Translation of "Hep" in Arabic

0.013 sec.

Examples of using "Hep" in a sentence and their arabic translations:

Hep birlikte

معا

hep iş değiştirdim, hep alan değiştirdim.

لقد قمت دائمًا بتغيير الوظائف، دائمًا غيرت المجال.

hep başkasının parasıyla hep bir yatırımlar yapıyor

الاستثمار دائمًا في أموال شخص آخر

Hep oradaydı aslında.

في الواقع كان دائما هناك.

Odam hep düzenlidir.

غرفتي دائما نظيفة.

Bu beceriye hep sahiptiniz.

لطالما كانت لديك هذه القدرة.

Hep tekerlekli sandalye kullanmadım.

لم أكن طوال حياتي على كرسي متحرك.

Neredeyse hep Adam Sandler'dır.

لقد كان في أغلب الأوقات آدم ساندلير.

Bu hep böyle oldu.

كانت هكذا دائمًا.

Konuyu hep yanlış anladık.

لقد قمنا بالأمر بشكل خاطئ.

Krizi hep beraber atlatabiliriz.

سنتكمن وقتها معًا من تفادي تلك الأزمة.

Tarih boyunca hep savaşmışız

لقد قاتلنا دائما عبر التاريخ

Hep duyarız bunu ya

نسمع ذلك دائما

Gelin hep birlikte çıkaralım

دعنا نأخذ كل شيء معا

Hep bir ego çatışması

دائما صراع الأنا

Çocukken bunu hep yaparız.

حينما كنا أطفالًا، اعتدنا فعل ذلك طوال الوقت.

Ya hep ya hiç.

اما كل شيء او لا شيء

Hep ya da hiç.

اما كل شيء او لا شيء

Sen hep adımı unutursun.

أنت دائما ما تنسى إسمي.

Ve hep toplantıların canlılık kaynağıydı.

وكانت دائمًا ما يبث الروح في أي جلسة،

Enerjinizin hep yüksek olması gerekiyor.

يتطلب الأمر طاقة لتكون حاضراً.

Hep birlikte ihtimal tasarımlarını içeriyorlar.

‫واسمحوا لي أن أكون أكثر وضوحا حول هذا الموضوع.‬

Sanırım hep tanımak istediğim sendin.

إنك أنتِ التي كنت أظن أني أرغب في معرفتها طيلة هذا الوقت.

Genç militanlara hep şunu söylerim,

للمناضلين الشباب، أقول دائماً

Saf ve iyi niyetliydi hep

كان نقيًا وحسن النية.

Ama biz yine hep güldük

لكننا دائما ما نضحك مرة أخرى

hep mi aynı kalacak acaba

أتساءل عما إذا كان سيبقى على حاله دائمًا

hep eleştirildi herkes sadece güldü

دائما انتقد الجميع ضحك فقط

Ama olan hep halka oluyordu

ولكن ما حدث كان دائمًا علنيًا

üretimde ve tarlada hep vardı

دائما في الإنتاج وفي الميدان

Bunlara hep birlikte biraz bakacağız

سننظر إليهم جميعًا معًا.

Tarih boyunca hep yer değiştirmiş

نزحوا دائما عبر التاريخ

Biz hep batıdan doğacak düşüncesiyle

مع فكرة أننا سنولد دائمًا من الغرب

O hep radyodaki haberleri dinler.

هو يستمع دائما للأخبار بالمذياع.

Ve sonra da hep sönüp giderler.

ومن ثم فإنها تتلاشى دوماً

Onu seven bizler tarafından hep hatırlanacak.

فـ ذكره سيخلد عن طريق الناس الذين أحبوه.

Hep mutsuzluktan, karamsarlıktan, ülkesiz kalmış insanlardan,

التعاسة دائما، والتشاؤم، والناس الذين لا وطن لهم،

Ciddiye alınmamak artık hep karşıma çıkıyor.

يحدث ذلك طوال الوقت الآن.

Güneş etrafındaki bu yolculukta hep birlikteyiz.

نحن جميعًا في هذه الرحلة حول الشمس معًا.

Siyasi örgütümüzde hep birlikte tartıştığımız fikirleri

أكثر من أيّ شيء، شخصاً ينقل أفكاراً كنّا نناقشها دائماً مجتمعين

Büyükannemin hep söylediği bir söze geliyoruz.

يتعلق الأمر بشيء ما اعتادت جدتي على قوله.

