Translation of "Preguntaba" in Turkish

0.017 sec.

Examples of using "Preguntaba" in a sentence and their turkish translations:

Y continuamente me preguntaba:

ve sürekli kendime soruyordum:

Tom se preguntaba lo mismo.

Tom aynı şeyi merak ediyordu.

Me preguntaba si podrías ayudarme.

- Bana yardım edip edemeyeceğini merak ediyordum.
- Bana yardım eder misin?

Le preguntaba si necesitaba ayuda.

Eğer yardıma ihtiyacınız varsa diye sordum.

Me preguntaba cuánto te tardarías.

Bunun ne kadar süreni alacağını merak ettim.

Me preguntaba quién era Tom.

Tom'un nasıl olduğunu merak ediyordum.

Pero allá, la gente me preguntaba:

Ama orada insanlar bana,

Me preguntaba por qué llegaste temprano.

Neden erken geldiğini merak ediyordum.

Tom se preguntaba cuándo llegaría María.

Tom Mary'nin ne zaman varacağını merak etti.

Tom se preguntaba cuánto pesaba María.

Tom Mary'nin ne kadar çektiğini merak etti.

¿Me preguntaba si podrías hacerme un favor?

Bana bir iyilik yapıp yapamayacağını merak ediyordum.

Tom se preguntaba porqué Mary estaba enfadada.

Tom Mary'nin neden kızgın olduğunu merak ediyordu.

Se preguntaba dónde había perdido su bolso.

Çantasını nerede kaybettiğini merak etti.

Tom se preguntaba qué planeaba hacer Mary.

Tom Mary'nin ne yapmayı planladığını merak ediyordu.

Ella se preguntaba por qué lo hizo.

O, onun onu neden yaptığını merak etti.

Tom se preguntaba qué hacía María aquí.

Tom Mary'nin burada ne yaptığını merak etti.

Me preguntaba: ¿De qué se trata todo esto?

tüm bunlar ne anlama geliyor?

Él se preguntaba por qué ella hizo eso.

O, onun onu neden yaptığını merak etti.

Me preguntaba si me podrías hacer otro favor.

Bana bir iyilik daha yapabilip yapamayacağını merak ediyordum.

Me preguntaba a qué hora empezaría el concierto.

Konserin saat kaçta başlayacağını merak ediyordum.

Tom se preguntaba si María iba a besarlo.

Tom Mary'nin onu öpüp öpmeyeceğini merak etti.

Tom se preguntaba qué tan alta era María.

Tom Mary'nin boyunun ne kadar olduğunu merak etti.

Tom se preguntaba cuánto equipaje pretendía llevar María.

Tom Mary'nin ne kadar bagaj almayı planladığını merak etti.

Me preguntaba qué era lo que estaba haciendo mal.

Kendime “ne yaptım ben? Nerede yanlış yaptım?” diyordum.

Tom se preguntaba por qué María estaba tan enojada.

- Tom Mary'nin niçin çok kızgın olduğunu merak etti.
- Tom Mary'nin neden bu kadar kızgın olduğunu merak ediyordu.

Tom se preguntaba por qué todos lo miraban fijamente.

Tom niçin herkesin ona baktığını merak ediyordu.

Tomás se preguntaba por qué le abandonó su mujer.

Tom karısının onu neden terk ettiğimi merak ediyordu.

Tom se preguntaba lo que Mary diría a John.

Tom Mary'nin John'a ne söyleyeceğini merak ediyordu.

Me preguntaba por qué las personas me miraban fijamente.

İnsanların neden bana baktıklarını merak ettim.

Tom se preguntaba por qué María venía tan atrasada.

Tom Mary'nin niçin o kadar geç kaldığını merak etti.

Tom se preguntaba cuántas veces María había sido arrestada.

Tom Mary'nin kaç kez tutuklandığını merak ediyordu.

Tom se preguntaba cuántos pares de zapatos poseía María.

Tom Mary'nin kaç çift ayakkabısı olduğunu merak etti.

Tom se preguntaba por cuánto debería esperar a María.

Tom Mary'yi ne kadar beklemek zorunda kalacağını merak etti.

Tom se preguntaba qué tan profundo era el río.

Tom nehrin ne kadar derin olduğunu merak etti.

Me preguntaba cómo podía marcar una diferencia en el mundo.

Dünyada nasıl bir fark yaratabileceğimi merak ediyordum.

Tom se preguntaba si podía encontrarse un alojamiento en Boston.

Tom Boston'da yaşamak için bir yer bulup bulamayacağını merak ediyordu.

Tom se preguntaba si lo que Mary dijo era verdad.

Tom Mary'nin söylediğinin doğru olup olmadığını merak ediyordu.

Tom se preguntaba a quién había llevado María al aeropuerto.

Tom Mary'nin havaalanına kimi götürdüğünü merak etti.

Tom se preguntaba qué había en la mente de María.

Tom Mary'nin aklında ne olduğunu merak etti.

Tom se preguntaba qué estaba haciendo María en la cocina.

