Translation of "ölmüş" in English

0.013 sec.

Examples of using "ölmüş" in a sentence and their english translations:

Tom ölmüş.

- Tom's gone.
- Tom is gone.

Ağaç ölmüş.

The tree is dead.

Ölmüş olmalı.

He's supposed to be dead.

Araba bataryam ölmüş.

My car battery is dead.

Şu çiçekler ölmüş.

Those flowers have died.

Keşke ölmüş olsan.

- I wish you were dead!
- I wish you were dead.

Keşke ölmüş olsam!

- I wish I was dead.
- I wish I were dead.

O ölmüş olmalı.

He must be dead.

Onlar ölmüş olmalı.

They must be dead.

Tom ölmüş olamaz.

Tom can't be dead.

Tom ölmüş olmalı.

- Tom must be dead.
- Tom must've died.

Tom ölmüş olabilir.

- Tom could've died.
- Tom could have died.

Sen ölmüş değilsin.

You're not dead.

O ölmüş mü?

- Is he dead?
- He's dead?

Tom muhtemelen ölmüş.

- Tom is probably dead.
- Tom is likely to be dead.

Ölmüş gibi davranmalısın.

You should pretend to be dead.

Ölmüş olman gerekiyor.

You're supposed to be dead.

Tom ölmüş olmayabilir.

Tom may not be dead.

Onun babası ölmüş.

Her father died.

Fadıl ölmüş olabilir.

Fadil might be dead.

Minned'in çiçekleri ölmüş.

Mennad's flowers are dead.

İki dedesi de ölmüş.

Both his grandfathers are dead.

Tom'un ölmüş olabileceğini düşünüyorum.

- I think Tom might be dead.
- I think that Tom might be dead.

Keşke Tom ölmüş olsa.

I wish Tom were dead.

Tom çoktan ölmüş olabilir.

Tom may already be dead.

Benim pil neredeyse ölmüş.

- My battery is almost dead.
- My battery is about to die.

Tom'un ölmüş olduğuna inanamıyorum.

- I can't believe that Tom is gone.
- I can't believe Tom is gone.

Şimdiye kadar ölmüş olmalıyız.

We should be dead by now.

Babası geçen sene ölmüş.

His father died last year.

Komşumun ölmüş olabileceğini düşünüyorum.

- I think my neighbour may have died.
- I think my neighbor may have died.

- Ölmüş değilsin.
- Ölü değilsiniz.

You aren't dead.

Tom ölmüş olmayı diledi.

Tom wished he were dead.

Kendimi ölmüş gibi hissettim.

It felt like I was dead.

Tom şu anda ölmüş.

Tom is now deceased.

Tom'un ölmüş olduğunu bilmiyordum.

- I didn't know that Tom had died.
- I didn't know Tom had died.

Tom açlıktan ölmüş olmalı.

- Tom must be starved.
- Tom has to be starved.

Tom kazada ölmüş olmayabilir.

- Tom may not have died in the accident.
- Tom might not have died in the accident.

Tom muhtemelen zaten ölmüş.

Tom is probably already dead.

Sami yerde ölmüş bulundu.

Sami was found deceased on the floor.

O zamana ölmüş olurum.

I'll be dead by then.

- Eve geldiğimde açlıktan ölmüş olacağım.
- Eve vardığımda açlıktan ölmüş olacağım.

I'll be starved when I get home.

Sık sık ölmüş annemi düşünürüm.

I often think of my dead mother.

Ölmüş kocasının anısına değer verdi.

She cherished the memory of her dead husband.

Şimdiye kadar ölmüş olacağını düşündüm.

- I thought you'd be dead by now.
- I thought that you'd be dead by now.

Bildiğimiz kadarıyla Tom ölmüş olabilir.

Tom might be dead for all we know.

Muhtemelen yakında hepimiz ölmüş olacağız.

We'll probably all be dead soon.

Dul kocası ölmüş bir kadındır.

A widow is a woman whose spouse has died.

Tom'un ölmüş olduğunu söylediğini düşündüm.

I thought you said Tom was dead.

Ölmüş atalarının mezarları etrafında oturuyorlar.

They are sitting around the graves of their dead ancestors.

Tom'un gerçekten ölmüş olacağına inanamıyorum.

- I can't believe Tom has really gone.
- I can't believe Tom is really gone.