Ki ben haklıyım çünkü hep haklıyımdır,

وأنا على صواب، لأنني دائماً هكذا،

Ama dünya hep var olacak, dedi.

لكن الكوكب سيبقى.

Benim gidecek bir yerim hep olacak

فسيكون هناك مكان لي لأذهب إليه،

Ancak ben buna hep devam ettim

لكني استمريت في تحسين نفسي فحسب

Buna benzer sloganı hep duyduk biz

سمعنا دائما شعار مثل هذا

Ay'a gerçekten gidilip gidilmediği hep sorgulanmakta

يُسأل دائمًا ما إذا كان القمر قد زار بالفعل أم لا.

Hep birlikte toplum olarak bilinçlenelim arkadaşlar

دعونا نزيد الوعي معا كمجتمع ، أصدقاء

hep saygısız olan bir doktordan bahsetti.

خاصةً مع الموظفين المبتدئين والممرضات.

Bu kediler hep halının üzerinde uyur.

هذه القطط تنام دائما على البساط.

Onu gördüğüm ilk zamanı hep hatırlayacağım.

سأتذكر دائما أول مرة رأيتها فيها.

Bu kız hep iyi ve saygılıydı.

هذه الفتاة كانت دائماً جيدة ومُطيعة.

Ve ondan sonra hep mutlu yaşadılar.

ومنذ ذلك الوقت عاشوا جميعا بسعادة.

Müslümanlar hep Mekke'ye doğru namaz kılarlar.

يصّلي المسلمون دائما و هم متوجّهون نحو الكعبة.

O zamandan beri işler hep iyiye gitti.

منذ ذلك الوقت بدأت الامور تصبح أحسن.

Ve biz de, hep beraber, bundan kaçınırız.

وبالتالي نحاول تجنبها جميعها.

Mesela hep en iyi yanımı ortaya çıkaran,

مثل صديقي الجيد، الواعظ مارك

Hep aynı soruyu sordu, ''Onu hissediyor musun?''

ظل يسألني نفس السؤال مراراً وتكراراً، "هل تشعرين بهذا؟"

Hep söylemişimdir, Uruguay büyük bir ülke olsa

لطالما قلت إنّه لو كانت "الأوروغواي" دولة كبرى،

Şimdi hep birlikte küçük bir deney yapalım.

لذا دعونا نجري بعض التجارب معا.

Bugün bu sorulara hep birlikte cevap arayacağız

اليوم سنبحث عن إجابات لهذه الأسئلة تمامًا

Biz onu hep gülen adam olarak tanıdık

نحن نعرفه دائمًا كرجل مبتسم

Virüsü yaptılar saldılar. Hep dıj güçler bunlar

قاموا بصنع الفيروس ، هاجموا. هذه هي القوى دائما

Komşunun oğlu beyin kanaması geçirmiş hep güneşten

نجل الجار يعاني من نزيف في الدماغ

Büyük gölün coşkulu sularındaki kıpırtılar hep birlikte

وحركات المياه الجارية في البحيرة العظيمة

- Tom her zaman abartır.
- Tom hep abartır.

يبالغ توم دائما.

Hep yanındaydım ve oradaki profesyonellerden şunu rica ettim:

كنت دائمًا هناك محتجة لهؤلاء المختصين،

Diyorlar ki "Hep birlikte çeşmeye kadar koşacağız Kalben,

يقولون، "كلنا سنركض إلى النافورة معاً، كالبن،

Hep kendim için başka bir şey arayıp durdum.

كنت دائما أبحث عن شيء آخر لنفسي.

Bundan eminim çünkü öncesinde bu hep böyle oldu.

أعلم لأن ذلك كان يحدث طوال الوقت!

hep en yüksek notları alan biri gibi görünüyordu.

ويحصل غالبًا على أعلى درجة في صفه

Bizim hep filmlerimize konu olan da bu türlerdir

هذا هو النوع الذي هو دائمًا موضوع أفلامنا.

Şimdi bu yorumlara hep birlikte biraz göz atacağız

دعونا نلقي نظرة على هذه التعليقات معًا

Bu zamana kadar hep bize böyle öğrettiler, doğruymuş.

حتى هذا الوقت كانوا دائما يعلموننا مثل هذا ، كان صحيحا.

