Translation of "Annem" in Arabic

0.016 sec.

Examples of using "Annem" in a sentence and their arabic translations:

Annem gelemez.

- لن تسطيع أمي القدوم.
- أمي لا يمكنها المجيء.
- لا يمكن لأمي أن تأتي.

Annem dışarıda.

خرجت أمي.

Annem kızgın.

- أمي غاضبة.
- والدتي غاضبة.

Annem deli.

أمي مجنونه.

Annem diyette.

تتبع أمي حميةً.

Ya da annem,

أو أمي،

Annem bisiklet süremez.

- أمي لا يمكنها ركوب الدراجة.
- لا تستطيع أمي أن تركب الدراجة.

Annem pastayı kesti.

قطّعت أمي الكعك.

Annem ateşimi ölçtü.

- قاست أمي حرارتي.
- قامت أمي بقياس حرارة جسدي.

Annem vefat etti.

لقد توفّيت أمّي.

- Annem babamdan yaşça daha büyük.
- Annem babamdan daha yaşlı.

أمي تكبر أبي عمراً.

Annem o zaman hamileydi.

كان أمي حاملاً في ذلك الوقت.

Bunlar olmasa, annem ölebilirdi.

كانت ستموت لولا وجود هذه الإبرة.

üçüncü kuşağıydı. Annem Colonia'lıydı.

وأصله من إقليم "الباسك". أمّي كانت من "كولونيا"،

Annem gençliğinde çok güzeldi.

كانت أمي جميلة جداً في شبابها.

Ben annem tarafından sevilirim.

أمي تحبني.

Annem bir dergi okuyor.

أمي تقرأ مجلة.

Annem yokluğum sırasında öldü.

ماتت أمي في غيابي.

Annem iyi piyano çalar.

- تعزف أمي على البيانو بمهارة.
- أمي تعزف البيانو بمهارة.

Annem ben çocukken öldü.

ماتت أمي عندما كنت صغيراً.

Annem babamdan daha yaşlı.

- أمي أكبر من أبي سناً.
- أمي تكبر أبي عمراً.

Annem öyle olmamı istemedi.

أمي لا تريدني أن أكون هكذا.

- Annem, babama bir pasta yapıyor.
- Annem babam için bir kek yapıyor.

- تقوم أمي بإعداد كعكة لأجل أبي.
- تعد أمي كعكة لأبي.

Annem bana güzel olduğumu söylerdi

أخبرتني أنني جميلة،

Benim annem öğretmen, hiç düşünmedi,

والدتي معلمة، لم تفكر،

Annem şimdi remisyonunun üçüncü yılında.

هي الآن في عامها الثالث من التعافي،

Annem okulu oldukça erken bıraktı.

تركت والدتي المدرسة في مرحلة مبكرة جدًا

Annem ben çoçukken vefat etti.

توفيت أمي عندما كنت طفلا.

Annem İngilizceyi pek iyi konuşmaz.

- أمي لا تتحدث الإنجليزية بشكل جيد جداً.
- والدتي لا تتحدث الإنجليزية بشكل جيد جداً.

Annem bana bir mesaj bıraktı.

تركت لي أمي رسالة.

Annem babamdan yaşça daha büyük.

أمي تكبر أبي عمراً.

Annem babama bir kek yapıyor.

أمي تعد كعكة لأبي.

Annem her zaman evde değildir.

أمي ليست موجودة في المنزل طيلة الوقت.

Annem mektuplar yazmaktan nefret eder.

تكره أمي كتابة الرسائل.

Annem, babama bir pasta yapıyor.

تعد أمي كعكة لأبي.

Annem ve babam birbirlerini severler.

أبواي يتحابان.

Annem bana bir çanta yaptı.

صنعت لي أمي حقيبة.

Büyük büyük annem "feminist" kelimesini bilmiyordu

لم تكن جدتي تعرف مفردة نسوية

Annem, babam ve onların arkadaşları vardı.