Tom bir felçten ölmüş olmalı.

- Tom must've died of a stroke.
- Tom must have died of a stroke.

Dan önümüzdeki hafta ölmüş olacak.

Dan will be dead next week.

Tom şimdiye kadar ölmüş olabilir.

Tom could be dead by now.

Cesaretin olmasa şimdi ölmüş olurduk.

If it weren't for your courage, we'd now be dead.

Tom, Mary'nin ölmüş olduğunu duydu.

Tom heard that Mary had died.

Hayır, olamaz! O ölmüş olamaz!

No, it can't be! He can't be dead!

Hayır, bu olamaz! Ölmüş olamaz!

No, it can't be! She can't be dead!

Bu ağaç ölmüş. Kesilmesi gerekir.

This tree is dead. It needs to be cut down.

Beni kurtarmamış olsaydın ölmüş olurdum.

- I would have died if you hadn't saved me.
- I would've died if you hadn't saved me.

Sami kamyonunda donarak ölmüş bulundu.

Sami was found frozen to death in his truck.

Sami'nin anında ölmüş olması gerekirdi.

Sami should have died instantly.

1920'lerde neredeyse 200 kişi ölmüş.

You see, in the 1920s, there was nearly 200.

Büyük Set Resifi'ndeki mercanların yarısı ölmüş.

Half of the coral of the Great Barrier Reef has died.

Altına hücum döneminde binlerce insan ölmüş.

[Bear] Thousands of people died during that gold rush era.

Kocası ölmüş bir kadına dul denir.

A woman whose husband is dead is called a widow.

- Ölü mü?
- Öldü mü?
- Ölmüş mü?

- Dead?
- Is she dead?
- He's dead?

Onun çoktan ölmüş olduğunu nasıl biliyorsun?

How do you know that he's already dead?

Tom birkaç gün içinde ölmüş olacak.

Tom will be dead in a few days.

Güneş olmasaydı, bütün hayvanlar ölmüş olurdu.

If there was no sun, all the animals would be dead.

Tom'un şimdiye kadar ölmüş olacağını düşündüm.

- I thought Tom would be dead by now.
- I thought that Tom would be dead by now.

Tom sabah olmadan önce ölmüş olabilir.

Tom may be dead before morning.

Eşi ölmüş bir adama dul denir.

A man whose wife is dead is called a widower.

Böylesine cesur olmasaydın, muhtemelen ölmüş olurdun.

If you hadn't been so brave, you'd probably have been killed.

Ah! İki yavru kuş, soğuktan ölmüş.

Oh! two birdlings, died of the cold.

Leyla taşrada hemen hemen ölmüş bulundu.

Layla was found almost dead in the outback.

Ya yaşlılıktan ya da yaralandığı için ölmüş.

Died, either of old age or got injured.

O uçağa binmiş olsaydık, şimdi ölmüş olacaktık.

If we'd been on that plane, we'd be dead now.

Modern tıp olmasaydı şu an ölmüş olurdum.

If it wasn't for modern medicine, I'd be dead right now.

Tom beni öldürmek isteseydi çoktan ölmüş olurdum.

If Tom wanted to kill me, I'd already be dead.

Onu ilk gördüğümde, o ölmüş gibi görünüyordu.

When I first saw him, he looked as if he were dead.

- O öldü mü?
- Öldü mü?
- Ölmüş mü?

He's dead?

Biz muhtemelen 50 yıl içinde ölmüş olacağız.

We will probably all be dead within 50 years.

O uçağa binmiş olsaydık, şimdi ölmüş olurduk.

- Had I taken that plane, I would be dead by now.
- If we'd been on that plane, we'd be dead now.
- If we'd taken that plane, we'd be dead now.

Ölmüş olan kişi Tom değildi. O Mary'ydi.

Tom wasn't the one who died. It was Mary.

Tom eve geldiğinde muhtemelen açlıktan ölmüş olacak.

Tom will probably be famished when he gets home.

Araba uçuruma gitmiş olsaydı onlar ölmüş olacaktı.

They would have been killed if the car had gone over the cliff.

Buenos Aires'te ölmüş biri Uruguay'a naklediliyormuş gibi yaptık.

It was a scheme in which we pretended that someone who had died in Buenos Aires was brought to Uruguay,