Translation of "İngilizcede" in English

0.022 sec.

Examples of using "İngilizcede" in a sentence and their english translations:

İngilizcede kötüydüm.

I was bad at English.

- O, İngilizcede zayıftır.
- O, İngilizcede zayıf.

He is weak in English.

O, İngilizcede yeterlidir.

He is proficient in English.

O, İngilizcede mükemmeldir.

She is excellent in English.

O, İngilizcede akıcıdır.

He is fluent in English.

Ben İngilizcede rahatım.

I'm comfortable in English.

Goro İngilizcede iyidir.

Goro is good at English.

- İngilizcede büyük ilerleme yapıyor.
- İngilizcede büyük ilerleme kaydediyor.

He is making great progress in English.

- İngilizcede "kayşa"ya ne denir?
- İngilizcede şirket nasıl söylenir?

How do you say "kaisha" in English?

İngilizcede akıcılık bir zorunluluktur.

Fluency in English is a must.

İngilizcede ustalaşmak kolay değildir.

English isn't easy to master.

O, İngilizcede bizim önümüzde.

He is ahead of us in English.

İngilizcede her zaman iyiydim.

I was always good at English.

İngilizcede nasıl "yuri" dersiniz?

How do you say "yuri" in English?

O, İngilizcede 90 aldı.

He got 90 in English.

İngilizcede nasıl XXX diyorsunuz?

How do you say XXX in English?

İngilizcede akıcı olmak istiyorum.

I want to be fluent in English.

İngilizcede nasıl "rugby" diyorsunuz?

How do you say "rugby" in English?

İngilizcede "Amerikan futbolu" nedir?

- What is "American football" called in English?
- What is "American football" in English?

İngilizcede ilerlemek istiyor musun?

Do you want to get ahead in English?

İngilizcede nasıl telaffuz edilir?

How do you pronounce "about" in English?

- İngilizcede "blue" ve "blew" homonimdir.
- İngilizcede "blue" ve "blew" sesteştir.

In English "blue" and "blew" are homonyms.

Birkaç yıl içinde İngilizcede uzmanlaştı.

He got very proficient in English in a few years.

Öğrenciler İngilizcede iyi ilerleme yapıyorlar.

The students are making good progress in English.

O İngilizcede benden daha üstün.

She surpasses me in English.

İngilizcede yüklem nesneden önce gelir.

In English the verb precedes the object.

İngilizcede bu kuşa ne dersiniz?

What do you call this bird in English?

İngilizcede bu böceğe ne diyorsunuz?

What do you call this insect in English?

İngilizcede "kaisha" için kelime nedir?

What's the word for "kaisha" in English?

İngilizcede yeterliyse, onu işe alırım.

- If he is proficient in English, I'll employ him.
- If he's fluent in English, I'll hire him.
- If he's proficient in English, I'll hire him.

O, İngilizcede iyi notlar alır.

She gets good marks in English.

Marika bana İngilizcede yardım eder.

Marika helps me in English.

İngilizcede bu balığa ne denilir?

- What do you call this fish in English?
- What is this fish called in English?

İngilizcede kendi sınıfının en iyisidir.

He's the best in his class in English.

Bir daha asla İngilizcede yazmayacağım.

I will never write again in English.

O, İngilizcede çok ilerleme yapmadı.

He didn't make much progress in English.

O, İngilizcede iyi dereceler aldı.

She got good grades in English.

İngilizcede nasıl bu kadar iyisin?

How are you so good at English?

O, İngilizcede iyi notlar aldı.

She got good marks in English.

Bu sebzeye İngilizcede ne dersiniz?

- What do you call this vegetable in English?
- How do you call this vegetable in English?

İngilizcede bu balığa ne dersiniz?

- What do you call this fish in English?
- What is this fish called in English?

Bu çiçeğe İngilizcede "lily" denir.

This flower is called a lily in English.

İngilizcede bu çiçeğe ne dersiniz?

What do you call this flower in English?

O, kendi sınıfında İngilizcede öndedir.

He is ahead of his class in English.

Tom, Fransızca ve İngilizcede akıcı.

Tom is fluent in French and English.

- İngilizcede kendimi çok iyi ifade edemem.
- İngilizcede kendimi çok iyi ifade edemiyorum.

I can't express myself in English very well.

İngilizcede hiç kimse ona aşık atamaz.

No one can match him in English.

O, İngilizcede hızlı bir gelişme yaptı.

He has made rapid progress in English.

İngilizcede sıra dışı bir yeteneği var.

He has an unusual ability in English.

O, İngilizcede 100 üzerinden 90 aldı.

- He got 90 marks out of 100 in English.
- He got 90% in English.

İngilizcede kayda değer bir gelişme yaptı.

He made remarkable progress in English.

İngilizcede dikkate değer bir ilerleme kaydetti.

He has made remarkable progress in English.

İngilizcede iyileştirici bir kurs almak zorunda.

