Translation of "Vermek" in Arabic

0.006 sec.

Examples of using "Vermek" in a sentence and their arabic translations:

Sadece vermek.

أن نعطيهم فحسب.

Starbucks'ta bahşiş vermek.

البقشيش في ستاربكس .

Vermek istediğim birinci mesaj

الرسالة الأولى التي أريد إيصالها

Karar vermek sana kalmış.

- القرار قرارك.
- القرار لك.
- الأمر يعود إليك.

Üçüncü inandığım şey ise, vermek;

الشيء الثالث الذي أؤمن به هو العطاء،

Size bir tavsiye vermek istiyorum.

سأعطيكم نصيحة.

Üretkenliğe öncelik vermek için programlıyız.

نحن مُبَرمجون على اعتبار الإنتاجية من الأولويات.

Bence sanıklara yazma ödevi vermek

بالنسبة لي، تعيين محامين للدفاع عن المتهمين

Bir mesaj da vermek istiyorum

اريد ان اعطي رسالة

Oy vermek için yeterince yaşlıyım.

- أنا كبير بما يكفي للتصويت.
- أنا كبير بما فيه الكفاية لأصوت.

Onlara zarar vermek niyetinde değildim.

لم أتعمد جرحهم

Yüksek sesle cevap vermek zorunda değilsiniz:

ولا يجب عليكم الإجابة بصوت عالي:

Mücadelemiz, bizi bulabilmesi için işaret vermek

‫سيكون التحدي أن نرسل لها إشارة بحيث تجدنا‬

Tom bir karar vermek zorunda kaldı.

توجب على توم أن يتخذ قرارا.

Kitabı Cumartesiden önce geri vermek zorundayım.

عليّ أن أعيد الكتاب قبل السبت.

Ne yapacağına karar vermek size kalmış.

القرار بيدك الآن.

Daha fazla Starbucks'ta bahşiş vermek yok.

لا مزيد من دفع البقشيش في ستاربكس

Sami kendi hayatına anlam vermek istedi.

أراد سامي أن يعطي معنى لحياته.

İki nedenle buradayım, iki mesaj vermek istiyorum.

لذلك، أنا هنا لسببين؛ أريد أن أُوصل رسالتين.

Yani hiç görmediğim bir evin kirasını vermek

لذا جئت إلى اسطنبول لدفع إيجار

Siyah ailelerin de yüzmesine izin vermek yerine

قررت تجفيف المسبح العام

Helikoptere işaret vermek için iki seçeneğimiz var.

‫لدينا خياران‬ ‫لكيفية الإشارة لهذه المروحية.‬

Akıllıca kararlar vermek ve kararlı olmak gerekir.

‫الأمر يحتاج لقرارات ذكية ‬ ‫وعزيمة.‬

Veya kiminle yaşlanacağına karar vermek gibi önemli

أو في القرارات المصيرية كاختيار الشخص الذي ستمضي معه بقية حياتك،

Başka bir insana saldırmak, dini kurban vermek,

لمهاجمة غيرهم من البشر، ولارتكاب جرائم ذات طابع طقوسي،

Fakat aynı zamanda, destek ve güç vermek

ولكنه أيضاً تحدث عن الفخر

Karar vermek için sadece 24 saatin kaldı.

لديك فقط 24 ساعة أخرى لتقرّر.

Tam anlamıyla bir mesleğe karar vermek yerine,

فبدلاً من الاستقرار في وظيفة ،

Mantıklı karar vermek için gerekli öz denetimden mahrumdular,

لقد قـلّ الثبات النفسي لديهم لاتخاذ قرار منطقي،

Fakat asteroitlerin zarar vermek için Dünya'yı vurmaları gerekmez.

لكن الكويكبات لا تحتاج إلى ضرب الأرض للتسبب في أضرار.

Verdiğiniz her kararla ilk olarak risklere karar vermek zorundasınız

مع أي قرار تتخذه، يجب عليك أولاً تحديد المخاطر

Ve ne zaman gebe kalmak istediğine karar vermek istiyor

‫ولكنهن لا يستخدمن وسائل منع الحمل. و‬

. Libya'daki çatışmaya radikal bir çözüme son vermek için, ancak

وواحدٍ وعشرين. لتفضي نهاية لحلٍ جذريٍ للصراع في ليبيا ولكن

Sen bana yalnızca bir şey için söz vermek zorundasın.

- أنتً عليكَ فقط أن تعدُني بشيء واحد.
- أنتِ عليكِ فقط أن تعِديني بشيء واحد.

Size progeria ile ilgili biraz daha bilgi vermek istiyorum.

أريد أن أقدم لكم بعض المعلومات عن مرض الشياخ.

Ve daha parlak bir gelecek için onlara umut vermek istiyorum.

وأعطيهم الأمل لمستقبل أكثر إشراقًا.

Bu tacize son vermek de bu epik savaşın bir parçası.

‫وإيقاف سوء المعاملة تلك‬ ‫هو جزء من هذه المعركة الملحمية.‬

Işığın ne kadar hızlı haraket ettiğine bir örnek vermek için,

ولأقدم لكم مثالاً عن مدى سرعة انتقال الضوء،

Bu teknolojinin neler yapabileceğine dair üç örnek daha vermek istiyorum.

دعوني أعطيكم ثلاثة أمثلة أخرى لما يمكنُ أن تقوم به تقنيتنا.

- Sami hayatını bitirmek istedi.
- Sami kendi hayatına son vermek istedi.

- كان سامي ينوي الانتحار.
- كان سامي يريد أن يضع حدّا لحياته.

"Ah, çok korkunç bir adam. Bu ilişkiye son vermek zorunda kaldım.

"آه، إنه فظيع جدًا. كان علي إنهاء هذه العلاقة.

Ve yıllardır meslektaşlarım ve ben şöyle sorulara cevap vermek zorunda kalıyoruz:

لعدة سنوات أنا ومعاصريني نسأل بعض أسئلة مثل،

Kaçmak isterler ama bazen gitmeden biraz zarar vermek isterler. Saldırılarda bunu görüyoruz.

‫أجل، تريد الهرب،‬ ‫لكن أحياناً تريد أن تحدث أضراراً جانبية‬ ‫وهي تهرب، وتحدث الهجمات في ذلك الوقت.‬

Tabi şu günlerde bir 3 gün ara vermek zorunda kaldı ama neyse

بالطبع كان عليه أن يأخذ استراحة لمدة 3 أيام ، ولكن على أي حال

Bulsan da telefona verdiğin fiyattan daha fazla bir fiyat vermek zorunda kalabilirsin

حتى إذا وجدت أنك قد تضطر إلى إعطاء سعر أكثر من هاتفك