Translation of "Serán" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Serán" in a sentence and their turkish translations:

Serán campañas muy laboriosas,

suyun taşı etkilemesi gibi olacak;

Serán incapaces de producir

Üretim yapamaz hale gelecekler

Los traidores serán deportados.

Vatan hainleri sınır dışı edilecek.

Pronto serán las tres.

Yakında saat üç olacak.

Pronto serán las seis.

Yakında saat altı olacak.

Los niños serán felices.

Çocuklar mutlu olacaklar.

Mañana serán las elecciones.

Yarın seçimdir.

Y ¿serán lo suficientemente hombres

"Soyunma odası muhabbetini" duyduğunuzda,

No sé cuáles serán las consecuencias.

Sonuçların ne olacağını bilmiyorum.

Los rehenes serán liberados antes de Navidad.

Rehineler Noelden önce serbest bırakılacak.

De día, serán visibles para todos los depredadores.

Sabah olunca tüm avcılar onları görebilir.

5 litros de aceite no serán 40 libras

O 5 litre yağ 40 lira olmaz

Los musulmanes definitivamente no serán llevados a América

Müslümanların kesinlikle Amerika'ya alınmayacağını

Este verano los fichajes serán apasionantes como nunca.

Bu yaz transfer piyasası her zamankinden daha heyecan verici olacak.

Todos ustedes serán recordados por cientos de años.

Tüm insanlar yüzlerce yıl hatırlanacak.

Para el 2100, serán 4 mil millones de toneladas.

2100 yılında, yaklaşık 4 milyar tona çıkacak.

Estas cimas ya no serán seguras mucho tiempo más.

Dağın tepeleri bu saatten sonra pek güvenli olmayacak.

Y crean que serán tratadas con dignidad y respeto

insan onura uygun ve saygıyla davranılacağına inandığı

No mucho, todos o todos serán pacientes una vez

Çok değil ya herkes ya herkes bir kere sabredecek

Los hombres serán felices sin importar lo que recuperen.

İnsanlar geri aldıkları ne olursa olsun mutlu olacaklardır.

Si conviertes 48 horas en minutos. ¿Cuántos minutos serán?

48 saati dakikaya dönüştürürseniz, kaç dakika yapar?

La educación es la única forma en que serán felices.

Eğitim mutlu olmalarının tek yolu.

La escala y las circunstancias de nuestras situaciones serán diferentes,

Vaziyetlerimizin boyutu ve şartları farklı olacak

Las personas que viven río abajo también serán duramente afectadas.

Akıntının yönünde yaşayan insanları da kötü vuracak.

De hecho, pienso que mis hijos serán los primeros vikingos

Doğrusu sanıyorum çocuklarım büyüdüklerinde

Los maestros de la próxima generación serán tu obra maestra

öğretmenler gelecek nesil sizin eseriniz olacaktır

No importa cómo lo hagas, los resultados serán los mismos.

Onu nasıl yaptığın önemli değil, sonuçlar aynı olacak.

No serán capaces de hacer nada con ese problema hoy.

Onlar bugün o sorun hakkında bir şey yapamayacaklar.

- Dondequiera que vayas, serás bienvenido.
- Donde quiera que vayan, serán bienvenidos.

Nereye giderseniz gidin, siz karşılanacaksınız.

Los comentarios escritos en idiomas que no sean inglés serán borrados.

- İngilizce yazılmamış yorumlar silinecek.
- İngilizce yazılmayan yorumlar silinecektir.

- ¿Realmente serán amigos Tom y Mary?
- ¿Tom y Mary son realmente amigos?

Tom ve Mary gerçekten arkadaş mı?

Todos deben obedecer las reglas. Los que no lo hagan serán castigados.

Herkes kurallara uymalı. Uymayanlar cezalandırılacak.

Pero como no hicimos eso, 5 litros de aceite serán 400 liras, desafortunadamente.

Ama biz yapmadığımız için o 5 litre yağ 400 lira da olur maalesef

Mundo. Los animales, como todos los organismos del planeta, no serán inmunes al

. Gezegendeki her organizma gibi hayvanlar da iklim değişikliğine karşı bağışık olmayacak

Los niños de dieciséis años o menos no serán admitidos en el teatro.

16 yaş ve altındaki çocuklar tiyatroya kabul edilmeyecek.

Brasileños y brasileñas, el Brasil vive momentos que serán decisivos para nuestro futuro.

Brezilyalılar, Brezilya geleceğimiz için belirleyici olacak bir dönemden geçiyor.

Y, por más rápidos que crean ser, no serán tan rápidos como una cascabel.

Ne kadar hızlı olduğunuzu düşünseniz de bir çıngıraklı yılan kadar değilsiniz.

De acuerdo con su creencia de que necesitan protegerlos porque piensan que serán utilizados nuevamente

bedenlere ve değerli eşyaların tekrar kullanılacağını düşündükleri için onları korumaları gerekiyor inançlarına göre

Sus fincas son confiscadas y entregadas a los campesinos quienes, a cambio, serán entrenados para servicio

Mülklerine el koyar ve oraları hasat sonrasında orduya hizmet

Lo que amenaza Bagdad, Basora y El Cairo. Además, las ciudades serán tragadas por el agua,

İskenderiye, Cidde ve Dubai gibi şehirler suyla yutulacak

Los días y las noches son cada vez más fríos. Las hojas de los árboles pronto serán rojas y amarillas.

Gündüzler ve akşamlar gittikçe daha soğuk oluyor. Ağaçların yaprakları yakında kırmızı ve sarı olacaklar.

- Estoy seguro de que serás capaz de hacer el trabajo.
- Estoy seguro de que seréis capaces de hacer el trabajo.
- Estoy seguro de que será capaz de hacer el trabajo.
- Estoy seguro de que serán capaces de hacer el trabajo.

İşi yapabileceğinden eminim.

La tolerancia ilimitada debe conducir a la desaparición de la tolerancia. Si extendemos la tolerancia ilimitada aun a aquellos que son intolerantes; si no estamos preparados para defender a una sociedad tolerante contra los atropellos de los intolerantes, entonces los tolerantes serán destruidos y la tolerancia junto a ellos.

Sınırsız hoşgörü hoşgörünün ortadan kalkmasına yol açar. Hoşgörüsüz olanlara bile sınırsız hoşgörüyü uzatırsak, hoşgörülü bir toplumu hoşgörüsüzlerin saldırısına karşı korumaya hazır değilsek, o halde hoş görülü tahrip olacak ve onunla birlikte hoşgörü de.