Translation of "Social" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Social" in a sentence and their turkish translations:

"Distanciamiento social"

"Sosyal mesafe."

"Instauremos más distanciamiento social"

"Daha fazla sosyal mesafe."

El plástico social es dinero,

Sosyal plastik artık para ediyor,

Trabajo social en "La Teja"

La Teja mahallesinde sosyal hizmet yapıyorduk,

Mary tiene una naturaleza social.

- Mary'nin sosyal bir doğası vardır.
- Mary'nin bir sosyal mizacı vardır.

¿Es esto un problema social?

Bu sosyal bir sorun mu?

Y soy una epidemióloga social.

ve ben bir sosyal epidemiyoloğum.

Tom es un bebedor social.

Tom bir sosyal içici.

La prueba es que la Institución de Seguridad Social significa Institución de Seguridad Social.

Kanıtım da SGKnın açılımının Sosyal Güvenlik Kurumu olmasıdır

- Se requiere con urgencia un cambio social.
- Hay una necesidad urgente de cambio social.

Sosyal değişikliğe acil bir ihtiyaç var.

Este es un gran problema social

Bu muazzam bir toplumsal sorun ve

Estás en situación de muerte social.

sosyal olarak ölü dediğimiz durum içerisindesiniz.

Comencé como inventora, emprendedora, innovadora social.

Bir mucit, girişimci, sosyal yenilikçi olarak başladım.

Y tener un mayor impacto social.

kendi büyük sosyal etkilerini yaratmalarına yardım ediyor.

Sería una licencia social para operar.

Faaliyet göstermek için genel bir kabul gerekiyor.

Y de la misma clase social.

benzer arka planı olan çocuklar seçildi.

Él trabaja por el bienestar social.

Sosyal yardım için çalışıyor.

El hombre es un ser social.

İnsan sosyal bir varlıktır.

Google+ es una nueva red social.

Google+ yeni bir sosyal ağdır.

El hombre es un animal social.

İnsan sosyal bir hayvandır.

Nunca he firmado un contrato social.

Sosyal herhangi bir mukaveleye asla imza atmadım.

Tatoeba no es una red social.

Tatoeba sosyal bir ağ değil.

Que encabeza el cambio social desde cero,

olmayı çok isterken, kar amacı gütmediğim

O membresía en un grupo social particular.

koruma sağlamak için oluşturuldu.

Sabemos que tiene sentido social y económico.

Sosyal ve ekonomik olarak da doğru olan bu.

Y en lo social, lo estamos averiguando.

ve sosyal hayatta bunu anlamaya çalışıyoruz.

No es plástico reciclado, es plástico social.

Geridönüşümlü plastik de değil,

Espero un día curar mi ansiedad social.

Bir gün sosyal anksiyetemin tedavi olacağını umut ediyorum.

Y pudo obtener una maestría en trabajo social,

Sosyal hizmetlerde yüksek lisans eğitimi alabildi

Podría ser por la equidad y justicia social.

İyilik ve sosyal adalet için olabilir.

Un valor religioso y social que evita dañarlo.

toplumlarında yaymak istediği şey olan, Şii çevrelerde haz fikrini açacağı yönünde.

¡No eres nada más que un parásito social!

Sen, sosyal parazitten başka bir şey değilsin.

El hombre es un animal social por naturaleza.

İnsan doğası gereği sosyal bir hayvandır.

Ellos no tomaron parte en la revolución social.

Sosyal devrime katılmadılar.

Nunca podrá sostener los altos niveles de cooperación social

modern bir toplumun gelişmesi için gerekli olan

Y que los estereotipos contribuyen a la desigualdad social.

ve klişelerin sosyal eşitsizliğe nasıl katkı yaptığına vurgu yapıyorlar.

Cuyo objetivo es promover el bienestar ecológico y social

çevreyi ve insan refahını da geliştirmek olan

Uno de los aprendizajes fundamentales de la psicología social,

Sosyal psikolojinin vakıfsal iç yüzlerinden birisi de

Que está usando plástico social directamente en su producción.

sosyal plastiği doğrudan üretimde kullanıyor.

Es miembro de una amplia red social de colugos.

Geniş kolugo sosyal ağının bir üyesi.

Probablemente en el mundo dirían que la Social-Democracia

herkes muhtemelen sosyal demokrasinin

De acuerdo con las teorías del desarrollo social humano,

İnsan sosyal gelişim teorilerine göre

Jugando diferentes clases de economía social una por una

farklı sosyal ekonomik sınıflarını teker teker oynuyordu

Esto tuvo un gran daño en la vida social.

Bunun toplumsal yaşama büyük zararları vardı

¿Puede un hombre vivir sin tener una vida social?

İnsan sosyal yaşamı olmadan yaşayabilir mi?

La única red social que sigo utilizando es Twitter,

Sosyal medyada bir tek Twitter'ı kullanıyorum.

La discriminación es un hecho social, no una sensación.

Ayrımcılık, toplumsal bir gerçektir, bir his değildir.

Que a menudo nuestro sistema escolar perpetúa la brecha social.

ve çoğunlukla okul sistemimiz sosyal bölünmeyi sürdürüyor,

Por una narrativa sobre desventajas y sobre un patriarcado social

Me too hareketi, ücret eşitsizliği görünmez duvarlar

Fue en Columbia donde aprendí sobre una teoría psicológica social

Columbia'da "düzenleyici odak" adı verilen

Impulsando el impacto económico y social en todo el mundo.

sermaye ve gayretle takip etmek için çaba göstermeliyiz.

