Translation of "Uzak" in Arabic

0.011 sec.

Examples of using "Uzak" in a sentence and their arabic translations:

Uzak dur.

ابتعد عني

Gözden uzak olan, gönülden uzak olur

البعيد عن العين بعيد عن القلب.

uzak duruyor olabilirsin?

التي ربما يجب عليكم اجتنابها؟

Gözlerden uzak olabilirdi.

مخفيًا عن الأنظار.

Düşünceleriniz konudan uzak.

ملاحظتك خارجة عن الموضوع.

Benden uzak durun.

اِبقَ بعيداً عني.

Paris'e uzak değildir.

المكان ليس بعيداً عن باريس.

Benden uzak dur.

اِبقَ بعيداً عني.

Bundan uzak dur.

- ابق خارج هذا الموضوع.
- لا تتدخل.

Sandalye kapıdan uzak.

الكرسي بعيد عن الباب.

- Banka buradan uzak mı?
- Banka buraya uzak mı?

- هل البنك بعيد عن هنا؟
- هل المصرف بعيد عن هنا؟

Yani uzak-UVC, bakterileri

إذا فالموجات قصيرة الطول far-UVC يفترض أن تكون قادرة على قتل البكتيريا،

uzak duracağız o kadar

سنبقى بعيدا كثيرا

Büyüyünce bundan uzak kaldım.

‫كشخص بالغ، كنت قد انفصلت عن ذلك.‬

Okulunuz evinizden uzak mı?

هل المدرسة بعيدة عن منزلك؟

İstasyon buradan uzak değildir.

- لا تبعد المحطة كثيراً عن هنا.
- المحطة ليست بعيدة عن هنا.

Çocukları ilaçtan uzak tutun.

- أبق الدواء بعيدا عن متناول الأطفال.
- أبق الأطفال بعيدا عن الأدوية.

O buradan uzak mı?

هل هي بعيدة عن هنا؟

O kadar uzak değil.

ليس بعيداً.

Banka buraya uzak mı?

هل المصرف بعيد عن هنا؟

Moralinizi bozan insanlardan uzak durun.

ابتعد عن من سيمزقك.

Çoğu, yapılaşmış alanlardan uzak duruyor.

‫معظم الحيوانات تتجنّب المناطق المأهولة.‬

çok da uzak değildi yani

لم يكن ذلك بعيدًا

Bu yer bankadan uzak mı?

هل ذاك المكان بعيد عن المصرف؟

Tom'dan uzak kalman daha iyi.

من الأفضل لك أن تبقى بعيداً عن توم.

Allah aşkına benden uzak dur.

لأجل الجحيم، ابق بعيدا عني!

Bir seçeneğiniz varsa, yumurtadan uzak durun!

‫لذا إن كان لديك خيار،‬ ‫تجنب أكل البيض!‬

Bu kurdu uzun süre uzak tutamayız.

‫لا يمكننا منع هذا الذئب‬ ‫أكثر من هذا.‬

Ve hangilerinden onu uzak tutacaklarını söylediler.

وما سيقف مع هذا الجيل.

Bu, başka misk kedilerini uzak tutabilir...

‫قد يُبعد ذلك القطط الأخرى،‬

çok uzak bir zaman -- 2100 yılı.

بعيد جداً في الزمن -- فكر في 2100.

Bu konuda ise Şamanizm'den uzak kalmışız

في هذا الصدد ، كنا بعيدًا عن الشامانية.

Tıpkı çocuğumuzu çaydanlıktan uzak tuttuğumuz gibi

تماما مثلما نبقي طفلنا بعيدا عن إبريق الشاي

Bugün işten uzak dursan iyi olur.

كان من الأحسن لو تركت العمل اليوم.

Peki uzak geçmiş, günlük yaşam ile karşılaştırıldığında

وعليه، فلماذا نهتم بتاريخ كوكبنا

Matematikle boğuşan bir öğrenciye uzak bir gelecekte

فمن الصعب أن نخبر طالبًا يعاني مع الرياضيات اليوم

Bu kurdu çok uzun süre uzak tutamayız.

‫لا يمكننا ردع الذئب مطولاً‬

Kendini dikkatlice antilop sürüsünün uzak ucuna konumlandırıyor.

‫وتتموضع بحذر بعيدًا عن القطيع.‬

Virüs taşıyan yabani hayvanların ortamlarından uzak durmak

تجنب بيئات الحيوانات البرية الحاملة للفيروسات

Bubba gibi oyuncular topa çok uzak olabilir.

اللاعبون مثل Bubba قد يصطدمون بالكرة بعيدا جدا.

Sert çekirdeği uzak mesafeden uçmasına yardımcı olur,

قلبه الصلب يساعده على الطيران بعيدًا ،

Fakat fikirleri aslında o kadar uzak değildi.

لكن أفكارهم لم تكن في الواقع بعيدة المنال.

Farkına vardılar ki uzak, devasa bir gezegen olmalıydı;

لقد توصلوا إلى حتمية وجود كوكب بعيد وعملاق

"Benden uzak dur" diyor. Yapacağımız şey de bu.

‫هذا اللون معناه، "ابتعد عني".‬ ‫وهذا هو ما سنفعله تماماً.‬

Gölgenizi suyun yüzeyinden uzak tutmak için dikkat etmelisiniz.

‫وأريد أن أكون حذراً ‬ ‫بحيث أبعد ظلي‬ ‫عن سطح المياه.‬

Ateş yakmak her zaman iyidir. Avcıları uzak tutar.

‫إشعال النار هو دائماً أمر طيب،‬ ‫فهو يبعد الحيوانات المفترسة،‬

Belki de bu, gözden ve gönülden uzak mikroplar

ربما ميكروبات كهذه خارج بؤرة الاهتمام

Her biri avcıları uzak tutmak için flaş çakıyor.

‫يُنتج كل منها ضوءًا يُبعد المفترسات.‬

Uzak-UVC onlara kesinlikle ulaşabilir ve onları öldürebilir

ولهذا ستتمكن هذه الموجات القصيرة (far-UVC) من اختراقهم وقتلهم،

Geleceği olmayan o alışılmış işlerden uzak bir şekilde,

أريد منكم الخروج من المنطقة المريحة،

Böylece Haçlılardan uzak durdu ve hazır olana kadar ,

من المجموعات الإستطلاعية الصليبية وإبقاء العدو في حالة تخمين حول مكان وجوده

Gözünden uzak . Ve İngiliz üniversitelerinde eğitimini tamamlamak istiyor

بريطانية. تاركاً اخيه باسل مستعداً لوراسة العرش من ابيه.

Buradan çok uzak olmayan bir dolum istasyonu biliyorum.

أعرف محطّة شحن غير بعيدة من هنا.

Burası onun bölgesi ve hırlaması, "Uzak dur" anlamına geliyor.

‫هذه منطقته،‬ ‫وهذا الصوت يعني أن أبتعد.‬

Ateş yakmak her zaman güzeldir, avcıları bizden uzak tutar.

‫إشعال النار هو دائماً أمر طيب،‬ ‫فهو يبعد الحيوانات المفترسة،‬

Ya da kuyruğunu tutmaya ve başından uzak durmaya çalışırım.

‫أو سأحاول الإمساك بذيلها،‬ ‫وأبتعد تماماً عن الرأس.‬

Ya da kuyruğundan tutmaya ve başından uzak durmaya çalışırım.

‫أو أحاول الإمساك بالذيل، ‬ ‫وأبتعد تماماً عن الرأس.‬

Ama gerçekte, iyi olmaktan hiç bu kadar uzak olmamıştım.

ولكن في الواقع، لم أعد أشعر شعورًا مضاعفًا من حالتي المتحسنة.