كان هنالك أمي وأبي وأصدقاؤهما.

Annem, yağlı yumurtalı noodle ile birlikte

وكانت أمي تُعِد شطائر اللحم وتلف فيها اللحم المقدد

Annem birkaç yıldır Fransızca dersleri alıyor.

والدتي اخذت دروس فرنسية من عدة سنوات

Annem bana yeni bir elbise aldı.

اشترت لي أمي فستاناً جديداً.

Annem bana sevimli bir etek yaptı.

صنعت لي أمي تنورة جميلة.

Annem bana yeni bir elbise yaptı.

صنعت لي أمي فستانًا جديدًا.

Annem bizi yetiştirmek için çok çalıştı.

عملت امي بجد لكي تربينا .

Annem iyi bir el yazısına sahiptir.

خط أمي جميل.

Sanırım annem bir ilişki yaşıyor olabilir.

أظنّ أنّ لأمّي علاقة غير شرعيّة.

Bu diş fırçasını kullanan bir annem değil.

الشخص الذي يستخدم فرشاة الأسنان هذه ليس أمي.

Babam ve annem bir ağacın altında oturuyorlardı.

كان أبي وأمي جالسين تحت شجرةٍ.

Annem bana bir doğum günü hediyesi gönderdi.

أرسلت لي أمي هدية لعيد ميلادي.

O zamana kadar annem böyle biri olduğunu bilmiyordu.

حتى ذلك الحين لم تعلم أمي بوجودها أصلا.

Annem gibi bazıları da Büyük Göç vagonuna bindi --

البعض، كوالدتي، استقلّوا قطار "الهجرة العظيمة"...

İşte o zaman annem bana her şeyi açıkladı.

هنا عندما شرحت لي والدتي كل شيء:

Annem de diyor ki, "Bizim gücümüz ona yetmez,

أمي تقول، "قوتنا ليست كافية لذلك،

Bir ebeveyn olarak annem çiftçiliği, ucuz mal ticaretini

كأم، عملت والدتي بجهدٍ كبير

- Anne mutfakta yemek pişiriyor.
- Annem mutfakta yemek pişiriyor.

الأم تطبخ في المطبخ.

O günlerde yanımda destekçi olarak annem babam olmasaydı-

ولو لم يكن بجانبي أمي وأبي لدعمي في تلك الأيام...

Büyük annem kanser olduğu için ölüp ölmeyeceğini merak ediyorum."

لأن جدتي مصابة بالسرطان وأريد أن أعرف إذا كانت ستموت."

Telefonu kapattım annem böyle diyorsa tersini yapmam lazım dedim.

أغلقت الهاتف وقلت يجب أن أفعل العكس.

Annem iğneyi doktora götürdü ve doktor da işlemi gerçekleştirdi.

أحضرت أمي الإبرة إلى طبيبها وقام بإجراء العملية.

Annem ve babam, erkek arkadaşımdan hoşlanmazlar, çünkü o yoksul.

لا يحبُّ والدايَّ حبيبي لأنه فقير.

Annem beni bir süre Nijerya'da yaşamam için anneannemin yanına gönderdi.

لفترة، أرسلتني أمي للعيش في نيجيريا لوحدي مع جدتي.

annem ne kızardı bana yahu oynama o pis şeylerle diye

لماذا ستحمرني أمي ، لا تلعب بهذه الأشياء القذرة

Annem oraya gitmek istiyor ama babam evde TV izlemek istiyor.

أُمي تريد أن تذهب هناك, ولكن أبي يريد أن يشاهد التليفزيون.

Annem, babam ve kız kardeşim ile birlikte tatile çıkacağımızı onlara söylemiştim.

أمي، قلت لأبي وأختي أنا سنخرج في عطلة مع بعضنا.

Bir noktada o kadar kötüleşti ki annem yanıma oturdu ve şöyle dedi,

أصبح الوضع سيئاً جداً، في ذلك الوقت أجلستني والدتي وقالت: