Translation of "Deniz" in Dutch

0.013 sec.

Examples of using "Deniz" in a sentence and their dutch translations:

Geceleri deniz...

De zee kan 's nachts...

Deniz yeşil.

De zee is groen.

Deniz mavidir.

De zee is blauw.

Deniz haşindir.

De zee is ruig.

Baksanıza, deniz minareleri!

Zeeslakken.

Deniz minaresinden olmalı!

Dat is onze zeeslak.

Deniz sakinlikten uzak.

De zee is ver van rustig.

Deniz çarşaf gibiydi.

De zee was spiegelglad.

Beni deniz tutar.

Ik ben zeeziek.

Deniz çok düzdü.

De zee was erg glad.

Deniz gittikçe vahşileşti.

De zee werd steeds wilder.

Deniz çok geniş.

De zee is heel breed.

Deniz seviyesi yükseliyor.

Het zeeniveau stijgt.

Beni deniz tuttu.

Ik ben zeeziek.

Deniz ürünleri yedin mi? Diyelim ki, kabuklu deniz hayvanı.

Heb je al zeevruchten gegeten? Schelpdieren bijvoorbeeld.

Ve devasa deniz kayalıklarının,

...en je vindt er enorme kliffen...

Mümkünse deniz minarelerini haşlayın.

Dus kook de zeeslakken, als je kan.

Elbette deniz hayatı bulunmaktadır,

Natuurlijk is er ook het leven in zee,

Kabuklu deniz hayvanlarını sevmiyorum.

Ik hou niet van schelpdieren.

Mary bir deniz kestanesidir.

Mary is een zeeëgel.

Fırtınadan sonra, deniz sakindi.

Na de storm was de zee kalm.

O, deniz kabukları satar.

Zij verkoopt zeeschelpen.

Deniz ürünlerine alerjim var.

Ik ben allergisch voor zeevruchten.

Deniz suyu saydam değildir.

Het zeewater is niet doorzichtig.

Onlar deniz ürünlerini seviyorlar.

Zij houden van zeevruchten.

Deniz kaplumbağalarının dişleri yoktur.

Zeeschildpadden hebben geen tanden.

Deniz kaplumbağaları muhteşem yaratıklardır.

Zeeschildpadden zijn prachtige wezens.

Tom'un evi deniz kenarında.

Toms huis is vlak bij de zee.

Deniz suyu tuz içerir.

Zeewater bevat zout.

- Tom'un deniz ürünlerine alerjisi vardır.
- Tom'un deniz ürünlerine karşı alerjisi var.

Tom is allergisch voor zeevruchten.

- Kabuklu deniz hayvanlarına karşı alerjim var.
- Kabuklu deniz hayvanlarına alerjim var.

Ik ben allergisch voor schaaldieren.

Bazen bir deniz mahsulüne dokunduğumda

Zo nu en dan wanneer ik een bepaald soort zeedier aanraakte...

Fırtınadan sonra deniz tekrar sakinleşti.

Na de storm werd de zee terug kalm.

Yeryüzü deniz ve karadan oluşur.

De aarde bestaat uit zee en land.

Donanma bizim deniz kıyımızı savunur.

De zeemacht verdedigt onze kust.

Deniz atlarında hamile kalan erkektir.

Bij zeepaarden wordt het mannetje zwanger.

Biz yazın deniz kenarına gideriz.

We gaan van de zomer naar de kust.

O, sahilde deniz kabukları satar.

Zij verkoopt zeeschelpen aan de kust.

Deniz minaresi mi, çiçekli yosun mu?

Zeeslakken... ...of darmwier?

Ahtapot izlerinin, deniz kestanesinden farkı ne?

Wat zijn octopussporen... ...en zee-egelsporen...

Alman Tsingtao Deniz üssünü ele geçirir

vallen de Duitse vlootbasis in Tsingtao aan.

Dağ, deniz seviyesinden 2000 metre yüksekliktedir.

De berg is tweeduizend meter boven het zeeniveau.

Onun deniz kenarında bir evi var.

Ze heeft een huis aan de zee.

Deniz gergedanı denizin tek boynuzlu atıdır.

De narwal is de eenhoorn van de zee.

Deniz seviyesinin yükselmesi beklentisiyle gerçekleşen iklim nezihleştirmesi

Klimaatgentrificatie in anticipatie op een stijgend zeeniveau

Geleceğe dair deniz seviyesi yükselme kavrayışımız iyi

Onze kennis over de toekomstige zeespiegel is groot

Hava seyahati hızlı ancak deniz seyahati huzurlu.

Met het vliegtuig reizen is vlug. Maar met de boot is het ontspannend.

Ben, bir deniz nakliyat şirketi için çalışıyorum.

Ik werk voor een rederij.

Arka planda deniz manzaralı bir resmimizi çektirelim.

Laten we een foto van ons nemen met de zee op de achtergrond.

İngiliz dili bir deniz gibi etrafımızı sarıyor.

De Engelse taal omringt ons als een zee.

Su, deniz seviyesinde 100 santigrat derecede kaynar.

Op zeeniveau kookt water bij 100 graden Celsius.

Tom'un kabuklu deniz ürünlerine karşı alerjisi vardır.

Tom is allergisch voor schelpdieren.

Dağın zirvesinden güzel bir deniz manzarası alabilirsin.

Je kunt een mooi uitzicht over zee krijgen vanaf de bergtop.

Son zamanlarda tuhaf bir deniz yaratığı bulundu.

Er werd onlangs een vreemd zeedier gevonden.

Bir deniz aslanı burnunda bir topu dengeleyebilir.

Deze zeeleeuw kan een bal op zijn neus balanceren.

Elimde olan şey fosil bir deniz kabuğu.

Wat ik in mijn hand heb, is een versteende schelp.

Deniz suyunu içemezsin çünkü su çok tuzlu.

Zeewater kun je niet drinken omdat het te zout is.

Deniz suyu içmek insanlar için ölümcül olabilir.

Zeewater drinken kan dodelijk zijn voor mensen.

Ve bu derin deniz bacalarının keşfinden bu yana,

Sinds de ontdekking van deze diepzeebronnen

Deniz minarelerini çiğ yerseniz, bakteri kapma riskiniz vardır.

Als je zeeslakken rauw eet... ...loop je 't risico bacteriën te eten.

Kasaba deniz seviyesinden 1500 metre yüksekte yer alıyor.

De stad ligt duizend vijfhonderd meter boven de zeespiegel.

Zengin olsaydım deniz kenarında bir ev satın alırdım.

Als ik veel geld had, zou ik een huis bij de zee kopen.

Bir zamanlar güney pasifik efsaneleri dev midyeleri deniz tabanında

Grote Oceaanlegendes beschreven ze ooit als mens-eters

Ay ile gelgitler milyonlarca yıl boyunca deniz canlılarının hayatlarını şekillendirmiştir.

Miljoenen jaren lang... ...hebben de maan en het tij de levens van zeewezens gevormd.

Deniz bazen çok özel bir gösteri sahneye koyar. Işıltılı gelgitler.

Soms vertoont de zee een bijzonder speciale show. Lichtgevend tij.

Deniz blokajları kıtlığa neden olmaya başlamıştı. Avrupa'da yiyecek ve yakıt ...

Şu an ufak bir deniz biyoloğu gibi. Çok şey öğrendi.

Hij is nu een kleine zeebioloog. Hij weet zo veel.

Haftalar, aylar ve yıllar geçtikçe, deniz ormanındaki hayvanlarla olan ilişkim

Mijn band met het zeebos en zijn wezens verdiept zich...

Bu, bu bölgede bugüne kadar en iyi deniz ürünleri restoranıdır.

- Dit is het beste zeevruchtenrestaurant in de omgeving.
- Dit is verreweg het beste zeevruchtenrestaurant in de omgeving.

Bu durum da pek çok deniz canlısının hayatındaki kilit olayları belirler.

Dit reguleert belangrijke gebeurtenissen in de levens van veel zeewezens.

Aynı zamanda, sayısız deniz canlısının ana yemek kaynağıdır. En ufak balıktan...

En de grootste voedselbron van talloze zeewezens. Van klein grut...

Artık miğfer salyangozlarının deniz kestanesine, ahtapotun da salyangozlara olan bağlantısını biliyorum.

En nu weet ik hoe de helmslak verbonden is met de egel... ...en de octopus met de slak.

- Tom bir deniz anası tarafından sokuldu.
- Tom bir denizanası tarafından sokuldu.

Tom werd gestoken door een kwal.

Ancak savaşta ne onların hatlarını kıramadı ne de deniz yoluyla kaçmalarına engel oldu.

Maar in de strijd kon hij hun linies niet breken, noch hun ontsnapping over zee verhinderen.

- Mary koleji bitirdikten sonra deniz kuvvetlerine katıldı.
- Mary üniversiteyi bitirdikten sonra donanmaya katıldı.

Na de universiteit ging Maria naar de zeemacht.

Ama deniz biyoloğu Richard Fitzpatrick öfkeli bir denizkestanesinin saldırısına uğradığında gündüz vakti işini yapıyordu.

Maar het was tijdens de dag, terwijl hij aan het werk was... ...dat marinebioloog Richard Fitzpatrick ten prooi viel aan een boze zee-egel.

Kuzey Denizinde Alman savaşgemileri İngiliz deniz kenarı kentlerine karşı bir vur kaç taktiği uygulayıp

In de Noordzee leggen Duitse oorlogsschepen een hit-and-run raid tegen de Engelse kuststeden,

Şaşırtıcı ama gece ortaya çıkan bu görüntülere sıkça rastlanır. Tüm deniz hayvanlarının üçte biri biyolüminans yaratır.

Deze nachtelijke verschijningen komen verrassend vaak voor. Driekwart van alle zeedieren creëert bioluminescentie.

- Deniz kıyısında yaşadığım için sık sık plaja giderim.
- Evim denize yakın olduğu için sık sık sahile inerim.

Ik woon bij de zee, dus ik ga vaak naar het strand.

- Dün hayvanat bahçesine gittim ve iri bir denizayısı gördüm.
- Dün hayvanat bahçesine gittim ve büyük bir deniz ayısı gördüm.

- Gisteren ben ik naar de dierentuin gegaan. Ik zag er een enorme walrus.
- Gisteren ging ik naar de dierentuin en zag ik een heel grote walrus.