Bizim hep sevimli tatlı ton ton gördüğümüz güneş

الشمس نرى دائما الكثير من الأطنان الحلوة اللطيفة

Leonardo ile Michelangelo arasında hep bir sürtüşme var

هناك دائمًا خلاف بين ليوناردو ومايكل أنجلو

Dünyanın olduğu gibi çalışması beni hep çok büyüledi.

كنت دائما مبهورة بكيفية تحرك العالم بالضبط كيفما يجب.

Venedik'teki San Marco meydanı yazın hep turist kaynıyor.

دائماً ما تكون ساحة القديس مارك في البندقية مزدحمة بالسياح في الصيف .

- Tom hep konuşuyor.
- Tom'un ağzı hiç boş durmuyor.

توم دائما يتحدث

Ben de hep bunları dinliyorum, oturdum orada bilgisayarın başına,

وأنا أستمع لهم جميعاً، ثم جلست على الكمبيوتر،

Ondan sonracığıma, Zonguldak'ta hep birlikte böyle çalışma grubu kurup

التقيت مع المراهقين من جميع أنحاء العالم، حيث شكلت

Eşit alanlara sahip değiliz ve bu hep böyle oldu.

إنه ليس ميدانًا للتنافس، لم يكن أبدًا.

Patlamaları hep sevmişimdir. Ama barutun tehlikesi de yok değil.

‫أحب التفجيرات،‬ ‫ولكن البارود لا يخلو من المخاطر.‬

Ne kadar derinden izole edildiğimi ve hep öyle olduğumu

استطعت أن أفهم فجأة بكتير من الوضوح

Ve anne, hep birlikte rahat bir nefes alabilmek için

و تلك الأم مدت يدها لتمسك يد تلك الممرضة،

Tekrar cami yapacağım, cami olmalı gibi tartışmalar hep yapıldı

سوف أصنع مسجدًا مرة أخرى ، ويجب دائمًا إجراء مناقشات مثل المسجد

Genelde böyle tanıştığım insanlar beni hep hayal kırıklığına uğrattıkları için,

عادة لأن الناس الذين قابلتهم هكذا دائما خذلوني،

Bu yarasalarda hep virüs vardı da şimdi neden ortaya çıktı

كان هناك دائما فيروس في هذه الخفافيش ، لماذا اتضح الآن

Ne zaman hoşuma giden bir şey bulsam, hep pahalı olur.

كلما وجدت شيئًا يعجبني، وجدته غاليا جدا.

Amerika'nın yaptığı İsrail'in yaptığı Rusya'nın Çin'in birilerinin yaptığı proje diyoruz hep

نقول دائمًا إن روسيا صنعتها إسرائيل ، وروسيا صنعتها أمريكا والصين

Tarih boyunca bu tarz olaylardan ve virüslerden hep fakir kısım etkilenmişti

لقد تأثر الفقراء بهذه الأحداث والفيروسات عبر التاريخ.

Bu şekilde hikâyeler hep hayatta kaldı ve hayatta kalmaya da devam edecek.

هكذا استمرت القصة بالبقاء وهكذا ستستمر.

Daha sonra ki bütün işlerinde de kendisine hep bir tane yatırımcı buluyor

يجد نفسه دائمًا مستثمرًا في جميع أعماله.

Ben her zaman kardeşlere sahip olmanın nasıl bir şey olduğunu hep merak ettim.

تساءلتُ دائمًا عمّا سيكون الأمر عليه لو كان عندي إخوة.

- "O her zaman böyle midir?" "Evet, böyledir."
- "O hep böyle mi?" "Evet, öyle."

"أهو هكذا دوما؟" "أجل."

Ama yine de toplum olarak birbirimize karşı daha saygılı olursak hep birlikte daha mutlu oluruz

ولكن مع ذلك ، كمجتمع ، سنكون أكثر سعادة معًا إذا كنا أكثر احترامًا تجاه بعضنا البعض.

Bu ülkede, biz, yükvücut bir millet, yekvücut bir halk olarak yücelir veya düşeriz. Gelin, siyasetimizi uzun zamandır zehirleyen o aynı partizanlık, detaycılık ve hamlık duygularının cazibesine, hep birlikte karşı koyalım.

إننا في هذه البلاد، ننهض أو ننهار كأمة واحدة؛ كشعب واحد. فلنقاوم نزعة الوقوع في نفس الروح الحزبية، وصغائر الأمور، وعدم النضج، هذه الأشياء التي سممت حياتنا السياسية ردحاً من الزمن.