She has to take a remedial course in English.

Tom Fransızcada İngilizcede olduğundan daha iyi.

Tom is better at French than he is at English.

Bu, İngilizcede benim son cümlem olacak.

This will be my last sentence in English.

Ken İngilizcede daha iyi olmak istiyor.

Ken wants to get better at his English.

Tom İngilizcede buna ne dendiğini bilmiyor.

Tom doesn't know what this is called in English.

Amerika'da İngilizcede büyük ilerleme yaptın mı?

Have you made much progress in English in America?

İngilizcede Zeitgeist'ı karşılayan bir sözcük yoktur.

English has no word for "Zeitgeist".

İngilizcede 100 üzerinden 90 puan aldı.

He got 90 marks out of 100 in English.

Ben İngilizcede iyi bir not aldım.

I got a good grade in English.

İngilizcede öğrendiğin ilk kelimeyi hatırlayabiliyor musun?

Can you remember the first word you learned in English?

Tom son dönem İngilizcede başarısız oldu.

Tom failed English last semester.

İngilizcede "Amerikan futbolu"na ne denir?

What is "American football" called in English?

İngilizcede söz dizimi Fincedekinden daha sıkıdır.

In English the word order is stricter than Finnish.

İngilizcede tahminen yarım milyonun üzerinde sözcük var.

It is estimated that there are over half a million words in English.

Bazıları İngilizcede iyiler, diğerleri ise matematikte iyiler.

Some are good at English, and others are good at mathematics.

İngilizcede akıcı olmak istiyorsan, onun üzerinde durmalısın.

If you want to be fluent in English, you've got to keep at it.

Sekreter güzel olmasının yanı sıra İngilizcede iyidir.

The secretary is good at English in addition to being beautiful.

O Japonca kelimenin İngilizcede bir karşılığı yok.

That Japanese word has no equivalent in English.

Eğer o, İngilizcede akıcı ise, onu çalıştıracağım.

If he's fluent in English, I'll hire him.

Kız kardeşim İngilizcede önemli bir gelişme kaydetti.

My sister has made remarkable progress in English.

İngilizcede "make" ve "do" arasındaki fark nedir?

What is the difference between "make" and "do" in English?

İngilizcede "skill" ve "ability" arasındaki fark nedir?

What is the difference between "skill" and "ability" in English?

Tom hem Fransızcada hem de İngilizcede iyidir.

Tom is good at both French and English.

İngilizcede "ultraviyole" sık sık "UV" olarak kısaltılır.

In English, "ultraviolet" is often abbreviated as "UV".

Tom İngilizcede söylemek istediğini nasıl söylediğini bilmiyor.

Tom doesn't know how to say what he wants to say in English.

- İngilizcede ne söyleyebilirsin?
- İngilizce olarak ne söyleyebilirsin?

What can you say in English?

"Heimat," İngilizcede karşılığı bulunmayan Almanca bir kelimedir.

Heimat is a German word with no English equivalent.

Gelecek hafta İngilizcede bütünleme sınavına girmek zorundayım.

I have to take a make up test in English next week.

İngilizcede, Japoncadan ödünç alınmış bazı kelimeler vardır.

In English there are some words borrowed from Japanese.

İngilizcede, virgül yerine bir ondalık nokta kullanırız.

In English, we use a decimal point instead of a comma.

İngilizcede normal cümle yapısı özne - yüklem - nesne /tümleçtir.

In English, the usual sentence structure is Subject - Verb - Object/Complement.

O Fransızca konuşabilir ve hatta İngilizcede daha iyi.

She can speak French, and is even better at English.

Tom Fransızcada iyi ama İngilizcede çok daha iyi.

Tom is good at French, but he's a lot better at English.

Eğer o İngilizcede yeterli ise onu işe alacağım.

If he is proficient in English, I'll employ him.

Şu iki çocuk neredeyse İngilizcede aynı yeteneğe sahip.

Those two boys have about the same ability in English.

Geçen yıl İngilizcede dikkat çekici bir ilerleme yaptın.

You've made remarkable progress in English in the past year.

O son günlerde İngilizcede kayda değer ilerleme yaptı.

She has recently made remarkable progress in English.

Anadili İngilizce olan birçok kişi İngilizcede hatalar yapar.

Many native English speakers make errors in English.

İngilizcede akıcı olmak için ne kadar süre İngiltere'de yaşamalıyım?

How long should I live in England in order to become fluent in English?

İngilizcede dil adlarının ilk harfleri her zaman büyük mü yazılır?

Are the first letters of the names of languages always written in uppercase in English?

İngilizcede birinin yaşından bahsetmek istiyorsak "to be" fiilini kullanmamız gerekir.

If we want to talk about age in English, we should use the verb "to be".

Ne kadar sıkı çalışırsan çalış, bir sene veya civarında İngilizcede uzmanlaşamazsın.

However hard you may study, you can't master English in a year or so.