Translation of "Ortaya" in Dutch

0.018 sec.

Examples of using "Ortaya" in a sentence and their dutch translations:

Ortaya çık.

Kom naar voren.

Duman ortaya çıktı.

Er verscheen rook.

Tüm gerçekliğiyle ortaya çıkarıyor.

als manier van zijn in de wereld.

Karmaşık yaşamın ortaya çıkışı.

Complexe levensvormen moeten ontstaan --

Ortaya çıktıkları andan itibaren...

Vanaf het moment dat ze tevoorschijn komen...

...güçlü yırtıcıları ortaya çıkarıyor.

...die de straten van Mumbai onveilig maken.

Aniden ortaya çıkmasına şaşırdım.

Zijn plotselinge verschijning verraste me.

Gerçeğin ortaya çıkacağını umuyoruz.

- We hopen dat de waarheid aan het licht zal komen.
- We hopen dat de waarheid aan het licht komt.

Hiçbir şey ortaya çıkmadı.

- Het heeft niets opgeleverd.
- Er kwam niets naar boven.

Tembel hayvan iftirasının ortaya çıkışı

Ik heb de laster over de luiaard herleid

Karanlıkta gizlenen şeyleri ortaya çıkarır.

En onthullen wat er in het duister ligt.

İçindeki gizli hayatları ortaya çıkarabiliyoruz.

...en geheime levens onthullen...

...gizli gece dünyasını ortaya çıkarır.

...onthult een verborgen nachtwereld...

Kızımın regi sevdiği ortaya çıktı,

Het bleek dat mijn meisje van reggae hield

Bazı doğrulamaları olduğu ortaya çıktı

bevestiging te hebben .

Aktörler tarihi kostümlerle ortaya çıktılar.

De acteurs verschenen in historische kostuums.

Bu gelenek Çin'de ortaya çıkmıştır.

Deze traditie is ontstaan in China.

Tom'un haklı olduğu ortaya çıktı.

Tom bleek gelijk te hebben.

Onun gerçek olduğu ortaya çıktı.

Het bleek waar te zijn.

Aslında bir hediye olduğu ortaya çıktı

bleek een gave te zijn,

Umut ancak o zaman ortaya çıkar.

Dan, en pas dan, komt er hoop.

Yapay zekâ farklı şekillerde ortaya çıkabilir.

AI kan zich op veel verschillende manieren realiseren.

Bir olasılık planının gerekliliğini ortaya koyuyor.

houdt ook de noodzaak van een noodplan in.

Bunlar, şehrin ortaya çıkması için geçen

Dit zijn beelden van dezelfde plek

Ama bunu ortaya ben çıkarmış olacağım

maar dat ik het nu heb losgemaakt

Morötesi ışık gizli avcıları ortaya çıkarıyor.

Ultraviolet licht onthult verborgen jagers.

Sihirli bir gece dünyası ortaya çıkarıyoruz.

...en een magische nachtwereld onthullen.

Zamanı hızlandırınca ölümcül sırları ortaya çıkıyor.

Door de tijd te versnellen, wordt hun dodelijke geheim duidelijk.

Gece kameraları gizli dünyalarını ortaya çıkarıyor.

Nachtcamera's onthullen hun geheime wereld.

Ama bazen ortaya iki bacak çıkıyor.

Maar af en toe komen er twee poten uit.

Bu yanlış anlama nasıl ortaya çıktı?

Hoe is dit misverstand ooit ontstaan?

Kaza basit bir hatadan ortaya çıktı.

Het ongeval is het gevolg van een simpele vergissing.

O evlenme niyetini açıkça ortaya koydu.

Hij maakte zijn bedoeling duidelijk.

Onun, onun babası olduğu ortaya çıktı.

Het bleek dat hij haar vader was.

Fakat farklı bir şey ortaya çıktı.

Maar er kwam iets anders uit.

O siyasi fikirler Hindistan'da ortaya çıktı.

Die politieke ideeën ontstonden in India.

ortaya başka bir çelişki atmama izin verin.

gooi ik nog een tegenstelling in de groep,

Güvensizlik ve utanma duyguları yeniden ortaya çıkar

we weer naar nieuwe dalen van onzekerheid en schaamte worden geleid,

Programcılar henüz dünya dışı varlıkları ortaya çıkarmadı.

