıkıyor.

I must have gained some weight. My jeans' button is really tight.

Bu mektubu daha önce almış olsaydım, farklı olarak davranırdım.

Had I gotten this letter sooner, I'd have acted differently.

- Bu huyu babasından almış.
- Bu huy ona babasından geçme.

He picked up that habit from his father.

Kalan %97, steroid almış bir tür çılgın enerji tavşanı gibi

The remaining 97% continues to smash into the wall,

Önümüzdeki Mart ayında dört yıl boyunca İngilizce eğitimi almış olacaksın.

You will have studied English for four years next March.

- Tom mavi gözlerini babasından almış.
- Tom'un gözünün maviliği babasına çekmiş.

Tom has his father's blue eyes.

- Hiç sara tanısı almış mıydınız?
- Hiç epilepsi teşhisi aldınız mı?

Have you ever been diagnosed with a seizure disorder?

- Hiç astım teşhisi aldınız mı?
- Hiç astım tanısı almış mıydınız?

Have you ever been diagnosed with asthma?

İki kez bir çift hap almış olmama rağmen baş ağrım geçmedi.

Although I had twice taken a pair of pills, my headache did not go away.

- Tom sarhoş.
- Tom kafayı bulmuş.
- Tom'un kafası güzel.
- Tom uyuşturucu almış.

Tom is high.

- Tom rüşvet aldığını itiraf etti.
- Tom rüşvet almış olduğunu itiraf etti.

- Tom admitted that he had taken bribes.
- Tom admitted he had taken bribes.
- Tom admitted he'd taken bribes.
- Tom admitted that he'd taken bribes.

- Tom pahalı bir kol saati almış.
- Tom pahalı bir saat aldı.

Tom bought an expensive watch.

Tom şu ana kadar Mary'den bir haber almış olması gerektiği için endişeli.

- Tom is worried because he should have heard from Mary by now.
- Tom is worried because he should've heard from Mary by now.