Tom Mary'nin mutfakta ne yaptığını merak etti.

Tom se preguntaba cuán pronto María tendría lista la cena.

Tom Mary'nin ne kadar kısa sürede akşam yemeğini hazırlayacağını merak etti.

Tom se preguntaba cuánta más gente cabría en el ascensor.

Tom kaç kişinin daha asansöre sığabileceğini merak etti.

- Me preguntaba si cabría la posibilidad de que Tom esté enamorado de Mary.
- Solo me preguntaba si Tom podría estar enamorado de Mary.

Sadece, Tom'un Mary'ye âşık olup olmadığını merak ediyordum.

Pero más que nada, él se preguntaba cuál era su nombre.

Fakat bilhassa onun adının ne olduğunu merak ediyordu.

Me preguntaba por qué Tom parecía no disfrutar pescando con nosotros.

Tom'un neden bizimle balık avlamaktan hoşlanmıyor gibi görünmediğini merak ettim.

Tom se preguntaba dónde había pasado el fin de semana Mary.

Tom Mary'nin hafta sonunu nerede geçirdiğini merak etti.

Tom se preguntaba por qué a Mary no le gustaba John.

Tom Mary'nin neden John'dan hoşlanmadığını merak ediyordu.

Sólo me preguntaba cuánto costaría hacer lavar y encerar mi auto.

Ben sadece arabamı yıkatmanın ve cilalatmanın kaça mal olacağını merak ediyordum.

Tom se preguntaba que le había pasado a su viejo camión.

Tom eski kamyonuna ne olduğunu merak etti.

Tom se preguntaba si tenía suficiente leña para pasar el invierno.

Tom kışı geçirmek için yeterli yakacak odunu olup olmadığını merak etti.

Tom se preguntaba cuánto tequila podría beber María antes de desmayarse.

Tom Mary'nin kendinden geçmeden önce ne kadar tekila içebileceğini merak etti.

Tom se preguntaba cuánto le tomaría a María terminar el trabajo.

Tom işi bitirmenin Mary'nin ne kadar zamanını alacağını merak etti.

Y ella se preguntaba por qué mamá y papá no se movían.

fakat anne ve babasının neden hareket etmediğini merak ediyor.

Tom se preguntaba qué tan difícil sería encontrar un trabajo en Boston.

Tom Boston'da bir iş bulmanın ne kadar zor olabileceğini merak etti.

Me preguntaba, ¿te gustaría ir a ver una película conmigo esta noche?

Merak ediyordum, bu akşam benimle bir filme gitmek ister misin?

Tom se preguntaba en dónde había pasado el fin de semana María.

Tom Mary'nin hafta sonunu nerede geçirdiğini merak etti.

Tom se preguntaba cuántas veces María había tenido problemas con la ley.

Tom Mary'nin yasayla kaç kez başının belaya girdiğini merak ediyordu.

Tom se preguntaba por qué María no podía hablar francés mejor que ella.

Tom Mary'nin niçin konuştuğundan daha iyi İngilizce konuşamadığını merak etti.

Sólo me preguntaba si podrías prestarme trescientos dólares. Puedo devolvértelos el lunes que viene.

Sizden üç yüz dolar ödünç alıp alamayacağımı merak ediyordum. Gelecek pazartesi size geri ödeyebilirim.

Tom se preguntaba cuántas horas le había tomado a María prepararse para la fiesta.

Tom parti için hazırlanmasının Mary'nin kaç saatini aldığını merak etti.

Tom se preguntaba cuántos minutos más le tomaría ir corriendo a la parada de autobús.

Tom onun otobüs durağına kadar koşmasının kaç dakika alacağını merak etti.

Tom se preguntaba en qué momento María había comprado la leche que estaba en el refrigerador.

Tom Mary'nin buzdolabındaki sütü ne zaman satın aldığını merak etti.

Como no he recibido una respuesta, me preguntaba si tal vez mi correo nunca se te entregó.

Bir cevap almadığım için, benim postamın sana teslim edilip edilmediğini merak ediyorum.

Tom se preguntaba por qué mucha gente en América pensaba que el béisbol era más interesante que el fútbol.

Tom Amerika'daki birçok insanın niçin beyzbolun futboldan daha ilginç olduğunu düşündüklerini merak etti.

Tom se preguntaba qué le atraía tanto al final de todas las oraciones y pensaba: «¡Vuelve a mí, Mary!»

Tom tüm cümlelerin sonuna doğru onu bu kadar çekenin ne olduğunu merak ediyordu, ve düşündü: "Bana gel, Mary!"

Tom se preguntaba cuántas veces debería decirle a María que limpiara su pieza antes de que al fin lo hiciera.

Tom Mary'ye sonunda onu yapmadan önce kaç kez odasını temizlemesini söylemek zorunda kaldığını merak etti.

- Me estaba preguntando si vendrías hoy.
- Me preguntaba si ibas a venir hoy.
- Me estaba preguntando si ibas a aparecer hoy.

Bugün gelip gelmeyeceğinizi merak ediyordum.