De programmeurs hebben er gewoon nog geen aliens in geprogrammeerd.

Bu TEDGlobal 2017'de ortaya konduğu gibi

Laten we onze ideeën en verbeelding de vrije loop geven

Fakat alçalan güneş fokun silüetini ortaya çıkarıyor.

Maar de lage zon onthult de silhouetten van de robben.

Vikinglerin kendi efsanelerinde ortaya çıkan bir zihniyet.

Een mentaliteit die wordt onthuld in de eigen sagen van de Vikingen.

Er ya da geç gerçek ortaya çıkacaktır.

- Vroeg of laat komt de waarheid boven tafel.
- Vroeg of laat komt de waarheid boven water.
- Vroeg of laat komt de waarheid aan het licht.

Hayaller her zaman farklı olarak ortaya çıkıyor.

Dromen komen altijd anders uit.

- Dilinin altından baklayı çıkardı.
- Gerçek ortaya çıktı.

De aap kwam uit de mouw.

Kameramı ne zaman ortaya çıkarsam bana yardımı olur

Wanneer helpt het me om mijn camera klaar te hebben,

ortaya çıkmaması için yatırım yapmaya teşvik etmiş olmuyoruz

om te investeren in het überhaupt voorkomen van die rampen,

Yakınlaşma, yaratıcılık ve inovasyon organizasyon içinde ortaya çıkıyor.

dan komen betrokkenheid, creativiteit en innovatie tot bloei in een bedrijf.

4 trilyon dolarlık bir değer ortaya çıkarmış oluruz.

aan een dollarwaarde van vier biljoen.

Maymunların algılamadığı kızılötesi ışık tünedikleri yerleri ortaya çıkarıyor.

Infraroodlicht, onzichtbaar voor de apen, onthult hun toplocatie.

Yeni bir keşif, geceleri nasıl beslendiklerini ortaya çıkardı.

Een recente ontdekking heeft onthuld hoe ze zich 's nachts voeden.

Karanlıkta keşfe çıkarak... ...yeni davranışlar da ortaya çıkarıyoruz.

Door in het donker onderzoek te doen, onthullen we ook nieuw gedrag.

Gece olunca, mercanların bile karanlık yüzü ortaya çıkıyor.

's Avonds tonen zelfs koralen een duistere kant.

Cevapları ortaya yakın olanlar doğru ya da yanlıştan

Degenen die meer naar het midden neigen,

Benim fizik ödevimden daha farklı olmadığı ortaya çıktı.

niet veel anders zijn dan die uit mijn natuurkundehuiswerk.

Bu toplantının işten çıkarılma görüşmem olduğu ortaya çıktı.

Die vergadering bleek mijn exitgesprek te zijn.

Baskıncılar, İngiltere'nin doğu kıyısı açıklarında uyarmadan ortaya çıkar.

Raiders verschijnen zonder waarschuwing voor de oostkust van Engeland.

Benim mavi elbisemde bir kan lekesi ortaya çıktı.

Mijn blauwe jurk was bevlekt met bloed.

O son zamanlarda bir lezbiyen olarak ortaya çıktı

Ze kwam onlangs uit als een lesbienne.

Onun yalancıdan başka bir şey olmadığı ortaya çıktı.

Het bleek dat hij niets anders was dan een leugenaar.

Uluslararası dil Esperanto, 1887'nin sonlarında ortaya çıktı.

De internationale taal Esperanto verscheen in het openbaar aan het einde van 1887.

Yemek yedikten birkaç saat sonra kaşıntı ortaya çıktı.

De jeuk kwam op enkele uren na de maaltijd.

Çevredeki değişiklikler yeni türlerin ortaya çıkmasına yol açtı.

Veranderingen in het milieu hebben geleid tot het ontstaan van nieuwe soorten.

Bir gün ortaya çıkan küçük bir çocuğun kibarlığı hakkında

over de vriendelijke kleine jongen die op een dag verscheen

Ortaya çıkan şirketlerin çoğu Orta Doğu ve Çin'den geliyor.

En veel van de bedrijven daar aanwezig komen van het Midden Oosten en China.

Gerçekten ileri bir medeniyetin gelişimi için ortaya engel koyuyor.

tegen de ontwikkeling van een echt geavanceerde beschaving.

Gece kameralarımız, yeni davranış denilebilecek bir şeyi ortaya çıkarıyor.

