Translation of "Yaşlı" in Chinese

0.018 sec.

Examples of using "Yaşlı" in a sentence and their chinese translations:

Yaşlı adam oturdu.

老人坐了下来。

Yaşlı köpek havladı.

老狗叫了。

Tom yaşlı değil.

湯姆不老。

- Şu yaşlı adam da kim?
- Şu yaşlı adam kimdir?

那個老男人是誰?

Yaşlı kadın kaşlarını çattı.

老太太皺著眉頭。

Yaşlı adam üzgün görünüyor.

老人看起來很傷心。

Yaşlı adam akıllı görünüyordu.

老人看起來明智。

Yaşlı adam vasiyetini yaptı.

這位老先生立了他的遗嘱。

Yaşlı adam otobüsten indi.

這位老人下了公車。

Yaşlı adam çok nazik.

這位老人家非常仁慈。

Yaşlı adam açlıktan ölüyordu.

這位老人餓死了。

Ebeveynlerim henüz yaşlı değiller.

我父母还不老。

Ken Seiko'dan daha yaşlı.

Ken比Seiko年長。

Yaşlı bir kadınla tanıştım.

我遇见了一位老妇人。

Jane benim kadar yaşlı.

珍年紀跟我一樣大。

O yaşlı kadın kimdir?

這老婦是誰?

Yaşlı bir adam arıyorum.

我正在尋找一位老人。

Annem babamdan daha yaşlı.

- 妈妈比爸爸大,
- 妈妈比爸爸老。

Tom benden daha yaşlı.

湯姆年紀比我大。

Yaşlı insanlarla alay etmeyin.

不要捉弄老人家。

Yaşlı adam bankta oturuyordu.

老人坐在长椅上。

O yaşlı açlıktan öldü.

那個老人餓死了。

- Tom senin kadar yaşlı değildir.
- Tom senin kadar yaşlı değil.

湯姆的年紀不比你大。

- O, Mary kadar yaşlı değil.
- O, Mary kadar yaşlı değildir.

她沒有瑪麗年紀大。

- O, yaşına göre yaşlı görünüyor.
- O yaşına göre yaşlı görünüyor.

他看起來比他的實際年齡大。

- Yaşlı adam son nefesini verdi.
- Yaşlı adam hayata gözlerini kapadı.

老人咽下了最后一口气。

- Yaşlı insanlar tezgâhtar tarafından kandırıldı.
- Yaşlı insanlar mağaza görevlisi tarafından kandırıldı.

老人被店員騙了。

Yaşlı bir adam konuşmamıza girdi.

一位老人打斷了我們的談話。

Yaşlı kadın düştü ve kalkamadı.

那个老太太摔倒了爬不起来。

Yaşlı adam tek başına yaşadı.

老人独自生活。

Yaşlı adam onun yoluna girdi.

這個老人擋了她的路。

O, göründüğü kadar yaşlı değil.

他并没有看起来那么老。

Yaşlı bir adam yanarak ölmüştü.

老婆婆被烧死。

Koltuğunu yaşlı bir kadına önerdi.

他把座位讓給了一個老婆婆。

Yaşlı adamla evlenmek zorunda bırakıldı.

她不得不和这个老男人结婚。

O yaşlı adam gerçekten hoş.

那个老人非常 亲切。

Yaşlı insanların güçlü kalması önemlidir.

老人保持强健很重要。

Tom huysuz yaşlı bir adam.

汤姆是个脾气暴躁的老人。

Sen cimri yaşlı bir adamsın.

你这个吝啬的老头。

Tom okula gidecek kadar yaşlı.

汤姆年纪足够去上学了。

O kadar yaşlı olduğunu düşünmemiştim.

我不相信你有那麼老。

Yaşlı adam çocuğa barınak verdi.

這位老人收容了這個孩子。

O, Ken'den çok daha yaşlı.

他年紀比肯大得多。

Tom çalışamayacak kadar çok yaşlı.

湯姆老得不能工作了。

O, koltuğunu yaşlı adama verdi.

他把座位讓給了老人。

Yaşlı insanlar genellikle kendileriyle konuşurlar.

老人時常自言自語。

Yaşlı köpekler yeni hileler öğrenebilirler.

老的犬可以学新的诡计。

John erkek kardeşim kadar yaşlı.

John和我的兄弟同岁。

Yaşlı insanlar çok erken kalkarlar.

老人們很早就起床。

Yaşlı insanlara karşı nazik olun.

善待老人。

Şimdi gerçekten yaşlı bir adamım.

现在我真是个老人。

Tom daha yaşlı bir kızla evlendi.

汤姆娶了一个比他大的女孩。

Yaşlı adam beş kilometre yüzmeyi denedi.

老人试图游5公里。

Çocuk otobüste koltuğunu yaşlı adama verdi.

男孩在巴士上把座位讓給了老人。

Yaşlı adam bir baston ile yürüdü.

這個老人拄著一根拐杖走路。

O, orta yaşlı şişman bir kadındır.

她是個中年胖女人。

O bir araba sürecek kadar yaşlı.

