Translation of "Benden" in Arabic

0.008 sec.

Examples of using "Benden" in a sentence and their arabic translations:

benden söylemesi

أخبرنى

- O benden daha uzun.
- Benden daha uzun.

هو أطول مني

Benden uzak durun.

اِبقَ بعيداً عني.

Benden uzak dur.

اِبقَ بعيداً عني.

Benden para isteme.

لا تطلب مني مالا.

Tom benden cesur.

توم أشجع منّي.

Karına benden bahset.

أخبر زوجتك بي.

Sami benden hoşlanmadı.

- لم يكن سامي يحبّني.
- لم أنل إعجاب سامي.
- لم يكن سامي معجبا بي.

Ve benden aldığın onur.

والشرف الذي تتلقاه مني.

Sen benden daha iyisin.

أنت أحْسَنُ منّي.

O benden yardım istedi.

طلب مني المساعدة.

O benden para istedi.

لقد طَلَبَت مني مال.

Elini benden çeker misin?

ألا تبعد يدك عني؟

O, benden çok daha büyük.

وفي هذا، هي أكبر مني بكثير،

Ama benden kazandığın kadar küçük!

لكن صغير مقارنة بما اكتسبته مني!

Benden daha iyi piyano çalar.

إنه يعزف على البيانو أفضل مني.

O benden çok daha uzun.

- إنها أطول مني بكثير.
- إنها تفوقني طولاً بمقدار كبير.
- الفرق بيني و بينها في الطول كبير.

Allah aşkına benden uzak dur.

لأجل الجحيم، ابق بعيدا عني!

Siz benden daha çok formdasınız.

- مظهرك أفضل من مظهري .
- أنت في حال أفضل من حالي.
- أنت في حالة أفضل مما أنا عليه.

Benden almamı istediği şeyi getirdim.

لقد أحضرت ما طلبَته منّي.

Senin benden daha iyi görüşün var.

- أنتَ لديكَ رؤية أفضل منى؟
- أنتِ لديكِ رؤية أفضل منى؟

Bill benden iki yaş daha büyük.

بيل أكبر مني بسنتين.

Ona vurmak istedim ama benden kaçtı.

أردت أن أضربه و لكنه هرب مني.

O kadın benden çok daha yaşlı.

تلك السيدة أكبر مني بكثير.

O benden on kilo fazla geliyor.

وزنه أكثر مني بعشر كيلوجرامات.

Benden sana yardım etmem rica edildi.

لقدطلب مني مساعدتك.

Telefonu kullanabilmek için benden izin istedi.

استأذنَتني كي تستعمل الهاتف.

Bütün kardeşlerim benden daha uzun boylular.

جميع اخوتي أطول قامة مني.

Benden bu kadar kolayca kurtulacağını sanma.

لا تعتقد بأنك ستتخلص مني بهذه السهولة.

Bu sebeple kaçtım ama aslan benden hızlıydı,

بدأت فى الهرب، لكنه كان أسرع مني

Benden söylemesi, bu iyi bir yan etki.

فقط أُخبركم، بأنها فائدة جيدة.

benden en fazla 12 durak uzakta olsun.

يعيش ضمن نطاق 12 محطة توقف للمترو بالقرب مني.

Benden binlerce kat daha uyanık ve zekiydi.

‫كان يقظًا وأكثر ذكاءً مني بكثير.‬

Genç görünüyor. O benden daha yaşlı olamaz.

يبدو شابًا. لا يمكن أن يكون أكبر مني.

O benden üç kat daha fazla kazanır.

انه يكسب ثلاثة أضعاف أكثر مني .

Sen işleri hatırlamada benden daha iyi değilsin.

لست أحسن في تذكر الأشياء مني.

"Benden uzak dur" diyor. Yapacağımız şey de bu.

‫هذا اللون معناه، "ابتعد عني".‬ ‫وهذا هو ما سنفعله تماماً.‬

Bazıları benden daha çok sevdiğini de iddia ediyor

يدعي البعض أيضًا أنه يحب أكثر مني

Benden sonra ismimin yaşaması fikri hiç ilgimi çekmiyor.

لا يوجد عندي رغبة ليعيش اسمي بعدي.

benden önce yaşamış olup hayatlarını kendi istediği gibi yaşamış

أشعر بالكثير من الامتنان تجاه الذين سبقوني،

Mark'ı ilk gördüğümde benden ona dans etmeyi öğretmemi istedi.

عندما قابلت مارك طلب مني أن أعلّمه الرقص.

benden iki yaş büyük bir arkadaşımla dışarıda oyun oynuyordum,

ألعب في الشارع مع صديقي الذي كان يكبرني بعامين،

Aranızda kim benim için benden daha çok çalıştığına inanıyor?

من بينكم يعتقد أنه عمل بجد من أجلي أكثر مني بالنسبة لي؟

Siz ve benden tamamen farklı bir şeyden yapılmış olduğuydu.

مكونة من مواد مختلفة كليًا عن التي كونتنا أنا وأنت.

Tom'un benden neden hoşlanmadığına dair bir fikrin var mı?

هل لديك أدنی فكرة عن سبب كره "توم" لي ؟

Elli yıl hapiste kalacağım. Benden boşanırsan daha iyi olur.

سأقضي خمسين سنة في السّجن. من الأفضل أن تطلّقيني.

O an zaman benden artık uzaklaştı ben zaman içerisinde ilerledim

في ذلك الوقت ، كان بعيدًا عني الآن تقدمت بمرور الوقت

O benden nefret eder ve ben de ondan nefret ederim!

هو يكرهني وأنا أكرهه!

Benden nefret edenlere söyleyecek tek bir şeyim var: Sizin probleminiz.

لدي شيء واحد فقط سأقوله للّذين يكرهونني: هذا مشكلكم أنتم.

"Basit bir özel benden daha mutludur," diye şikayet etti Berthier, "Tüm bu iş yüzünden ölüyorum."

اشتكى برتييه: "الجندي البسيط هو أسعد مني ، أنا أتعرض لكل هذا العمل".

- Tom onu affetmemi istedi.
- Tom kendisini affetmemi istedi.
- Tom onu bağışlamamı istedi.
- Tom benden af diledi.

طلب مني توم مسامحته.

- Kimin konuştuğuna bak.
- Tencere dibin kara, seninki benden kara.
- Konuşana bak hele.
- Diyene de bakın.
- Dinime söven bari Müslüman olsa.
- Dinime küfreden bari Müslüman olsa.

انظر إلى من يتكلم.