Translation of "ışıkta" in English

0.005 sec.

Examples of using "ışıkta" in a sentence and their english translations:

Kırmızı ışıkta geçtin.

You ran a red light.

Kırmızı ışıkta geçmemeliydim.

We shouldn't have run that red light.

Kırmızı ışıkta geçme!

Don't go past the traffic light in red!

Bu ışıkta göremiyorum.

I can't see in this light.

Zayıf ışıkta okumamalısın.

You shouldn't read in such poor light.

Loş ışıkta dans ettik.

We danced in the subdued lighting.

Kırmızı ışıkta arabasını durdurmadı.

He did not stop his car at the red light.

Kırmızı ışıkta durdun mu?

- Did you stop at the red light?
- Did you stop at the red traffic light?

O kırmızı ışıkta geçmemeliydim.

I shouldn't have run that red light.

Kırmızı ışıkta sağa dön.

Turn right at the red light.

Tom loş ışıkta okuyamadı.

Tom wasn't able to read in the dim light.

Tom kırmızı ışıkta geçti.

Tom ran a red light.

Bu ışıkta görebiliyor musun?

Can you see in this light?

İlk ışıkta sola dön.

Turn left at the first light.

İkinci ışıkta sola dönmelisin.

You need to turn left at the second light.

Tom kırmızı ışıkta geçmedi.

Tom didn't run the red light.

Ben kırmızı ışıkta geçtim.

I ran a red light.

Sami kırmızı ışıkta durdu.

Sami stopped at a red light.

Düşük ışıkta çekim yapan kameralarsa...

But a low-light camera...

Yayalar sadece yeşil ışıkta geçmelidirler.

The pedestrians must cross only at the green light.

Tom'un kırmızı ışıkta geçtiğini gördüm.

I saw Tom running a red light.

Ama düşük ışıkta görmeye ayarlı kameralar...

But specialist low-light cameras...

İkisi de yapay ışıkta iyi görüyor.

Both see well in the artificial light.

Ve anne kırmızı ışıkta durmadan ilerliyor.

and the mother goes right through a red light.

Polis kırmızı ışıkta caddeyi geçmememizi söyledi.

The policeman told us not to cross the street against the red light.

Onun yüzünü loş bir ışıkta gördüm.

I saw his face in the dim light.

O kırmızı ışıkta yolu yaya geçti.

He crossed the road on foot at the red light.

Sonra anne ikinci kez kırmızı ışıkta geçiyor,

And then the mother goes through a second red light,

Buraya gelirken neredeyse her ışıkta durmak zorunda kaldım.

I had to stop at almost every light on the way here.

- Işık kırmızıyken caddeyi geçmen tehlikelidir.
- Kırmızı ışıkta caddeyi geçmen tehlikelidir.

It's dangerous for you to cross the street when the light is red.

Bu caddeden aşağıya doğru git ve üçüncü ışıkta sağa dön.

Go straight down this street and turn right at the third light.

Kırmızı ışıkta geçerseniz, bir kazaya neden olma riskini göze alırsınız.

- If you run a red light, you risk causing an accident.
- If you run a red light, you run the risk of causing an accident.

Düşük ışıkta çekim yapabilen bir kamera bu donuk dünyayı bize gösteriyor.

A low-light camera reveals this frozen world.

Ama düşük ışıkta çalışan kameralar farklı bir yaklaşımı olan bir türü ortaya çıkarıyor.

But low-light cameras reveal a species with a different approach.

- O kırmızı trafik ışığında caddenin karşısına yürüdü.
- Caddeyi kırmızı ışıkta yaya olarak geçti.

He walked across the street on a red traffic light.

Düşük ışıkta çekim yapabilen bir kamera bir anne kutup ayısı ile iki yavrusunu tespit ediyor.

A low-light camera reveals a mother polar bear and her two cubs...

Kırmızı ışıkta ya da yaya geçidi olmayan yerlerde karşıdan karşıya geçmekle ilgili burada bir yasa var mıdır?

Is there a law here about jaywalking?