En onze nachtcamera's onthullen mogelijk nieuw gedrag.

Ve bu çizgileri çizerken, tüm bu hikâyeler ortaya çıkıyor.

En terwijl ik al die lijnen trek... ...blijken al die verhalen niet te kloppen.

Tom'u üç saat bekledim ama o asla ortaya çıkmadı.

Ik heb drie uur op Tom gewacht maar hij liet zich niet zien.

Dokunacak mesafeye geliyorlar ki... ...bir kez daha tehlike ortaya çıkıyor.

Ze zijn heel dichtbij... ...als er nogmaals gevaar dreigt.

Çoğu insan ortaya çıkan yeni fikirlere bakar ve onları yargılar.

De meeste mensen vellen direct een oordeel over nieuwe ideeën.

Organların satışı yasal hale getirilirse potansiyel sağlık sorunları ortaya çıkabilir.

Als de verkoop van organen wordt gelegaliseerd, kunnen er mogelijke gezondheidsproblemen ontstaan.

Pek çok ufak yaratık en güvenli buldukları bu zamanda ortaya çıkar.

Dan voelen kleine wezens zich het veiligst.

Isıya duyarlı kamera daha yükseklerde, karanlıkta saklanan bir başka avcıyı ortaya çıkarıyor.

Iets hogerop onthult een warmtecamera... ...nog een jager die verscholen zit in het donker.

Hayallerimden biri bir gün güneş fırtınalarından sonra ortaya çıkan kuzey ışıklarını görmek.

Een van mijn dromen is ooit het noorderlicht te zien krijgen.

Ama düşük ışıkta çalışan kameralar farklı bir yaklaşımı olan bir türü ortaya çıkarıyor.

Maar lichtgevoelige camera's onthullen een soort met een andere benadering.

- Bu sorun, karşılıklı yanlış anlamadan ortaya çıktı.
- Bu problem karşılıklı yanlış anlamadan doğdu.

Dit probleem is ontstaan door een wederzijds misverstand.

- Tek yararlı cevaplar yeni soruları ortaya atandır.
- Faydalı cevaplar, sadece yeni sorular sorduran cevaplardır.

De enige nuttige antwoorden zijn die antwoorden die nieuwe vragen oproepen.

Şaşırtıcı ama gece ortaya çıkan bu görüntülere sıkça rastlanır. Tüm deniz hayvanlarının üçte biri biyolüminans yaratır.

Deze nachtelijke verschijningen komen verrassend vaak voor. Driekwart van alle zeedieren creëert bioluminescentie.

İzlanda başbakanı Sigmundur David Gunnlaugsson, karısının bir offshore yatırım şirketi sahibi olduğu ortaya çıktıktan sonra istifa etti.

De minister-president van IJsland, Sigmundur Davíð Gunnlaugsson, trad af nadat het onthuld was dat zijn vrouw een offshore investeringsbedrijf had.

- Sanırım daha iyi bir sistemle gelmek zor olmazdı.
- Sanırım daha iyi bir sistemle ortaya çıkmak çok zor olmazdı.

Ik denk niet dat het al te moeilijk is een beter systeem te verzinnen.

"Esperanto: Avrupa veya Asya dili" denemesinde Claude Piron, Esperanto ve Çince arasındaki benzerliği gösterdi ve Esperanto'nun yalnızca Avrupa merkezli olduğunu ortaya koydu.

In zijn essay "Esperanto: een Europese of een Aziatische taal" toonde Claude Piron de gelijkenis aan tussen het Esperanto en het Chinees, en ontkrachtte zo het denkbeeld dat het Esperanto enkel een op Europa gerichte taal zou zijn.

Roma dünyasında hüküm süren muhtelif ibadet şekillerinin tümü, insanlar tarafından mütesaviyen doğru, düşünürü tarafından yanlış, yargıcı tarafından da faydalı olarak görüldü. Ve böylelikle müsamaha yalnızca karşılıklı müsamahayı değil, aynı zamanda dinsel uyumu da ortaya koydu.

De verschillende vormen van aanbidding die in de Romeinse wereld heersten, werden door het volk gezien als even waar; door de filosoof als even onwaar; en door de magistraat als even nuttig. En zo leidde de tolerantie niet alleen tot wederzijdse toegeeflijkheid, maar zelfs tot religieuze eensgezindheid.