Translation of "öfkeyle" in English

0.006 sec.

Examples of using "öfkeyle" in a sentence and their english translations:

Öfkeyle boğdu.

He choked with rage.

Öfkeyle kızardı.

She blushed furiously.

Vücudu öfkeyle sarsıldı.

His body was shaking in anger.

Öfkeyle dışarı çıktı.

He went out in anger.

Düşman öfkeyle saldırdı.

The enemy attacked furiously.

Öfkeyle telefonu kapadı.

She rang off angrily.

Üniversitedeyken öfkeyle rekabet ederdik.

We used to compete furiously in college.

Katile karşı öfkeyle doldurulduk.

We were filled with anger against the murderer.

O öfkeyle telefonu kapadı.

- She rang off angrily.
- She hung up angrily.

Odadan öfkeyle dışarı çıktı.

He got out of the room in anger.

O, öfkeyle kapıyı çarptı.

He banged the door in anger.

O ona öfkeyle baktı.

He looked at him angrily.

O, öfkeyle kapıyı kapattı.

He shut the door angrily.

Tom yumruklarını öfkeyle sıktı.

Tom clenched his fists angrily.

Tom öfkeyle Mary'yi itti.

Tom angrily shoved Mary away.

Tom Mary'yi öfkeyle itti.

Tom angrily pushed Mary away.

Tom öfkeyle kapıyı kapattı.

Tom angrily closed the door.

Tom öfkeyle kapıyı çarptı.

Tom angrily slammed the door.

Tom öfkeyle odadan ayrıldı.

Tom angrily walked out of the room.

Tom, Mary'ye öfkeyle baktı.

Tom stared angrily at Mary.

Tom öfkeyle tepki gösterdi.

Tom reacted angrily.

O, ona öfkeyle baktı.

She looked at him angrily.

O, öfkeyle odadan çıktı.

She went out of the room in anger.

Aktris sözleşmesini öfkeyle yırttı.

The actress tore up her contract angrily.

Tom'un gözleri öfkeyle parladı.

Tom's eyes flashed with anger.

O, öfkeyle odadan dışarı koştu.

He ran out of the room in anger.

Tom mızrağını öfkeyle ayıya sallar.

Tom shakes his spear in anger at bear.

Tom öfkeyle Mary'nin mektubunu yırttı.

Tom angrily tore up Mary's letter.

Ondan gelen mektubu öfkeyle yırttı.

He angrily tore up the letter from her.

Tom öfkeyle bir sandalyeyi tekmeledi.

Tom kicked a chair in anger.

Tüketici grupları öfkeyle tepki gösterdiler.

Consumer groups reacted angrily.

Tom odayı öfkeyle terk etti.

Tom left the room angry.

Köpekler zorla giren kişiye öfkeyle havladı.

The dogs barked furiously at the intruder.

Tom ve Mary öfkeyle birbirlerine baktılar.

Tom and Mary stared at each other angrily.

O, öfkeyle ayakkabılarını ve çoraplarını çıkardı.

She threw off her shoes and socks in anger.

Tom, Mary'den gelen mektubu öfkeyle yırttı.

Tom angrily tore up the letter from Mary.

Öfkeyle bir ölçek merdiveni aldı ve bağırdı,

Furious, he picked up a  scaling ladder and shouted,  

- Sinirle kapıyı tıklattı.
- Öfkeyle kilitli kapıyı zorladı.

He angrily rattled the locked door.

Tom ofisine öfkeyle girdi ve kapıyı çaptı.

Tom stormed into his office and slammed the door.

Öfkeyle başlayan her şey, utanmayla sona erer.

Whatever is begun in anger ends in shame.

Korku ve öfkeyle bölünmüş olan bir millet için tehlikedir.

the dangers to a nation riven by anger and fear.

- Tom sinirle kapıyı tıklattı.
- Tom öfkeyle kilitli kapıyı zorladı.

Tom angrily rattled the locked door.

Zor kazandıkları kazançlarını takip etmek için göndermeyeceği söylendiğinde öfkeyle patladı:

to follow up their hard-won gains, he exploded with anger:

- Tom cümleye kızgınca tepki gösterdi.
- Tom hükme öfkeyle tepki gösterdi.

Tom reacted angrily to the sentence.

Ve işte o zaman siz öfkeyle birlikte daha yapıcı olmaya başlayabilirsiniz.

and then you can begin to become more constructive with the anger.

Krasny'de, arka muhafız ordunun geri kalanından koptuğunda, Ney öfkeyle teslim olma çağrılarını reddetti

At Krasny, when the rearguard got cut-off from the rest of the army, Ney angrily rejected

- Yaşlı kadın bana somurtkanlık ve güvensizlikle baktı.
- Yaşlı kadın bana öfkeyle ve kuşkuyla baktı.

The old woman looked at me with surliness and mistrust.