Translation of "Muazzam" in Arabic

0.004 sec.

Examples of using "Muazzam" in a sentence and their arabic translations:

İnsanları muazzam sonuçlardan

ألم يعد من الممكن

muazzam güzellikleri varken

عندما يكون لديهم جمال هائل

muazzam rakamlar yapıyor

القيام بأرقام هائلة

Beyniniz muazzam derecede plastik

دماغك مرن بشكل كبير اذا

Muazzam kiliselerde vaaz verdim.

واعظًا في الكنائس الكبيرة.

Dünya genelinde, muazzam kaynaklarla

حول العالم، تبني المدن

Yahu muazzam bir olay

حدث عظيم

muazzam bir olay gerçekten

حدث هائل حقا

Onların yapacakları muazzam buluşları düşünün:

تخيل ما سيحققونه: من أفكار جديدة واختراعات،

Fakat yaşamdaki muazzam çeşitliliğe rağmen...

‫لكن رغم تنوع أشكال الحياة هنا،‬

muazzam yapıda yuvaları çözülemeyen sezgileri

إنعدام الأمن الحدسي الهائل

Böyle muazzam bir şaheseri deliyorlar

إنهم يخترقون مثل هذه التحفة الضخمة

Korkusunun muazzam bir şekilde azaldığı

‫كانت هناك لحظة حاسمة إذ...‬

Bu muazzam bir toplumsal sorun ve

هذه مشكلة مجتمعية كبيرة جداَ,

Aslında muazzam mesaj içeren bir film

إنه في الواقع فيلم برسالة هائلة

çok üst düzeyde ve muazzam yapıda

بنية عالية للغاية وهائلة

muazzam bir görevi ona emanet etti .

تنظيم الجيش الكبير لغزو روسيا.

, o zamanlar muazzam bir yükselişti. Gökdelen ,

الناطحة على يد المعماري ويليام لي. الذي دمج الفولاذ ضمن

Yerel hareket edebilmek için muazzam fedakârlıklar yaptık

لقد قدمنا تضحيات هائلة للعمل محليا..

muazzam bir hayal gücü ve enerji harcıyor.

إنها المدينة الكبيرة سريعة الزوال.

Neredeyse çok geçti. Ancak muazzam bir beceriyle,

لقد فات الأوان تقريبا. ولكن بمهارة هائلة ، تمكن

çok büyük ve vatandaşların hayatlarını muazzam şekilde geliştiriyor.

ومع ذلك فهو ضخم وحسّن حياة مواطنيها بشكل كبير.

Aslında yarasalar muazzam derecede önem taşıyor insanlık için

في الواقع ، الخفافيش لها أهمية كبيرة للبشرية.

Bir tek verdikleri şekilde değil yani muazzam olan.

ليس فقط بالطريقة التي يعطونها ، هذه هي الطريقة الهائلة.

Yani bu kadar rastlantı muazzam bir şans gerektiriyor

لذا فإن مثل هذه المصادفة تتطلب حظًا هائلاً

Uyandırırsa, burası ayın yol açtığı muazzam teknik zorlukları

مكانًا رائعًا للذهاب إليه بعد ذلك ، حيث يدرس التحديات التقنية الهائلة التي يواجهها

Yenilik için muazzam ve acil bir ihtiyaca yol açtı.

خلقت حاجة هائلة وفورية للابتكار.

Türkiye'de de var Amerika'daki sayıyı zaten söylemiştik muazzam miktarda

العدد في الولايات المتحدة في تركيا قد قال بالفعل لدينا كمية هائلة من

Napolyon ayrıca, genelkurmay başkanının muazzam kişisel niteliklere sahip olduğunu keşfetti -

اكتشف نابليون أيضًا أن رئيس أركانه يمتلك صفات شخصية هائلة - قدرة بطولية

Bu yüzden kilo veriyor ve muazzam bir güç kaybına uğruyor.

‫لذا، فإنها تفقد وزنها‬ ‫وتفقد قدرًا هائلًا من قوتها.‬

muazzam bir özel gelirle Neuchâtel ve Valangin'in kalıtsal, egemen prensi yaptı.

الوراثي والأمير السيادي لنوشاتيل وفالانجين ، مع دخل خاص هائل.

On yılın sonunda Ay'a bir astronot indirmek için muazzam bir baskı altında, NASA

تحت ضغط هائل لهبوط رائد فضاء على القمر بحلول نهاية العقد ،

Kutup ayıları muazzam güçlerini kullanarak yüzeyde delik açabilir. Fakat avların en az üçte ikisi hüsranla sonuçlanır.

‫تستخدم الدببة القطبية قواها الهائلة‬ ‫لكسر السطح.‬ ‫لكن على الأقل ثلثي عمليات الصيد‬ ‫ستبوء بالفشل.‬