Translation of "Yaşlı" in Dutch

0.015 sec.

Examples of using "Yaşlı" in a sentence and their dutch translations:

Onlar yaşlı.

Ze is oud.

Tom yaşlı.

Tom is bejaard.

O yaşlı.

Zij is oud.

Yaşlı değilsin

U bent niet oud.

Yaşlı değiliz.

We zijn niet oud.

Yaşlı değilim.

Ik ben niet oud.

Yaşlı görünüyorsun.

Je ziet er oud uit.

- Tom çok yaşlı.
- Tom çok fazla yaşlı.

Tom is te oud.

Yaşlı adam oturdu.

De oude man ging zitten.

Çok yaşlı olabilirim.

Misschien ben ik te oud.

Tom yaşlı görünmüyor.

Tom ziet er niet oud uit.

Yaşlı adam oturuyor.

De oude man zit.

Tom en yaşlı.

Tom is de oudste.

Yaşlı adamı sevdim.

Ik hield van de oude man.

Tom gerçekten yaşlı.

- Tom is zeer oud.
- Tom is heel oud.

- Yaşlı adam tek başına yaşıyor.
- Yaşlı adam yalnız yaşıyor.
- Yaşlı adam kendi başına yaşamaktadır.

De oude man leeft alleen.

- Yaşlı ama kuvvetli.
- Çok yaşlı olmasına rağmen, güçlü birisi.

Hoewel hij heel oud is, is hij sterk.

Eski ve yaşlı orman.

Het oerbos.

Yaşlı kadın neredeyse çiğneniyordu.

De oude vrouw werd bijna overreden.

Yaşlı çiftin çocukları yoktu.

- Het oude echtpaar had geen kinderen.
- Het bejaarde echtpaar had geen kinderen.

Yaşlı adam üzgün görünüyor.

- De oude man lijkt bedroefd.
- De oude ziet er triestig uit.

Yaşlı adam yere düştü.

De oude man viel op de grond.

Yaşlı adam akıllı görünüyordu.

De oude man zag er wijs uit.

Yaşlı adam tepede durdu.

De oude man stond op de heuvel.

Yaşlı adam kanserden öldü.

De oude man stierf aan kanker.

Annem ve babam yaşlı.

Mijn ouders zijn oud.

Yaşlı adam yapayalnız oturdu.

De oude man zat helemaal alleen.

Tom yeterince yaşlı değil.

Tom is niet oud genoeg.

Yaşlı kadın otobüsten indi.

De oude vrouw ging de bus uit.

Arabam benden daha yaşlı.

Mijn auto is ouder dan ik.

Tom çok yaşlı görünüyordu.

Tom zag er erg oud uit.

Yaşlı adam çok nazik.

De oude man is heel vriendelijk.

Yerimi yaşlı bayana verdim.

Ik gaf mijn zitplaats aan de oude vrouw.

Ken Seiko'dan daha yaşlı.

Ken is ouder dan Seiko.

Yaşlı adam etkileyici görünüyordu.

De oude man zag er indrukwekkend uit.

Yaşlı adam yalnız yaşıyor.

De oude man leeft alleen.

Yaşlı bir kadınla tanıştım.

Ik kwam een oude vrouw tegen.

Ben yaşlı bir adamım.

Ik ben een oude man.

Yaşlı insanlar erken uyanıyor.

Oude mensen worden vroeg wakker.

Annem babamdan daha yaşlı.

Mama is ouder dan papa.

Tom benden daha yaşlı.

Tom is ouder dan ik.

Tom Mary'den biraz yaşlı.

Tom is een beetje ouder dan Maria.

- Yaşlı adam tek başına yaşıyor.
- Yaşlı adam kendi başına yaşamaktadır.

De oude man leeft alleen.

- Yaşlı adam herkes tarafından seviliyordu.
- Yaşlı adam herkes tarafından sevilirdi.

De oude man was geliefd bij iedereen.

Ben yaşlı olduğum ve her yaşlı gibi prostat sorunu yaşadığım için

Als oude man... ...heb ik prostaatproblemen, net als alle oude mannen.

Yaşlı bir kadın araba sürüyor,

Een oude vrouw rijdt in haar auto

Yanında orta yaşlı kızı var

met haar dochter van middelbare leeftijd naast haar

Yaşlı kadın düştü ve kalkamadı.