Y al crecer, experimenté la movilidad social de mi familia,

ve büyürken bir apartmandan daha iyi bir eve taşınarak,

De dar lugar a la vida social y la gestión

sosyal yaşamda ve yönetimde yer vermekten

Donde otras medidas de distancia social son difíciles de mantener."

...kamusal alanlarında bez yüz maskelerini kullanmanızı öneriyor."

Junto con el distanciamiento social y el lavado de manos.

daha geniş bir dizi koruyucu önlemlerin parçası olmasıdır.

Podría haber un asesino luciendo inofensivo en cualquier red social.

- Sosyal bir ağda zararsız görünen bir kişi bir katil olabilir.
- Herhangi bir sosyal ağda zararsız görünen bir kişi aslında katil olabilir.

La gente que es poco social tiende a desarrollar inseguridades.

Sosyal garip insanlar güvensizlikleri geliştirmek eğilimindedir.

No tenemos que elegir entre la educación y el desarrollo social.

Akademi ve sosyal gelişim arasında seçim yapmak zorunda değiliz.

En el caso de mi gente, esta construcción social está impuesta.

Halkım için bu sosyal yapı dayatmadan geliyor.

Y nadie de mi círculo social o que cenara con nosotros

sosyal çevremde ya da yemek masamızda

A través de impuestos más altos y programas de bienestar social.

ülkelerindeki gelir eşitsizliğini düzeltmeyi başardı.

Y finalmente le permitieron al Sr. Ruiz solicitar su ayuda social.

ve Bay Ruiz'in yardım için başvuru yapmasına izin vermeleri gerekti.

China está en el proceso de implementar una calificación crediticia social

Çin, bütün nüfusu kapsayacak, dürüstlük ve doğruluk gibi

Y en lo social, estas plataformas, ya sea YouTube o Facebook,

Ve böyle sosyal platformlar, Youtube ya da Facebook fark etmez,

Su debut fue el evento social más grande de la temporada.

Onun sahneye ilk çıkışı mevsimin en büyük sosyal olayı idi.

Estoy agradecido por los amigos que me mantienen activo y social.

Beni aktif ve sosyal tutan arkadaşlar için minnettarım.

Y por lo general no nos gusta participar en este juego social

ve genelde sizin çok sevdiğiniz gibi görünen

Y lo que es más, la ciencia social nos ha enseñado que,

Dahası sosyal bilimin bize öğrettiği

Así damos un giro completo de la historia a la vida social.

Böylece dönüp dolaşıp hikayeden toplumsallığa geldik.

El orden social no proviene de la naturaleza. Se basa en costumbres.

Toplumsal düzen doğadan gelmez. Gelenekler üzerine kurulmuştur.

Ahora todos están dando un mensaje social, déjenme dar uno a la vez

şimdi herkes sosyal mesaj veriyor bir tanede ben vereyim o zaman

¿Qué áreas son de mayor necesidad social donde yo pueda marcar una diferencia?"

Hangi alanlarda fark yaratabileceğim büyük bir sosyal ihtiyaç var?

Creo que el propósito de este video debería ser un experimento social o algo

Bence bu videonun amacı sosyal deney falan olmalı

En Francia, su país natal, Tatoeba se convirtió en un fenómeno cultural y social.

Tatoeba, doğum yeri olan Fransa'da kültürel ve sosyal bir olay haline geldi.

El valor de un hombre debería juzgarse por su carácter, no por su estatus social.

Bir insanın değeri onun sosyal konumundan daha çok onun karakteriyle değerlendirilmelidir.

El destino de alguien de una capa social inferior, como yo, es solo el de ser aplastado.

Benim gibi alt tabakadan birinin kaderi ise sadece ve sadece ezilmektir.

El trabajador social recibió una petición para estar al tanto de la información relacionada con la familia Stevenson.

Sosyal görevliden Stevenson ailesi hakkındaki bilgiyi takip etmesi istedi.

- Yo juego juegos de mesa sólo para socializar.
- Juego a juegos de mesa sólo para tener vida social.

Sadece sosyalleşmek için masa üstü oyunları oynarım.

El progreso ha sido sin dudas lento, en cuanto a lo que concierne a la vida social de la gente.

İlerleme insanların sosyal hayatı söz konusu olduğunda bugüne kadar olduğu gibi, gerçekten çok yavaş olmuştur.

La maternidad y la infancia tienen derecho a cuidados y asistencia especiales. Todos los niños, nacidos de matrimonio o fuera de matrimonio, tienen derecho a igual protección social.

Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.

Toda persona que trabaja tiene derecho a una remuneración equitativa y satisfactoria, que le asegure, así como a su familia, una existencia conforme a la dignidad humana y que será completada, en caso necesario, por cualesquiera otros medios de protección social.

Çalışan her kimsenin kendisine ve ailesine insanlık haysiyetine uygun bir yaşayış sağlayan ve gerekirse her türlü sosyal koruma vasıtalarıyla da tamamlanan adil ve elverişli bir ücrete hakkı vardır.

Toda persona, como miembro de la sociedad, tiene derecho a la seguridad social, y a obtener, mediante el esfuerzo nacional y la cooperación internacional, habida cuenta de la organización y los recursos de cada Estado, la satisfacción de los derechos económicos, sociales y culturales, indispensables a su dignidad y al libre desarrollo de su personalidad.

Her şahsın, cemiyetin bir üyesi olmak itibarıyla, sosyal güvenliğe hakkı vardır; haysiyeti için ve şahsiyetinin serbestçe gelişmesi için zaruri olan ekonomik, sosyal ve kültürel hakların milli gayret ve milletlerarası işbirliği yoluyla ve her devletin teşkilatı ve kaynaklarıyla mütenasip olarak gerçekleştirilmesine hakkı vardır.