他的年紀可以開車了。

Yaşlı adam bu sabah vefat etti.

老男人今天早上去世了。

Yaşlı adam neredeyse araba tarafından çarpılacaktı.

老人幾乎被車撞上。

Yaşlı bir adam ağacın gölgesinde dinleniyordu.

一個老人在樹蔭下休息。

O kadın benden çok daha yaşlı.

那女人比我老很多。

Yaşlı bir kadının caddeyi geçtiğini gördüm.

我看见一个老太太穿过了马路。

O, Jane'den iki yıl daha yaşlı.

他比珍妮大两岁。

O yaşlı bir bayana yer açtı.

- 她讓座給一位老太太。
- 她讓出個空間給一位老太太。

Yaşlı bir adam otobüste yanıma oturdu.

巴士上有個老人坐在我旁邊。

Yaşlı profesörün dersleri dolambaçlı ve sıkıcıdır.

这位老教授的讲座冗长而沉闷。

Yaşlı adam yolu dikkatlice yürüyerek geçti.

老人小心翼翼地过了马路。

O, koltuğunu yaşlı bir kişiye verdi.

她把她的座位让给了一个老人。

Yaşlı adam "Kedi mi?" diye sordu.

“一只猫?”老先生问。

Yaşlı adam gözleri kapalı bankta oturdu.

老人閉上雙眼,在長凳上坐著。

O, zengin yaşlı bir adamla evlendi.

- 她嫁給了一個富有的老男人。
- 她嫁给了个有钱老头。

Yaşlı adam orada tek başına yaşadı.

這個老人獨自住在那裡。

Yaşlı kadınlar, genç erkeklerle çıkmaktan hoşlanırlar.

老牛吃嫩草。

Yaşlı bayana yardımcı olmaya razı oldu.

他同意幫助這位老太太。

O, zengin bir yaşlı adamla evlendi.

她嫁给了个有钱老头。

- Yaşlı adam katırına çuvallar dolusu kum yükledi.
- Yaşlı adam katırına çuval çuval kum yükledi.

- 老人在騾子的背上放上了一個個裝滿了沙的袋子。
- 老人在骡子的背上放上了一个个装满了沙的袋子。

Sürücü belgesi almak için yeterince yaşlı değil.

她没到拿驾照的年龄。

Yaşlı olmasına rağmen, o hala çok canlıdır.

虽然上了年纪,他依旧充满活力。

O bunu yapmak için çok yaşlı değil.

他不算老得做不了。

Hiç kimse öğrenmek için çok yaşlı değildir.

- 沒有人會因為太老而不能學習。
- 活到老學到老。

Onlar benim yaşlı bir kadın olduğumu söylüyorlar.

他们说我是老女人。

O şimdi daha yaşlı ve daha akıllıdır.

她現在更加年長也更加有智慧。

Yaşlı adam hızlı bir koşuşturmayla yola çıktı.

老人快步走开了。

Yaşlı adam yoksullara çok miktarda para katkısında bulundu.

那位老者捐了一大筆錢去幫助窮人。

O yaşlı görünüyor, ama o hâlâ yirmili yaşlarında.

他看上去老,但他还不到30岁。

Yaşlı bir işçi atölyede makineyi tamir ederken bulundu.

有人发现一个老工人在车间修好机器。

Yerinden kalkması için yaşlı bir bayana yardım etti.

他幫忙一位老太太從位子上站起來。

Yaşlı veya risk altındaki komşuların bakımına nasıl yaklaşmalıyız,

我们应该如何照顾老人或其他易感染的邻居,

- Tom benden daha yaşlıdır.
- Tom benden daha yaşlı.

湯姆年紀比我大。

Pazar hariç her gün yaşlı adamı hastanede ziyaret etti.

她每天都去探視在醫院裡的老人,除了星期天。

Belki Tom bu tür şeyi yapamayacak kadar çok yaşlı.

也許Tom年紀太大,不適合做這件事。

- O, göründüğünden çok daha yaşlıdır.
- O göründüğünden daha yaşlı.

他的實際年齡比他看起來老得多。

O yaşlı görünüyor, ancak o henüz 30'a ulaşmadı.

他看上去老,但他还不到30岁。

Uzun zaman önce köyün birinde yaşlı bir adam yaşarmış.

很久、很久以前,有一個村子,裏面住了一個老人。

- Annem babamdan yaşça daha büyük.
- Annem babamdan daha yaşlı.

- 妈妈比爸爸大,
- 妈妈比爸爸老。

Uzun zaman önce, küçük bir adada yaşlı bir kral yaşarmış.

很久很久以前,在一座小岛上,住着一个老国王。

O yaşlı olduğu için bu görev onun için zor olmalı.

他老了,所以这任务对他来说一定很难。

- Benim evim eski ve biçimsiz.
- Benim evim yaşlı ve çirkin.

我的房子又舊又難看。

- Tom benden daha yaşlı olamaz.
- Tom benden daha büyük olamaz.

湯姆不可能比我年長。