Eski kabileler gergedan boynuzu takmanın düşmanları uzak tuttuğuna inanırdı.

‫اعتقدت القبائل القديمة أن ارتداء‬ ‫قرن وحيد القرن من شأنه صد الأعداء.‬

Çatışma uzak mesafeden atıcı ve mızrakçıların karşılıklı hamleleriyle başlıyor.

انطلقت المناوشات وبدأ تبادل الضربات

Bu ufak çekirge faresi, akrepten uzak dursa iyi eder.

‫يُستحسن لفأر عشبي صغير أن يبتعد عنه.‬

Yeni Ay'ın karanlığı hâkimken... ...geceleyin gökyüzünü uzak galaksiler aydınlatır.

‫أثناء ظلام المحاق،‬ ‫تُضيء المجرات البعيدة سماء الليل.‬

Ve eskisinden daha fazla yalnız ve akranlarımdan daha uzak olduğumu."

وأشعر بمزيد من الوحدة وعدم التواصل مع أقراني أكثر من السابق."

Gölü ve taş ocağını görüyor musunuz? Oldukça uzak bir mesafe!

‫هل ترى هذه البحيرة والمحجر بالأسفل؟‬ ‫إنهما على مسافة بعيدة!‬

Ya da onu kuyruğundan tutmaya ve başından uzak durmaya çalışırım.

‫أو أحاول الإمساك بالذيل، ‬ ‫وأبتعد تماماً عن الرأس.‬

Dair haberler gelene kadar Fransa'nın düşmanlarını görev bilinciyle uzak tuttu .

أبقى سوشيت بأمانة أعداء فرنسا في مأزق ... حتى وصلت أخبار

Kurumsallıktan uzak,sadece kendi yasaları olan,dışarıya kapalı bir şirket.

الشركة البعيدة عن الطابع المؤسسي ، لديها قوانينها الخاصة فقط وهي مغلقة أمام الخارج.

Ve bu da beni yılanların, akreplerin ve karıncaların olduğu zeminden uzak tutar.

‫وهذا سيبعدني عن الأرض‬ ‫حيث الأفاعي والعقارب والنمل.‬

Onları sebzelerden uzak tutmak için bahçemdeki tavşanları bir su tabancası ile vurdum.

صوبت الارانب في حديقتي بمسدس رش المياه لابقائهم بعيداً عن الخضروات

Ama o dağlardan uzak durmak gerekir. Orası havanın en kötü olduğu yer olacaktır.

‫ولكن عليك أن تتجنب هذه الجبال.‬ ‫لأن الطقس سيكون أسوأ هناك.‬

Hannibal'in hafif piyadeleri, uzak menzil birlikleri ve Galya ağır piyadeleri Roma merkezine çöküyor.

مشاة حنبعل الخفيفة زمشاة الغال الثقيلة تصادمت مع المركز الروماني

İki tarafında uzak menzilli birlikleri hattın boşluklarından geri çekiliyor, piyade hatları birbirine yaklaşırken.

انسحب المتشابكون من كلا الجانبين عبر الفجوات، مع اقتراب خطوط المشاة الرئيسية

Fakat burada, uzak akrabalarla birbirine tamamen yabancı olanlar yıldızların altında su içip yıkanıyor.

‫لكن هنا، الأقارب البعداء‬ ‫والغرباء تمامًا يشربون ويستحمون تحت النجوم.‬

Dünyanın yüzeyinden herhangi bir insanın kat ettiği en uzak mesafe 850 mil idi.

كانت المسافة الأبعد التي قطعها أي إنسان عن سطح الأرض هي 850 ميلاً.

Ebeveynler yeni nesile gerçeklikten uzak ve gerçekçi olmayan hayallerin peşinde koşturan bir nesil olarak olarak bakıyor.

ينظر الآباء إلى الجيل الجديد على أنه جيل بعيد عن الواقع و منشغل باللهث وراء الأحلام الوردية.