De oude vrouw viel en kon niet meer overeind komen.

Yaşlı adam geçen hafta öldü.

De oude man is vorige week overleden.

Yaşlı adam benimle Fransızca konuştu.

De oude man sprak Frans met me.

Yaşlı adam herkes tarafından sevilirdi.

- De oude man was geliefd bij iedereen.
- De man werd geliefd door iedereen.

O çok yaşlı ve hastaydı.

Hij was erg oud en ziek.

O, neşeli, yaşlı bir adam.

Hij is een vrolijke oude man.

Annesi göründüğü kadar yaşlı değil.

Haar moeder is niet zo oud als ze er uitziet.

O onun için çok yaşlı.

Zij is te oud voor hem.

Onların hepsi senden daha yaşlı.

Ze zijn allemaal ouder dan u.

Yaşlı adamın bir gözü kördür.

De oude man is blind aan een oog.

O, Ken'den çok daha yaşlı.

Hij is veel ouder dan Ken.

O yaşlı adam kanserden öldü.

Die oude man stierf aan kanker.

O, çirkin yaşlı bir adamdır.

Hij is een vieze ouwe man.

Tom benim için çok yaşlı.

Tom is te oud voor me.

Babam göründüğü kadar yaşlı değildir.

Mijn vader is niet zo oud als hij eruitziet.

Onun yaşlı kedisi hâlâ hayatta.

Zijn oude kat leeft nog.

O sinsi yaşlı bir köpek.

Hij is een slimme oude hond.

Onlar bizden daha yaşlı olabilirler.

Ze zijn wellicht ouder dan wij.

Yaşlı köpekler yeni hileler öğrenebilirler.

Oude honden kunnen nieuwe trucs leren.

Yaşlı çiftin hiç çocukları yoktu.

- Het oude koppel had geen kinderen.
- Het oude echtpaar had geen kinderen.

Tom benim kadar yaşlı değildir.

Tom is niet zo oud als ik.

Adam yaşlı mı genç mi?

Is de man oud of jong?

Sen benden daha yaşlı görünüyorsun

- Je ziet er ouder uit dan ik.
- Jullie zien er ouder uit dan ik.

Tom benden çok daha yaşlı.

Tom is zoveel ouder dan ik.

- O, çok yaşlı olmasına rağmen, o sağlıklıdır.
- Çok yaşlı olmasına rağmen sağlıklıdır.

Ookal is hij erg oud, hij is wel gezond.

Kocamın yaşlı teyzesi diri diri yandı.

De bejaarde tante van mijn man werd levend verbrand

Yaşlı adam emekli maaşı ile geçiniyor.

De oude man leeft van zijn pensioen.

Yaşlı adam büyük bir balık yakaladı.

De oude heeft een grote vis gevangen.

Yaşlı adam beş kilometre yüzmeyi denedi.

De oude man probeerde vijf kilometer te zwemmen.

Ehliyet almak için yeterince yaşlı değilim.

Ik ben niet oud genoeg om een rijbewijs te krijgen.

Yaşlı adamın uzun gri sakalı var.

Een oude man heeft een lange grijze baard.

Yaşlı olsa bile o hala sağlıklıdır.

Hoewel hij oud is, is hij nog kerngezond.

Bu, yaşlı insanlar için bir sorundur.

Dit is een probleem voor ouderen.

Bay Johnson olduğunu düşündüğümden daha yaşlı.

Meneer Johnson is ouder dan ik dacht.

Yaşlı bir adam otobüste yanıma oturdu.

Een oude man zat naast mij in de bus.

Yaşlı adam bir araba tarafından ezildi.

De oude man werd door een auto overreden.

O şüphesiz köydeki en yaşlı adamdır.

- Hij is onbetwistbaar de oudste man in het dorp.
- Hij is zonder twijfel de oudste man in het dorp.

Yaşlı adam yolu dikkatlice yürüyerek geçti.

De oude man stak voorzichtig de straat over.

Tom'un benden daha yaşlı olabileceğini düşünüyorum.

Ik denk dat Tom wel eens ouder dan ik zou kunnen zijn.

Tanıdığın en yaşlı kişi kaç yaşında?

Hoe oud is de oudste persoon die je kent?