Translation of "İnan" in English

0.006 sec.

Examples of using "İnan" in a sentence and their english translations:

İnan.

Believe.

Kendine inan.

Believe in yourself.

Aşka inan!

Believe in love!

İstediğine inan

Believe anything you want.

İstediğine inan.

Believe what you will.

İnan bana.

Believe you me.

İnan bana!

- Believe me.
- Believe me!

Sadece bana inan.

Just believe me.

İnan bana seksisin.

You're sexy, trust me.

İnan bana lütfen.

Please believe me.

Oh lütfen, inan bana.

Oh please, believe me.

Eğer istersen buna inan.

Believe that if you want to.

İnan bana, ölmek istemem.

Believe me, I don't want to die.

İnan bana, ben denedim.

Believe me, I've tried.

Bunu seveceksin, inan bana.

You'll like it, believe me.

İster inan ister inanma.

Believe it or not.

Ona inan. Böyle daha iyi.

Believe it. It's better like this.

Şansından daha çok gücüne inan.

Believe more in your strength than in your luck.

Aşırı derecede eğlendim, inan bana.

I enjoyed myself enormously, believe me.

İnan bana, sen bilmek istemiyorsun.

Trust me, you don't want to know.

İnan bana, buna ihtiyacın var.

Trust me, you need this.

- İnançlı ol.
- İnan.
- Biraz sabır.

Have faith.

Güzel. İstediğin ne ise inan.

Fine. Believe whatever you want.

Kendi gücüne ve görevine inan!

Believe in your power and duty!

- İster inan ister inanma, skydiving'e gittim.
- İnan ya da inanma, gökyüzü dalışına gittim.

Believe it or not, I went skydiving.

Sana seni sevmediğimi söylediğimde bana inan.

Believe me when I tell you that I don't love you.

İnan bana, o özür işe yaramayacak.

Believe me, that excuse ain't gonna fly.

Düz dünyaya inan insanların sayıları gitgide artıyordu

The number of people who believe in the flat world is increasing day by day

İster inan ister inanma, Tom 70 yaşında.

Believe it or not, Tom is 70 years old.

İnan bana, asla yanlış bir şey yapmadım.

Believe me, I never did anything wrong.

Gördüklerinin ancak yarısına inan. Duyduklarının ise hiçbirine.

Believe none of what you hear and only half of what you see.

Sen Marika'dan çok daha güzelsin. İnan bana!

You are much more beautiful than Marika. Believe me!

Gerçeği arayanlara inan ve onu bulanlardan kuşkulan.

Believe those who are seeking truth and doubt those who have found it.

İster inan ister inanma ama 70 yaşında.

Believe it or not, he is 70 years old.

İster inan ister inanma, bu kez alaycı değilim.

Believe it or not, I'm not sarcastic this time.

İster inan ister inanma, mağaradan bir canavar çıktı.

Believe it or not, a monster emerged from the cave.

İnan ya da inanma, şeftaliler ve bademler akrabalar.

Believe it or not, peaches and almonds are family.

İster inan ister inanma şeftali ve badem ilişkilidir.

Believe it or not, peaches and almonds are related.

İster inan ister inanma, o ona aşık oldu.

Believe it or not, he fell for her.

İster inan ister inanma, bu kadının üç çocuğu var.

Believe it or not, this woman has three kids.

Sen buna ister inan istersen inanma, ben buna inanıyorum.

Whether you believe it or not, I believe it.

İster inan ister inanma, o bir yumurta bile pişiremez.

Believe it or not, she cannot even cook an egg.

"Olur o!" – "Hayır, Tom, inan bana: O kötü gidecek!"

"That'll work!" – "No, Tom, believe me: That'll go pear-shaped!"

- Adı bir türlü aklıma gelmiyordu.
- İnan olsun, adı aklıma gelmedi.

I could not remember his name for the life of me.

İster inan ister inanma, şeftaliler ve bademler aynı aileden geliyor.

Believe it or not, peaches and almonds are in the same family.

İster inan ister inanma, bu benim başıma daha önce defalarca geldi.

Believe it or not, this has happened to me many times before.

UFO gördüm! Ciddiyim! Bana inan lütfen. Ben deli ya da öyle bir şey değilim.

I saw a UFO! I'm serious! Please, believe me. I'm not crazy or anything like that.

Ben yabancılar için bir İspanyolca öğretmeniyim, bu yüzden inan bana, ben ne hakkında konuştuğumu biliyorum.

I'm a teacher of Spanish for foreigners, so believe me, I know what I'm talking about.

- İnan bana sana son şeyi söylediğimde endişelenmen gerek.
- İnanın bana size son şeyi söylediğimde endişelenmeniz gerek.

Believe me when I say that that's the last thing you should be worried about.

Uzun zaman önce, senin büyükannenin büyükanesi henüz doğmamışken, huysuz ve dikkatsiz bir milyarder yaşıyordu.O pis, kötü bir adamdı. Fakat yine de Amerika Birleşik Devletleri başkanlığına seçildi. Bu gerçekten bir kez oldu. İnan bana.

A long time ago when your grandma's grandma wasn't even born, there lived an ill-minded and reckless billionaire. He was a nasty, evil man. But nonetheless he was elected president of the United States of America. This really happened once. Believe me.

"Tak tak, evde kimse var mı?" "Defol git!" "Seni duyamıyorum." "Tamam, ne var" "Kendimi tanıtmama izin ver.Ben Geronimo Stilton." "Ne istiyorsun?" "Ekselansları, Krallığınızdan geçmeme izin verin böylece ben-" "Reddedildi." "Ama-" "Eğer gerçek bir savaşçı değilsen." "İnan bana şövalye değilim." "Öyleyse hiç kılıcın yok? "Bir tane bile yok." " Şövalye değilim." "Triforce parçası için ne diyeceksin?" "Şövalye değilim!" "Senin web sitende bulduğum bu resimde bir şövalyeye benziyorsun." "Şövalye değilim!" "Hadi defol git." "Ama... Tamam."

"Knock knock, is anyone home?" "Go away!" "I can't hear you." "Okay, what is it?" "Allow me to introduce myself. I am Geronimo Stilton." "What do you want?" "Your Highness, allow me to cross your kingdom so that I can get—" "Denied." "But—" "Unless you're a true warrior." "Believe me when I tell you that I am NOT a knight." "So you have no sword?" "Not even one. I am not a knight." "How about a piece of the Triforce?" "I am NOT a knight!" "You look like a knight on this picture I found on your website." "I am not a knight!" "Then go away." "But... okay."